Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-15


     Jandarmalar yukarıdaki kırsalda ölen kişinin başında,hükümet tabibini ve cumhuriyet savcısını,kumandanlarının talimatları gereği daire oluşturup kimseleri yanına yaklaştırmadan beklemeye başlarlar.Apdullahın karısı mesafe uzakta olsa kendilerine jandarmaların hudut biçtiği yerden kişinin görselinin üzerindeki yük ve yükü kaldırış biçimiyle uzaktan görünen duruşu kocası olduğu kanısını kesinleştirir.Köylünün kanısıda Apdullah üzerine yoğunlaşır.Kadın olduğu yerden duygularına gem vuramaz ağlamaya başlar.Oğlu ve gelinide analarının ağıta dönüşen ağlamalarına katılır.Ciğerleri pareler eden bu ağlamalar yukarılarda yankılara dönüşür.Apdullahı sevmeselerde orada bulunanlar da ister istemez gözyaşları dökerler,köylüye engel olup nöbet tutan erlerin bazılarıda bu dramatik sahnelerden etkilenip göz pınarlarından galeyana gelen gözyaşlarına engel olamazlar.Fark ettirmemeye çalışarak akan gözyaşlarını yenleriyle silerler. kadının  ve oğlunun bir iki kez jandarmaların oradaki kocası ve babası olduğu düşüncesinin kesinlik taşıdığı kişiye olduğu yerden koşup yaklaşmak isteselerde muhtar ve köylüler engel olurlar.Başçavuş iki jandarmayı Sandı köprüsü üzerinde beklemeleri ve savcıyla hükümet tabibini olay yerine getirmeleri için nöbetçi bırakmıştır.Apdullah'ın olduğu bölgeye en yakın yer yukarılarda,ötelerde Karacaardıç köyüdür.Karacaardıç'la Apdullah arasındaki mesafe yaklaşık 6-7 km.ler kadardır.Hafız'ın aklına ilk gelen acaba burada Apdullah köylülerden bir kaçıyla karşılaştı,onlar yerin kendi bölgeleri olduğunu ve buralarda ne aradığı gibi Apdullah'a sorgu sualler ettiler,Apdullah'ta buna karşılık sövdü saydı,onlarda yükü sırtına yüklerken,üzerine çöküp bu akibetin olmasınamı neden olunduğu düşüncelerini taşıdı.Apdullah güçlü kuvvetli kabadayı bir adamdı.Tek kişinin üstesinden gelmesi mümkün değildi.Kendi köylüleri huyuna suyuna alışmış zağaran it gibi kendilerine hırlamasına,küfürler etmesine aldırmazlardı.Bu yüzden köyde kinlenecek,Apdullah'a bu şekil son hazırlayacak kişi ve kişiler yoktu.Kardeşi Apdullah'ta her şeylere kızan,kafasına ve değer yargılarına uymayan oluşmalara ve gelişmelere asla rıza göstermeyen bir karaktere sahipti ama Keçilinin Apdullah gibi değildi.İşininin gücünün başında olur,kimselerle bir aralarda bulunmaz,bu şekil bir aralarda olmaları boşa zaman geçirmek olarak algılardı.Köyde esasında bir tek boş gün geçmez herkesler çalışmalar ve uğraşmalarla meşgul olur ekmeğinin peşinde koşardı.Köylüler yukardan aşağıdan gelen atlıları görüp onların beklenen kişiler olduğunu anladılar.Bu bekleme 2,5 saatten fazla zaman aldı.Zaman onların yönlendermesine göre yol almıyordu.Hafız savcı ve tabibin attan inmelerine yardım edip ellerini sıkarak hoşgeldin dedi.Başçavuş onlara selam verdi.Savcı ve hükümet tabibi olay yerinde incelemeler yapıp bir yandanda sarı saman yapraklı bir deftere notlar alınıyordu.Yarım saat kadar süren incelemenin ardından bazı sorular soruldu Hafız hepsini cevapladı.İbrahim çağrıldı,ibrahim kalabalığın arasından olay yerine getirildi.İbrahim ağlayarak olayı anlattı.İbrahim hayatında bu kadar korkuyu ilk defa yaşıyordu.Silahlı jandarmalar atlarıyla birlikte onların görselleri korkusunu artırıyordu.Hafız İbrahim'in anlatımlarını tercümeler ederek zabıtlar tutuldu.İp meftanın üzerinden alında,bir torbaya suç aleti olarak konuldu.Savcı olayın 100 mt.ilerilerinde gezinti ve incelemeler yaptı,etrafta ayak izi,herhangi bir belge olup olmadığına baktı.Yakın köyler Hafız'a sorulup tutanaklara geçildi.Hükümet tabibi defin müsadesini şifaen verdi.Hafız'ın veya ailesinin defin rapor yazısını Bozkır'dan alabileceğini,almadanda defin yapabileceklerini söyledi.Keçilinin Apdullah yukarıdan meşaketli bir şekilde indirilip defin edildi.Olay karakol kayıtları ve savcılık raporlarıyla birleştirilip mahkeme kayıtlarına sıraya konulan bir cinayet dosyası açıldı.Köyde Keçilinin Apdullah olayıyla bir suskunluk hakim oldu.İbrahim korkar oldu.Artık yukarılara gitmiyordu.Kır bağlarının oraları biraz aşıyor fazla tepelere çıkmıyordu.Bu korkuları gece yatarkende devam ediyordu.Küçücük ve yapayalnız bir çocuktu.Babasından hiç bir haber alamayışı onu daha bi fazla sıkıntılara itiyordu.Şüphesiz zaman öğütücü aynı zamanda çıkılması zor güçsüzlüklere en tesirli ilaçtır.Herkeslerin önlerindek uğraşları geçen günler içinde Keçilinin Apdullah olayını nispetende olsa Apdullahın ailesininin haricinde zaman herkeslere unutturdu..16/Nisan-2025 Şerafettin Sorkun Sandı Köyü anılarımdan. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...