İnsan hisleriyle yaşayan duygusal varlıktır.Uçmaları,koşmaları bazı bazı yemyeşil zümrüt gibi çayırlara atıp gövdeyi uzanmaları,onların görsellerini hazlar alarak seyretmeleri daha doğrusu tümden güzellikleri yaşamaları ister.Koşullar gerekmiyor,içinde bulunulan durumları bunlara el vermiyorsa elbette umulara yönlenip bir gün mutlaka der,olmayan şeylerin gelecek bir günde olacağının inancına ve beklentilerine yönelir.Dünya kapitalizm çarkları kıskaçlarına alınmış bu çarklar hiç durmamacasına dönmekte zayıf olanı yutup yok etmekte,çarkların döndürücülerini ise korkunç servetler edinmelerini sağlamaktadır.Vatan diye gözlerinizi açıp büyüdüğünüz topraklarda iş aş peşinde koşuyor,destekler olmaksızın refah seviyelerinizi artıracak,düzeltecek olanaklardan yararlanamıyor,sokakları mesken ediniyorsunuz.Baba köyüne dönemez olmuş sokaklarda iş bulamamanın,yiyecek temin edememenin,gidecek dinlenecek,kafasını bir yastığa koyup yatıp uyuyacak yerinin olmamasında perişan durumlara düşmüştür.Perişanlığı,kılık kıyafeti iş bulabilme şansını artık daha da zorlaştırmıştır.Herkes kaçar olmuş gün akşamlarda parasızlıktan lokantalardan çöplere dökülen artık yemeklerle karnını doyurmaya başlamıştır.Yazsa parklarda,kışları ise bulabildiği kovuklara sığınır sürdürülmesi zor bir hayatın içindedir.Sakalları uzamış pespaye bir görünümdedir.Parkta bahçede onu görenler yollarını değiştirip başka taraflara yönlenmektedirler.İstanbul kışları ve soğukları bilhassa gecelerde çarpıcı aynı zamanda dondurucudur.Bu ayazlara martılar,kara kargalar birde sokak köpeklerinin haricinde dışarıda kalmış bir canlı,ısınacak ateş olmazsa dayanabilmesi mümkün değildir.İstanbul'un kalbinin attığı yerler Çengelköy,Galata,Cihangir,Eminönü,Balat,Pera ve Kuzguncuktur.Kuzguncuk 2 katlı rengarenk boyalı cumbalı evleriyle meşhurdur.Balat ve Pera'nın tarihi yapıları ve dokusu vardır.İstanbul'da imar faaliyetleri kaynaklardan edinilen bilgilere göre Boğaziçi,Suriçi ve kentin iç bölgelerinde 1940 larda başlamıştır.1945 yılında 2.Dünya savaşı bitmiş,gezegenin tüm ülkeleri insanlarında savaşın bitimiyle rahatlama özgürlük,serbestlik hüviyetleri hasıl olmuştur.1947 senelerinde İstanbul taşradaki insanların göç edebilecekleri rüyalar ve umut şehirleri olmuş,Anadolunun her bölgesinden akın akın insanlarımız bu rüyalar şehrimize göç başlatmışlardır.Kimse köyünden yurdundan birilerine küsüp,kızıp oraları terk etmemiştir.Yokluklar insanları yerlerinden yurtlarından etmiş,umutlarının peşine takılan bu insanlar İstanbul'a akın akın göç başlatmışlardır.Hemşehrilik bağları olanlar bir dayanışma içerisine girerek omuz omuza verip birbirlerine sahiplenmiş destekçilikleriyle tutunabilmiş ayakta durabilmişlerdir.Yapayalnız olanların akibetleri soğuklarda son bularak kimsesizlerin defin edildikleri İstanbul'un Sarıyer taraflarındaki Kilyos mezarlığına belediye yetkililerince gömü işleri yapılmıştır.Bu mezarlığın bir adı da kimsesizler veya garipler mezarlığıdır.Ayrıca bu mezarlığa hüviyeti belirsiz sokaklarda sahiplenmeyen ölenlerin haricinde hastanelerde kadavra olarak kullanılan sahipsiz cesetlerin uzuvları da yetkililerce definler edilmektedir.İbrahimin Babası 2 sene sokaklarda soğuklara ve açlığa dayanabilmiş hayatı bir kış günü ayaz bir gecede donmayla nihayete ermiş üzerinde kimlik bile bulunamayıp yetkililerce Kilyos mezarlığına kimsesiz garip bir kişi olarak defin edilmiştir.Sonbahar gelince yapraklar sararır.Düşerler sarı yapraklar dallardan birer birer.Birbirlerinden farkındalıksızlıklarla..12/Nisan-2025 Şerafettin Sorkun/Sandı köyü anılarım
İnsan hisleriyle yaşayan duygusal varlıktır.Uçmaları,koşmaları bazı bazı yemyeşil zümrüt gibi çayırlara atıp gövdeyi uzanmaları,onların görsellerini hazlar alarak seyretmeleri daha doğrusu tümden güzellikleri yaşamaları ister.Koşullar gerekmiyor,içinde bulunulan durumları bunlara el vermiyorsa elbette umulara yönlenip bir gün mutlaka der,olmayan şeylerin gelecek bir günde olacağının inancına ve beklentilerine yönelir.Dünya kapitalizm çarkları kıskaçlarına alınmış bu çarklar hiç durmamacasına dönmekte zayıf olanı yutup yok etmekte,çarkların döndürücülerini ise korkunç servetler edinmelerini sağlamaktadır.Vatan diye gözlerinizi açıp büyüdüğünüz topraklarda iş aş peşinde koşuyor,destekler olmaksızın refah seviyelerinizi artıracak,düzeltecek olanaklardan yararlanamıyor,sokakları mesken ediniyorsunuz.Baba köyüne dönemez olmuş sokaklarda iş bulamamanın,yiyecek temin edememenin,gidecek dinlenecek,kafasını bir yastığa koyup yatıp uyuyacak yerinin olmamasında perişan durumlara düşmüştür.Perişanlığı,kılık kıyafeti iş bulabilme şansını artık daha da zorlaştırmıştır.Herkes kaçar olmuş gün akşamlarda parasızlıktan lokantalardan çöplere dökülen artık yemeklerle karnını doyurmaya başlamıştır.Yazsa parklarda,kışları ise bulabildiği kovuklara sığınır sürdürülmesi zor bir hayatın içindedir.Sakalları uzamış pespaye bir görünümdedir.Parkta bahçede onu görenler yollarını değiştirip başka taraflara yönlenmektedirler.İstanbul kışları ve soğukları bilhassa gecelerde çarpıcı aynı zamanda dondurucudur.Bu ayazlara martılar,kara kargalar birde sokak köpeklerinin haricinde dışarıda kalmış bir canlı,ısınacak ateş olmazsa dayanabilmesi mümkün değildir.İstanbul'un kalbinin attığı yerler Çengelköy,Galata,Cihangir,Eminönü,Balat,Pera ve Kuzguncuktur.Kuzguncuk 2 katlı rengarenk boyalı cumbalı evleriyle meşhurdur.Balat ve Pera'nın tarihi yapıları ve dokusu vardır.İstanbul'da imar faaliyetleri kaynaklardan edinilen bilgilere göre Boğaziçi,Suriçi ve kentin iç bölgelerinde 1940 larda başlamıştır.1945 yılında 2.Dünya savaşı bitmiş,gezegenin tüm ülkeleri insanlarında savaşın bitimiyle rahatlama özgürlük,serbestlik hüviyetleri hasıl olmuştur.1947 senelerinde İstanbul taşradaki insanların göç edebilecekleri rüyalar ve umut şehirleri olmuş,Anadolunun her bölgesinden akın akın insanlarımız bu rüyalar şehrimize göç başlatmışlardır.Kimse köyünden yurdundan birilerine küsüp,kızıp oraları terk etmemiştir.Yokluklar insanları yerlerinden yurtlarından etmiş,umutlarının peşine takılan bu insanlar İstanbul'a akın akın göç başlatmışlardır.Hemşehrilik bağları olanlar bir dayanışma içerisine girerek omuz omuza verip birbirlerine sahiplenmiş destekçilikleriyle tutunabilmiş ayakta durabilmişlerdir.Yapayalnız olanların akibetleri soğuklarda son bularak kimsesizlerin defin edildikleri İstanbul'un Sarıyer taraflarındaki Kilyos mezarlığına belediye yetkililerince gömü işleri yapılmıştır.Bu mezarlığın bir adı da kimsesizler veya garipler mezarlığıdır.Ayrıca bu mezarlığa hüviyeti belirsiz sokaklarda sahiplenmeyen ölenlerin haricinde hastanelerde kadavra olarak kullanılan sahipsiz cesetlerin uzuvları da yetkililerce definler edilmektedir.İbrahimin Babası 2 sene sokaklarda soğuklara ve açlığa dayanabilmiş hayatı bir kış günü ayaz bir gecede donmayla nihayete ermiş üzerinde kimlik bile bulunamayıp yetkililerce Kilyos mezarlığına kimsesiz garip bir kişi olarak defin edilmiştir.Sonbahar gelince yapraklar sararır.Düşerler sarı yapraklar dallardan birer birer.Birbirlerinden farkındalıksızlıklarla..12/Nisan-2025 Şerafettin Sorkun/Sandı köyü anılarım
Yorumlar
Yorum Gönder