Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-13


     İbrahim baharla,ekinlerin tarlalarda yeşile çalmasıyla hayvanları;kır bağları bölgesi olarak bilinen bu çok büyük tepenin ekili olmayan alanlardaki otlaklara götürüp oralarda yaymaya başlar olmuştur.Bu tepelerden kendi köyü tarafındaki Saliha ile Annesinin olduğu bölgeleri rahat seyirler edebilmektedir.Uzun zamandır Saliha ve Annesi görseline yansımamıştır.Babası bir daha dönmemiştir,dönse köyden sorar,sormalar kendisinin nerede olduğunu pekâla bulabilir düşünceleri taşımaktadır.Babasının döneceği hususunda bir umusu kalmamıştır.Sandı'daki yeni düzenine ve hayatına alışmıştır.Köyüne hiç bir eşya olmayan evine çok istemesine orada Saliha'yı görme duyularıyla istemesine rağmen Sandı'da başlayan yeni hayatı sebebiyle gidecek ne fırsatı,nede zamanı vardır.Otlaklara çok erken gitmekte,çok geç saatlerde de dönmekte yorgunluktan kafasını sokacak bir yeri olan ahırdan bozma mekanda köylünün getirdiği yemeklerle karnını doyurduktan sonra bir köşede kıvrılıp yatarak,sabahın nasıl olduğunun bile farkında olmadan uyanıp aynı tas aynı hamam misali köy çeşmesinin oraya getirilip toplanan güdüm edeceği hayvanları önüne katarak ho ha sesleriyle otlaklara yol alıp,değişmez kaderin çizisi olan kapsamlı yaşamı başlamaktadır.İbrahim ve İbrahim gibilerin kaderi budur.Kaderin belirlediği bu çizgi artık yürüyeceği hayat yoludur.                                                                                                                   İbrahim tepelerde güdüm yaptığı bir gün ardıç ağaçları ve pürlerin sıklıklarının olduğu bir yerde köyde 2 gündür kayıp olan keçilinin Apdullah'ın çömelmiş,üstünde çalı çırpıların olduğu vaziyette,boynundan da iple sarılmış cesedine rastlar.Korkudan aklı çıkar,ne yapacağını şaşırır,çabucak kendini toplayarak hayvanları koşarak yönlerini köy tarafına çevirirerek ho ho diyerek toplayıp gerisin geri köye doğru yönlenir.Bu yönlenme normal gidişlerde değil koşu biçimidir.Bacakları titrer,kalbi her zamankinden daha hızlı ve debisi yüksek atar.Tepelerin en üstlerinde küçücük bir çocuğun böyle bir manzarayla karşılaşması düşünülürkü bir travma yaşatacak niteliktedir.Nefes nefese kalmıştır,hayvanlara bağırırken bir yandanda ağlamaya başlamıştır.Köye varmadan kır bağlarında bağ sahibi 2 köylü bağ budamaktadır.Hayvanların bu şekilde inişleri,İbrahim'in bağırıkları üzerine işlerini bırakıp önce merak ve telaşla sürünün koşarak inişine bakılı kalırlar,sonra kendilerini toplayarak hayvanların önüne çıkıp,koşularını normale getirip İbrahim'i tutarlar.İbrahim bir yandan ağlar bir yandanda yukardaki olayı şok ve korku karışığı anlatır.İbrahim'i orada sakinleştirip oturturlar.Bir tanesi İbrahim ve sığırlarla orada beklerken.Öbürkü beklemeksizin köye hareket eder.Direk Hafız'ın evine yönlenir.Hafız evdedir.Olayı Hafız'a anlatır.Tez köy bekçisi bulunur,Ahırlı jandarma karakoluna manyetolu telefonla haber ulaştırılır.Bekçi kizirlere muhtar yardımcılarına haber eder.Köyde bir kalabalık oluşur.Kadınlar endişeli meraklı,ne oldu gibi sorgu sual içindedirler.Köydeki bu telaşe Keçilinin Apdullah'ın hanesine kadar ulaşır.Onlarda hane halkıyla kalabalığa karışıp olayın aslını,kişinin kim olduğunu sorgu sualler ederler.Kimse ne olduğunu bilmemekle aileside dahil çoğunluk bu kişinin Apdullah olduğu üzerinde yoğunlaşmaktadır.Nerdeyse köyün kadın kız kızan kır bağlarına doğru yol alırken Ahırlı'dan karakol kumandanı başçavuş olayı Bozkır'daki cumhuriyet savcısına tel çekip bildirir.Savcının direktifleri doğrultusunda yanına müfreze oluşturup,atlarla Sandı köyünün kır bağlarına doğru olayı incelemek için hareket eder.Hükümet tabibleri sadece kazalarda vardır.Ahırlı bucağı Bozkır kazasına bağlıdır.Bozkır/Sandı köyü arası 15 km.dir.Cumhuriyet savcısı yanına hükümet tabibi ve Bozkır jandarma karakolundan 2 tane jandarma muhafız ve başçavuş komutanlarını alarak olay mahalline hareket etmiştir..09/Mart-2025 Şerafettin Sorkun/Konya'dan Sandı köyü anılarım

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...