Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-12


      En zor olan,kafanızda bildiklerinizle,kalbinizde hissettikleriniz arasında yapılan savaştır.Mecburiyetler mecbur olduklarınıza iteler.Sıcaklarda gölgelerin kollarına sığınılır,soğuklar başlar üşümeye başlanınca güneşe koşulur.İbrahim Saliha'ya tutsak ondan uzaklığında üşümüştür.Saliha'nın güneş misali ısısına ihtiyaç duymaktadır.Bu yaşlarda bu duygular aşk,sahiplenme,sahiplenilme,veya birbirleriyle çocukluktan bu yana devam eder birlikteliklerinin meydana getirdiği bir alışıklığı olarak düşünülmelidir.İbrahim ve Saliha bu köyde doğmuş,gözlerini açtıklarından bu yana birlikte büyümüş,birlikte ilk oyunları oynamışlardır.İkiside günün inip,akşamların çöküşleriyle analarının "Daha ne duruyorsunuz,karanlığın çöktüğünden haberiniz yokmu" uyarılarıyla ayrı ayrı evlere gitmelerle oluşan ayrılıkları yaşamışlardır.Çocuk yüreklerinde bu gitmelerin üzüntülerini duymuşlardır.Gün gelir birliktelikler alışkanlıklara dönüşür.Gel gitleriniz bu alışkanlıklara koşutlanır.            Bir kaç gündür köyde keçilinin Apdullah kayıptır.Ters ve aksi karakter yapısı olan bir adamdır.Karısı olsun çocukları olsun onlarla bile normal bir konuşma ortamları olmaz zira her ortamda bağırarak,küfürler ederek konuşur,her olayı kavgaya dönüştürür,nasılsın deyip hâl hatır soranlara bile aksi ve ters davrandığından köylü onunla pek fazla yüz yüze gelmek istemez.Kimse Apdullah'ın yoluna çıkmaz,zorunlu rastlaşma olursa yolunu değiştirir.Yukarılara,kır bağlarının üst tepelerinde Karacaardıç köyü toprak sınırlarına,Çiftlik köyünün koruluk taraflarına eline tarhasını alır,beline ipini dolar çalı,pür dalları vs.leri elindeki tarhasıyla düzelterek,ipininin üstüne yük yapar,bulunduğu yerde kendince gezi ve incelemeler yapar,geç vakitler olunca,sırtına budadığı ağaçlardan yaptığı yükünü yükleyip,evine getirerek yakacak olarak kullanır.Apdullah'ı sadece gel gitlerinde görürler,çocuklar yollarda onun geliş gidişlerinden kaçışır saklanırlar.Apdullah çor çocuk,kadın kız demez herkeslere öfke saçar.Ama bu günlerde Apdullah gözlere zuhur etmemiş 2 gündür kayıptır.Karısı durumu ağlaya ağlaya Hafız'a bildirmiş,köyde yakın yöreler aranmış ama Apdullah'ın izine rastlanmamıştır.Hafız bu kadar uzun süreli Apdullah'ın gelmeyişiyle olayın vahametinin büyük boyutlara vardığı algısıyla,olayı Ahırlı nahiyesindeki jandarma karakoluna intikal ettirmiştir.Jandarma kumandanı başçavuş köye bir onbaşı ve 2 asker göndererek ailesinin ve bazı kişilerin ifadeleri alınmış,tutanaklar imzalattırılıp geri dönülmüştür.Köyde Apdullah'ı canavarların yediği sanrısı ve bu şekil bir şayianın oluşması almış yürümüş civar köylerede bu şayia kısa sürede yayılmıştır.Keçilinin Apdullah geceli gündüzlü 48 saattir köyde ismi cismi görünmez olup,yitiklere karışmıştır..06/Mart-2025 Şerafettin Sorkun/Konya'dan Sandı köyü anılarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...