Ana içeriğe atla

BOZKIR'da


      Bazı bazı yaşadığınız yerlerde yaş yaş geçmişlerde kalan anılarınız aklınıza gelir.Çocukluk yıllarınız bunların içinde çoğunlukta olanlardır.Bu yıllarınız en masum evreleriniz olduğu için hayatınız boyunca unutulmazlarınız olarak hafızalarınızdan silinmez.Bir zamanlar Bozkır yüz yüze herkeslerin bir birlerini tanıdığı kişi sayılarındaydı.Herkeslerin bir birlerini tanıdığı bu küçük ve şirin beldede o evrelerdeki insanların sosyal yaşamları,ama siyasal ama din ama ama diğer türlü sebeplerle ayrıştırılmadığından diyebilirimki şimdi birbirlerini soyutlayan şu anki insan yapılarından daha fazla samimi,içten ve toleranslıydı.Büyüklere saygılar,küçüklere sevgiler ve koruyuculuklar vardı.Çocuklarınız hangi yaş grubunda olursa olsun,rahatlıkla sokaklara salabilir,o sokaklarda oynarken en ufak bir zarar ziyan gelebileceğini düşünmez,oyun oynadığı arkadaşlarıyla güvende olduğu hissini duyardınız.Aklıma geldikçe yazıtlarımda Bozkır'ımız da yaşanan,yaşanılan güzelliklerden bahsedeceğim.Tabi bana hatıralarını telefonla arayarak o günlerde yaşadıkları anılarını anlatan dostlarımda var.Bu anlatımlardan da çok memnun olduğumu belirteyim.Ve onlarıda siz hemşehrilerime paylaşıyorum.                                      Bu sabah saat 11,00 sıraları telefonum çaldı.Arayan Apdullah Yılmaz.Futbol oynadığımız yıllarda geri dörtlünün değişmez elemanlarından olduğu için lakabını FORVET yaptık.Hâl hatırla başlayan sohbetten sonra,nerede olduğumu sordu.Konya'da olduğumu söyledim.Yeni açılan (Stadın yıkılıp,yerine yapılan park) millet bahçesinde kardeşim Sebahattin'le karşılaştığını Bozkır'dan,şimdi millet bahçesi olan eski stat da futbol oynadığımız yıllardan ve benden konuştuklarını ve daha bir çok güzel değerlerden mevzular ettiklerini,stadın yıkılmasına üzüldüklerini belirtti.Bende Apdullah'a Bozkır'da ve Konya'da  geçmiş yaşanan güzellikleri sırf bana yüklemeyin,o yıllarda kendi yaşadığınız evrelerde nasıl güzellikler görüldüyse,paylaşınki kalem edelim dedim.Apdullah Yılmaz'ın bana anlatımları;Eski Dedeler Bahçesi,Aşıkların sazlarla canlı atışmalarının yapıldığı,bir ara fuar olarakta Konya'lıya belde yönetilerince sunulan hizmet alanına eski yıllarda panayır kurulurdu.Atlı karıncalar,uçan sandalyeler,dönme dolaplar,balerin,gondol,silahla bir tek saçma koyulup hareket eden hedeflerin vurulmasıyla patlayan barutların atıcısına yaşattığı zevklerin alındığı,bir tablanın üzerindeki sigaralara atılan simitler,çarpışan otomobilleriyle,penaltı kurtaran kalecilerin olduğu yerlere üşüşen penaltıcılar,insanları zayıf ve şişman gösteren aynaların olduğu bu mekan taranmış çeşit çeşit giyinmiş genç kızlar,delikanlılar,aileler yaşlısından gencine çeşit çeşit insanlarla doldurulur sezon sonuna kadar Konya'lılar burada bu mekanda çok güzel vakitler geçirirlerdi.Penaltı atma köşesinde kalecilere penaltıları tamamen atmışsanız;çok küçük,sadece bir futbol topunun geçebileceği,yukarıdan kale direğinin üstünden bir zincirle asılı demir çember içinden,penaltı noktasına koyulan topu şutlayarak,geçirebilirseniz,verilecek ödülü hak etmiş sayılırdınız.Apdullah Yılmaz bu fuar ziyaretlerinin birinde Mehmet Selçuk ve bir kaç arkadaş daha penaltı attıklarını,Mehmet Selçuk'un üst üste bir değil 3 atışta da,demir halka içinden penaltı noktasından şutlayarak topu geçirip hediyeyi aldığını belirtti.Futbol oynamak,futbolculuk,muhakkakki yapılan idmanlarla herkesin 3 aşağı 5 yukarı becerebileceği bir meslek olabilir diyelim.O küçücük halkadan futbol topunu geçirmek,her futbolcnun becerebileceği bir halt değildir.Ama buna daha evvel "Mehmet Selçuk" yazımda da,Mehmet Abimin ne derecede Tanrı vergisi teknik becerilerinin olduğunu anlattığım gibi,mevzu edilen kişi Mehmet Selçuk'sa bu olaya inandığımı belirtirim.O halkadan şimdiye kadar hiç bir sporcunun tesadüfi bir kez olabilir,futbol topunu geçirebileceği düşüncesinide taşımam.Bozkır'da evet Mehmet Selçuk,şartların o zamanlarda kısıtlı olmasından ve imkansızlıklardan dolayı,buna kader diyelim büyük takımlara gidemeyip,tüm ülkenin tanımaya şansları olmadığı,ama onun evrelerinde onun futbolunu gören her Bozkır'lının bilip,tanıdığı gelmiş geçmiş yaşayan bir futbol efsanesidir..25/Mart-2025 Şerafettin Sorkun/Konya'dan 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...