Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-8

 


    Kayacık,Çiftlik,Yalıhüyük,Ahırlı,Meyre,Bademli,Eldağan,Aliçerçi,Sandı,Öz yerleşim yerlerinde,buraları kapsamına alan semalarda,göçmen kuşların görsellerini daha net görebilmek için yüksek tepelere koşuştu minik yürekler,küçük ayaklarla ama seri,seri atılan adımlarla,debileri yüksek heyecanlarla.Nasıl beklerlerdi onları.Hacı babalardı onların adları.Küçük başlar gökyüzüne yönelmiş onlardan sanki bir şeyler umuyorlardı.Baharın müjdecileriydi leylekler.Köylerde yaptıkları yuvalarına,kimseler tarafından dokunulmaz,aynı yerlerdeki yuvalarına tekrar gelirlerdi.Kış şartlarıyla yuvalarda oluşan bazı eksiklikler tamamlanır sonra,takırdayarak çiftleşirler yeni yavrular için kuluçkalara yatılır,bir süre sonrada yavruları yuvalarında görülebilirdi.Yeni sıpalar,oğlaklar,kuzular,buzağılar,taylar,tavuk,civcivleri,hindi palazları türer,yepyeni bir hayat başlardı.Köylünün yüzleri gülerdi bu yeni gelişlerle,bu yeni oluşlarla.Erik,badem ağaçları çiçeklere bezenir,dallarında arılar vızıldayarak bal özü toplar,yeni bambaşka bir hayat başlardı.Bölge gözlerin en hoşlandığı görsele bürünüp,ekilen hububat ve doğal çayırlarla yemyeşil tondadır.At kişnemeleri,eşek anırmaları,alıcı kuşların,ibibiklerin,böcülerin,böceklerin tekmil tümden canlıların kendilerince kıpır kıpır devinimleri,sesleri,uçuşları,yürüyüşleriyle başlattıkları bu seferberlikler,kış bitimidir artık.Baharın ayak sesleriyle köyün yaşlı insanlarında bile,yüreklerinde ılık hisler başlatan,yaşama heyecanları oluşması hasıl olurdu.Muhtar Bozkır'da bir cuma günü Hafız'la rastlaştı.İbrahim'in babası 2 sene geçmesine rağmen,köye hiç gelmemişti.Hafız İbrahim'in annesinin cenaze namazını kıldırdığından,İbrahimle ilgili bütün olayı biliyordu.Hafızla uzun uzun değerlendirmelerden sonra İbrahim hakkında karar verildi,İbrahim Sandı köyünün mallarını güdecek,köyün çobanı olacaktı.Bu konuşmanın ardından,bir kaç gün sonra İbrahim muhtarla birlikte,ondan,bundan gönül rızasıyla verilen üst baş ve lastik ayakkabılarıyla,daha evvel muhtarın ahırına bağlanan eşeğinde ahırdan çıkarılıp,üzerine atılan kıl heybeye koyulan tümden bu eşyalarıyla,Sandı'ya doğru yol aldılar.Muhtar yolda giderken neler yapacağını,neler edeceğini anlatıyor,yeni yerinde artık sorumluluklar yükleneceğinden,yüzünü kara çıkarmamasından,kendini sevdirirse çok iyi bir hayatının olacağından bahsediyordu.İbrahim suskun ve sessiz muhtarla birlikte giderken kendi evlerine ve hemen dibindeki Saliha'ların evlerine baktı.Göze zuhur eden bir görsel yansımadı.Saliha'yı görmeyi çok istemesine rağmen göremedi.Belkide baharla birlikte tepelere ot biçmeye gitmişler yada hayvanlarını ekili alanlara zarar gelmesin diye yukarılara doğal alanlara yaymaya götürmüşlerdi.Muhtar,İbrahim ve eşek dere yatağını takip edip,Bozkır Seydişehir şose yoluna kadar geldiler.Şose yoldan değil,ırmak yolundan Sandı'ya gideceklerdi.Şose yolundan öbür tarafa geçtiler.Irmaktaki yıkık değirmenin üstünden ekili tarlalara ziyan etmeden geçerek,Sandı'ya kadar uzanan yol güzergahına girdiler.Artık Öz tepelerin ardında kalmış gözlerden yok olmuştu..31/Ocak-2025 Şerafettin Sorkun/Konya Sandı köyü anılarımdan. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...