Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-5


      İstanbul gurbetlerindeyken,köylülerinin daha önce giden,yerleşik hemşehrilerine tel çekip,haber iletmeleriyle,karısının vefatını 5 gün sonra öğrenen baba,köye dönmüş,fakat Sandı köyüne,mefta beklemez denilerek,hafıza haber edilmiş,tüm hukuki araştırma ve soruşturmaların ardından müsade verilmesiyle,talihsiz kadın,tüm gerekleri muhtar ve köylüler tarafından yapılarak,Hafı'zın Öz'e gelip verdiği sela ve kıldırdığı cenaze namazıyla,defin;köylüler tarafından yapılmıştır.Yoksulluk her bir şeye engel olup,imkansızlıklar türetmiştir.Eşini mezarında ziyaret eden acılı baba,uzun uzun karısının altında yattığı taze toprağa bakıp,çaresizliğine göz yaşı dökmüştür.Bu acıları yaşarken ilk kafasına takıp,düşüncelerinde yer işgal ettirdiği konu,İbrahim'i verecek,bırakacak bir yer olmuştur.İstanbul'da kaldığı yer,çalıştığı ortam,İbrahim'i oraya götürmesine uygun değildir.Yoksulluk zor,kimsesizlik ise daha bir zordur.İbrahim ne olacaktır?çaresizliğin bu şekli;yaşamayanlar,böyle bir vaziyetin içinde olmayanlar için,uzaktan davulun sesi hoş gelir misali,sıradan,basit bir olay gibi düşünülebilir ama böyle bir olay,ateş düştüğü yeri yakar misali;acıların,ızdırapların en alası,tükenmişliğin,bitmişliğin adıdır.Anadolu insanının mevcudiyetinin tamamı yokluk,yaşantısı hiçliktir.Ahırda bir eşekleri vardır.Baba mezarlıktan dönüp oğlunu komşulardan alıp evine dönmüştür.Kireç badanaları eskimiş evin odasında paralanıp,yıpranmış hasır sergi üzerinde otururken,ıslak gözlerle oğluna bakmış,gözyaşlarının göz pınarlarından sicim gibi inmelerine engel olamamıştır.Gözlerini yukarı pardıya (Tavan) kaydırmış,evliliği ve bu evin yapılışı,buradaki karısıyla zorluklar içinde,çamurlarla saman karıp,çalışmaları us'undan geçirmiştir.Her anının akla gelmesi,acı ve gözyaşıdır.Mutlu olunacak en ufak bir geçmişleri,sadece evliliklerinin ilk zamanları olmuş,İbrahim'in doğuşuyla gurbet yolları görünmüştür.Hiç bir vasfı olmayan,köyde yetişmiş bir köy çocuğu,kentte ne iş görebilir,hangi işin üstesinden gelebilir de,tutunmak için ayakta durabilir?.Zor zamanlarda,kendi egolarına göre yaşayan,kendilerinden başka kimseleri düşünmeyen insanların kapılarına muhtaç olmak kadar kötü olan bir şey yoktur.Şehirde,İstanbul gurbetinde,hamallıktan,amelelikten başka yapılabilecek başka bir iş,köyde yetişen bir insan için varmıdır?.Bu işleri bulmakta her zaman mümkün değildir.Sanki ülkenin tümden,bütün işsizi,güçsüzü,parasızı,pulsuzu buraya akmış,söz birliği etmişcesine bu şehirde toplanmıştır.Muhannetin kapısı kimsesizlere,yoksullara zor açılır.Ayrılık rüzgarlarıydı esen,zamansız döküldü yapraklar,yıkılası Bozkır ayrılıkların hep banamıydı..23/Ocak-2025 Şerafettin Sorkun/Sandı köyünden

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...