Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-4


     Hölük;ilgisizliğe,Saliha'nın kendisini tınmamasına,görmezden gelmesine içerliyor,buna sebep olan İbrahim'e de,sinirleniyor,sinirlendikçe öfkeleri ve kinlenmeleri gün,gün artıyordu.Erkek yapısı hormonlara dayalı,değişik ve farklı karakter yapılarına dönüşen kişiliklere bürünebiliyordu.Saliha'nın ilgisizliği,kendi gücünü,İbrahim'in gücünün altında görmesi,İbrahim'e korkular verip,engel olamayacağının farkındalığıyla,kafasından çeşit çeşit olumsuz ve tehlikelere dönüşecek her türünden planlar geçiriyor,aklı buralarda takılı kalıp bir türlü başka şeylere odaklanamıyordu.İbrahim faktörü,Saliha ile arasında,çok büyük bir engeldi.İnsanlarda şahsi egoları doğrultusunda istekler olur,umular içinde olunan bu isteklerle,gereken her şeylere sahiplenilmek istenir.Kimsenin gönlü birilerinin istek ve arzuları gereği,ona heba edilemez.Karşıt cinslerde beğeni tek taraflı anlam ifade etmez,beğeninin 2 taraflı ve gönüllerin bir birine ılımı olması gerekir.Anadolu insanı yokluklara mahkum olmuş,kadını ve erkeğiyle kendi gönlünce kararlar verebilme,kararlara varabilme iradesi elinde olmamıştır.Olaylar öyle farklı gelişmeler içerisine itilmelere neden olurki,bunlar umarsız görülemez,duyarsız davranılamaz.Toplum güdüsü ve kontrolüne ister istemez uyma zorunlulukları zuhur eder.Bir sürü planlar yapılır,bu yapılan planlardan çok azı,belkide hemen hemen hiç birisi gerçekleşmeyebilir.Yaşadıkça ve büyüdükçe mutluluklar azalıp,gün gelip,tamamen tükenip,yok oluyor.Heyecanlar dolu,dolu gençlikte yaşanırmış.Saliha ve İbrahim yan yana komşuluklarının sürdüğü evlerde haz aldıkları bir çocukluk yaşamışlar,yaşadıkları çocuklukları,onları aşka adım adım,farklı farklı hislerde taşırken,şartların gerektirdiği ayrılıklarda bile,kafalarına yerleştirip bir birlerini unutturmamıştır.İbrahim'in annesi sıklıkla,Saliha'nın annesi Dudu kadınla,bazende ihtiyaçtan kendisi tek başına,Akçapınar köyü tarafında,su geçirmez,görüntülü,kirli beyaz renkteki,pekmez kaynatılırken pekmez toprağı olarak kullanılan ve kışın yağışlarda su geçirmezliği sebebiyle damların akmaması için damlara da serilen toprağı,mevzu yerdeki ocağından kazarken,kazdığı toprağın derinlerine çapa ile,kaza,kaza inip,gitmesi,kürekle toprağı çıkarmaya çalışırken,yukarıdaki toprağın aşağı inmesiyle,toprağın altında kalarak,hayatı son bulmuştur.Bu toprakların heybesi o zamanlarda,toprak toplayıcılar tarafından 1 liraya satılmaktadır.Bu talihsiz kazayla düşünülecek olursa,yoksul bir insanın 1 lira kadar eder,değeri yoktur.Kireç badanalı evdi doğduğum ev,emeklerken yürümek için tutunduğum duvar...20/Ocak-2025 Şerafettin Sorkun/Sandı köyü anılarımdan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...