Ana içeriğe atla

YOKSUL SEVDALAR-2


     Hafız,İbrahim,Saliha,Bozkır/Sandı ve Öz köyleri.Bu coğrafyada bu insanların kaderleri birleşir.Saliha ve İbrahim ikiside aynı köyden ama İbrahim Sandı'da çoban.Onu oraya çoban olarak tutan Sandı'nın hem hafızı,hemde muhtarı olan Hafız.Hafız köyde ismiyle çağrılmaz kendi köyü ve civar köyler yaptığı meslekten dolayı muhtar da demez,çoğunluk,hafız diye çağırırlar,bu isimle yad ederler..İbrahim'in Saliha'ya olan sevdası vardır.İbrahim inekleri ekili olmayan Sandı'lıların kır olarak adlandırdıkları tepelerin yamaçlarına güdüme götürür.Güdüme giderken tek düşüncesinde annesiyle ot biçen Saliha vardır.Onların ot biçtikleri yere doğru,inekleri sürer.Burada inekleri serbest bırakır,inekler yayımda iken Saliha'nın annesine ot biçerken yardım etmek maksadıyla yaklaşmak ve fırsatlar bulduğu zamanda Saliha'yla fısıltılarla da olsa konuşmaktır.Bu konuşma anlarında,Saliha'nın kendisine meyli olduğunu sezinler.Bundan cesaretle Saliha'yla çok hafif konuşmalarında annesinin duymasına dikkat ederek,akşamda geleceğini söyler.Saliha ürpertiler duyar,nasıl bir histir yaşadıkları,nefesi kesilecek,kalbi yerinden fırlayacak gibi olur.İbrahim gün boyu kırda,bayırda ineklerin peşinde koşturmasından çok yorgundur ama sevda içinde dürtüler yapar,kafasında Saliha varken gözlerini uyku tutmaz.Karanlık çökerken Sandı'dan Öz'ün yolunu tutar.Ne Sandı'dan çıkarken ne de Öz'e girerken İbrahim'e köyün köpekleri havlamaz,iki köyün köpekleri de onu tanırlar.İbrahimin çoban durduğunu,kendi köylüleri bildiğinden,buralarda görünmesini garipserler.öyle olduğu için İbrahim  gölge hissetse saklanır.Saliha;yorgun anası,yattıktan sonra,heyecanlarla,ürpertilerle karanlıkta pencerede İbrahimi bekler.Kaç karanlıklar akşamları aşıp,gecelerin süreli seyirlerinde heyecanlarla buluşmaları,sarılmaları,öpüşmeleri olur.Haz alırlar dokunmalardan,sarılışlardan.buselerden.Saliha İbrahimin parmaklarını saçlarının  arasına tarak gibi sokarak tarayışlarına mest olur.Bu sahiplenilmeyi çok sever,içi hiç duymadığı hislerle doludur.Yüreği pır pır eden bir serçenin yüreğini andırır.Rüyalarda gibidir..15/Ocak-2025 Şerafettin Sorkun/Konya Bozkır/Sandı anılarımdan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...