Ana içeriğe atla

PENCERE CAMINA ÇARPAN KUŞ

 


     Plansız proğramsız takılmak.Öyle icabediyor bazen.Pencereden sokağa bakıyorum.Farklı farklı tiplerde kişiler,değişik kılık ve kıyafetlerde ama kafaları eğik,ama hızlı hızlı,ama yavaş yavaş,ama başları dik bir yerleri fethedercesine yahutta kesilmeye götürülüyormuşcasına isteksiz,görüş alanımdaki menzilden adımlayarak geçip gidiyorlar.Suriyeliler çok dikkat çekiyorlar.Çoğu Suriyeli erkekler memleketlerindeki kendilerine özgü giyim tarzlarını burada,ülkemizde de uyguluyorlar.Onlara kafalarındaki kefiye,üzerlerindeki entarilerle sizlerde rastlamışsınızdır.Sokakta 3 Suriyeli çocuk belirdi.Ellerinde bir iple arkalarından yarı gönüllü yarı gönülsüz,gelmekle,gelmemek arasında tavır sergileyen bir köpeği,boynundan bağladıkları bir iple,çekerek götürüyorlar.Ara ara duraklayarak,sevecen tavırlar sergileyip,sırtını ve başını okşuyorlar.Bu saatlerde talebeleri okullara yetiştirmeye çalışan öğrenci servisleri geçiyor.Bu servislerdeki öğrenciler uykularından kalkmanın zorluğuyla,kanaraya kesilmeye gidecek hayvan korkusu çeker tavırlarda oldukları görünümleri baktığım alandan bile farkedilmekte.Okula zorunlu erken kalktıkları için pek kahvaltı yapmıyorlar,yada o saatlerde iştahları yok.Servisin içinde gofrettir,çikolotadır şudur budur yiyecekleri yeyip,ambalaj kağıtlarını servisin penceresinden dışarı sokağa atıyorlar.Onlara bu yaptıkları hareketlerin çok olumsuz olduğunu birilerinin anlatması gerekir.Bahçeye çıkıyorum.Karasal iklimin etkisiyle ağaçlar artık yapraklarını sararttı.Gece birden bire düşen ısı,ağaçların üşümesine,bu üşümeylede yaprakların yeşilden sarıya dönüşmesine neden.Yaprak döken ağaçlarla bahçe farklı bir görünümde.Malta erik ağaçlarının yaprakları kızılımsı.Bu kızılımsı görünümü seviyorum.Yerdeki gazellere basıyor ve ayakkabılarımın altında kulaklarıma gelen sesler keyif verici.Sokak tarafındaki verandanın önünden geçip,arka taraftaki veranda tarafına yürüyorum.Eriklerimin birinde devamlı gördüğüm serçelerden olmayan değişik ama yine serçegillerden güzelce bir kuş var.Kışa yakın şu mevsimde ağaçlarda saklanmış böcü böcektir onları yakalayıp yiyerek sanırım soğukları daha rahat geçirme düşüncelerinde.Bahçenin eriğe yakın duvarında bir kedi duvar üzerinde pusuda onu siniyor.Kuşun bir yanlış haraketiyle o da onu kapıp bu günkü menüde midesine indirme düşüncelerinde.Verandanın bir köşesini dönüyorum pat diye bir ses geldi.Dönünce biraz evvel tariflediğim kuşun verandanın camlarını görmeyip karşı tarafa geçme düşünceleriyle,uçmaya çalışırken,camlara vurup,yere düşmüş halini görüyorum.Bu çarpmayla Sersemlemiş haldeyken duvardaki kediden evvel onu kaptım.Kedide yanıma geldi.Öyle bir durum sergilediki,resmen onu bana ver,yemem gerekiyor gibi.Geziyi bırakıp tekrar eve girdim.Kuşta hiç ses seda yok.Kulağıma götürüp yaşayıp yaşamadığını kontrol ettim,minicik yüreğinin atışlarını duyabildim.Sol elime avuçlarımın arasına alıp fazla sıkmadan öbür elimin işaret parmağıylada hafif hafif dıdığına vurdum.Önce aldırış etmedi,gözleri açık bir noktada bakılı ama haraketsiz.Yere halının üzerine bıraktım,boynu bükük bir vaziyette orada öylece bekleyişi mantıklı gelmedi.Bu haliyle uyanmayabilir de.Tekrar elime alıp dıdığına işaret parmağımla vururken uyandı.Başının arkasını işaret parmağımla hafifçe kaşır gibi okşamaya başladım.Kuşlar ve hayvanlar bu şekil okşamadan çok hoşlanırlar.Düşündüğüm gibi birden canlandı,elimden kaçmaya çalışır bir vaziyette mücadele ederken bende onu yine fazla sıkmadan dışarıda tekrar uçabileceğine kanı getirmeliydim.Evet yapabilirdi bunu avuçlarımdayken ve cik ciklerken hissettim.Pencereyi açtım ve azad ettim.Uçtu gitti,ben mutlu o mutlu.İşte sıradan bir günde sıradan bir kaç saatin hayatımdaki geçen zamanı..14/Kasım-2024 Şerafettin Sorkun/Konya'dan



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...