Ana içeriğe atla

BİR ZAMANLAR SEYDİŞEHİR'de FUTBOL-2






 

  Yaşantılarımız rüzgarları,yağmurları,karları gördü.Hayatlarımız boyunca yürümelerle bitiremeyeceğimizi düşündüğümüz bitirilmesi,tüketilmesi zor yollar yürüyüp,bitirdik.Yollar,yıllar bitmez tükenmez derken gençlik yıllarımız yollarla,yıllarla geçip,gidip,tükenip gitti.Birken iki, ikiyken üç ve dört derken,çocuklarla,torunlarla uzayıp giden sayıları artan geniş aileler oluverdik.Yollarda bitiyormuş saçlara düşen aklarla geçip giden yıllarda.Façalar düzgünmü diye ne çok bakardık aynalara.Ellerimizde tarak birisine o bir tek birisine kendilerimizi beğendirmek adına o zamanlar çok sık,şimdilerde ise tamamen yok olup cavlaklaşan yada aklar düşüp beyazlaşan yandan,sağdan,soldan şekil vermelere çalıştığımız saçlarımıza,ne özenmeler yapardık.Aklıma Bağdat Yolu şarkısı geliyor.Dinlemelere doyamadığım bu şarkıyı Çumra'da ilk pikap sahip oluşumuzla taç plaktan dinleyip mest olmuş bir değil defalarca dinlemelerimle anamı bıktırıp gınalar getirmelerimle azarlamalarına maruz kalıp pikabı ve plakları ortadan kaldırmasına sebep olmuştum.Anılar anılar Coşkun Sabah beyefendininde şarkılarında söylediği gibi anılar birer birer gözlerimde canlandılar.Seydişehir alüminyum tesislerinde ilk görev yerim alüminyum müdürlüğünün malzeme takip bürosu oldu.Burada Beyşehir'den Eyüp Ünal,Seydişehir'den Cem Doruk Armay soy ismini hatırlayamadığım aynı yerden Mustafa ve yine soy ismini hatırlayamadığım Antalya'lı Süleyman adlı arkadaşlarla (bu soy isimlerini hatırlayamadığım arkadaşlarım beni bağışlasınlar) 2 sene bir arada görev yaptık.Beni buradan spor işlerinden yararlanalım adına 1.bölümdeki isimlerini yazdığım yöneticilerim fabrika sahasının içinde bulunan bu müdürlükten,fabrika sahasının dışındaki personel binasının içindeki müdürlüklerin olduğu iş güvenliği müdürlüğü servisine aldılar.Burada iş kazaları yapan işçilerin kaza raporlarını hazırlayacak ve bu müdürlüğün yazı işlerinden sorumlu olacaktım.Zaman içinde işlerimizin kapsamı dahada genişledi ve müdürlüğümüz işçilerin tahaffuz malzemelerinide (İş elbise araç gereçleri ayakkabı baret önlük maske vs.) üstlenir hale geldi.Bu büyümeyle biz yine fabrikanın içerisinde olan ve daha evvel sadece rus çalışan mühendislere mahsus yapılan haddehane müdürlüğünün üst kısmındaki karabulaklar işçi lojmanlarına yakın tek ve bağımsız bir binaya taşındık.Bu binadan zaman içerisinde ruslar fabrikanın çalışma şekline yada Rusya-Türkiye anlaşım şartlarına göre tamamen ayrıldılar ve bina bize mahsus hizmet yeri haline geldi.Burada bir olayı belirtmekte yarar görüyorum bu hayatımızda unutulmayacak bir anı olarak kalmış ve bu anıyı paylaşan arkadaşlar tarafından da unutulmaz bir hatıra olarak belleklerinden silinmemiştir.Mevzu ettiğim rus mühendisler hemen hemen hepsi 45-50 yaşlarındalar ve bize özel maç teklifinde bulundular.Bunlarla yukarıdaki Etibank'ın kendi imkanlarıyla çimleyip yaptırdığı ve resmi maçların orada oynanmaya başladığı sahasında özel maç yaptık.Önce yaşlılıklarından dolayı küçümsediğimiz ruslar bize nerdeyse tık tık paslaşmalarla top göstermeyip 5-0 çektiler.Neye uğradığımızı bilemeyip şaşırdık.Meğer gençliklerinde Dinamo Kiev,Dinamo Bitlis takımlarında ve bir kaç taneside rus milli takımında oynamış olan futbol emektarlarıymış.Maç öncesi biz onlara yaşlılıklarından dolayı maç bile oynamak istemez gülerken,maç sonrası onlar bizlere güldüler.Evet gelelim ana konuya;İşyerinde bir gün Mete Dereli idari sosyal faaliyetler müdürümüz "Şeyef acele gel" diye beni telefonla aradı.Mete abi "R" leri "Y" diye söylerdi.Bizde ona farkettirmez bu harfi söyleyemeyişine bir aradayken birbirimize onu taklit edercesine"R" harfleri söylemeksizin konuşmalar yapar gülüşürdük.Mete abinin idare binasındaki odasına vardığımda birlikte mortaş alüminyum madeninin grup başkanı Sacit Korkut beyin odasına çıktık.Sacit bey bizi gülerek karşıladı.Öteden beriden sohbetten sonra Sacit abi; "Şeref başta kardeşin olmak üzere Konya transferi sana ait" dedi.Bir süre daha toptan topçudan konuşmalardan sonra oradan ayrılıp Mete abiyle onun odasına indik.Mete abi durumu gördün dedi,yeni futbolcular alınacak ve teminat bu alınan futbolcular hemen işbaşı yaparak işe başlatılacak,sen kafandaki başta kardeşin Hayrettin olmak üzeye futbolcuları belirle,onlarla görüşüp rızalarını al sonra kulüplerinden lisanlarını almak için birlikte gidelim diye bu kadar kelimeler arasındaki tüm anlatımın içindeki r harflerini y olarak söyleyip beni gönderdi.Mete abimin odasından ayrılıp müdürlük binamıza geldim.Hafta sonu Konya'ya gelişim Seydişehir Etibank Alüminyum Spora transfer edilecek futbolcuları belirlemek olacaktı..02/Ocak-2024 Şerafettin Sorkun/İstanbul'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...