Ana içeriğe atla

BAHATTİN ÖNER Namı diğer PELE DAYI


    Bugün 28/Ocak-2024 günü sabahleyin Konya'da inceden inceden sanki uzun uzadıya yağacakmışcasına günlerden sonra kar yağışı başladı.Pencereden bu güzel manzarayı sevinerek izledim.İlerleyen saatlerde lapa lapa biraz daha devam etti,arkasından kesildi.Saat 10,00 sıralarındayken Mehmet Selçuk abim telefonla aradı.Biraz sohbetten sonra Pele Bahattin'in vefat ettiğini söyledi.İstanbul'dan döneli 2 gün olmuştu,Bahattin'de 2 gün evvel Konya'da vefat etmiş,Bozkır'a götürülüp orada toprağa verilmişti.Bundan hemen hemen 40-50 gün evvel Konya'mızın güzel insanlarından Kaleci Hüseyin Öner vefat etmiş bu erken ölümüyle çok üzülmüştük.Haliyle Pele Bahattin'in ölümünede derinden üzüldüğümü belirtirim.Tuhaftırki bu iki rakip sporcu arkadaşımızın soy isimleride Öner'dir.Mehmet Selçuk Abim her ikimizinde ortak arkadaşlıklarımız olan Pele Bahattin ve Kaleci Hüseyin' rakip olarak karşı karşıya oldukları oynadıkları bir maçı anlatmaktan geri durmadı.Hüseyin'in fırtına gibi olduğu gençlik zamanları.Altaylı Varol Ürkmez için;göbeği  üzerine yatsa yarım mt.havayva zıplar dedikleri gibi Hüseyin'de Varol Ürkmez gibi çok süper özelliklerde bir kaleci.Hüseyin bu kadar namlı ve gözü kara özelliklerde bir kaleci ama Pele Bahattin'de o evrelerde her maç muhakkak gol atan müdafa ve kalecilerin korkulu rüyası efsane bir santrafor.Karşılıklı oynadıkları müsabakada tek yapılması gereken Mehmet Selçuk tutulacak,Pele Bahattin'e orta sahadan top atışlarının önü kesilecek.Bu taktikle oynanan maçta Hüseyin gerek müdafa ve gerekse geri dörtlüyü uyarmalar adına kale kontrolünü bırakarak ileri çıkmaları Mehmet Selçuk'unda tam markaj edilip Pele Bahattin'e top atılmamasının engellenmesi bir süre başarılı olunup oyun tamamıyla kilit altına alınmış gibi görünmüş ve kaleci Hüseyin'inde fazlaca katkısıyla gelişmeler Hüseyin'in takımının lehinde olmuştur.Müsabaka bu şekil devam ederken Kaleci Hüseyin'in oyuncuları uyarma adına devamlı ileri çıkmaları Mehmet Selçuk tarafından takip edilmektedir.Usta ayak,top cambazı,Bozkır'ın futbol efsanesi ayağına top gelip bir fırsat anında orta sahadan Hüseyin'in tamamıyla çıktığı bir esnada gerek Konya'da gerekse Türkiye liğlerinde görülmeyen,alışık olunmayan bir vuruşla bulunduğu yerden hayli uzakta olan kaleci Hüseyini avlayıp gol atarak Bozkır Gençler Birliğinin sahadan galip ayrılmasını sağlamıştır.Orta sahadan golü yedikten sonra olduğu yerde otura kalan Hüseyin'e,Pele Bahattin koşarak gelmiş,kaleyi terk edişine "Çıkan ha,kaleyi terk eden ha" diye gülerek serzenişte bulunmuştur.Hüseyin Öner ve Bahattin Öner spor camiasının bu 2 güzel insanı kendileri ebediyete intikal edip gittiler ama onlarla bu hatıraları paylaşmış olanlara anıları kaldı gerilerde.                                                                                                                                                    Belki o eski rüzgarlar değil esen rüzgarlar,yağan yağmurlar,gökyüzünden pamuk şekerleri andırır düşen karlar.Bozkır'da sonyaz mahallemizde ayağımdaki naylon terliklerle mezbahanın üstündeki oluktan kışın odada soba yanarken üzerine koyup su ısıttığımız güğümü karlar düşerken ve ben bu karlara ayağımdaki terliklerle aldırmaksızın doldurmaya giderdim.Evlerimizde çeşmelerimiz yoktu.Tüm mahalle su ihtiyaçlarımızı yaz,kış sürekli akan bu çeşmeden doldururduk.Elektriklerin akşam 21,00 lere kadar verildiği,bu saatten sonra kesildiği evrelerdi o evreler.Öyle çok karlar düşerdiki,bu düşen karlarla Bozkır bembeyaz bir yorganla örtülmüşcesine kaplanır,dışarlarda,evlerimizde otururken,alaca kargaların ve yiyecek ihtiyacıyla kapılarımızda,pencerelerimizde,bahçelerimizde dolaşan,çeşitli türdeki kuşların ötüşlerini duyardık.Sofralardan artan artıkları,ekmek kırıntısıdır,buğdaydır,bulgurdur kuşların soğuktan ölmemeleri için onların gelip yiyebilecekleri uygun yerlere bırakır,çocuklara düşen bu görevleri yapmaktan çok mutlu olurduk.Bozkır'da mevsimler;cuma günleri kurulan pazara gelen köylüsüyle,kasabalısıyla ve içinde yaşayan insanıyla,oluşturduğu doğası gereği döngüsünde,kadınından kızına,gencinden yaşlısına,dolu dolu,yaşamın gerektirdiği hak edilen nispetlerde,hakkı verilerek,haz duyularak yaşanırdı.Kadınların sinema alışkanlıklarının gerektirdiği takibatlarda,çoğu dram içerikli olan Muhterem Nur'un filmlerinde sinema salonları gözyaşları seline döner,mendiller bu akan yaşlarla ıslanırdı.Bozkır'ımızın o evrelerinde siyaset yoktu,puşt ülkelerin soktukları sahte milliyetcilik akımları ve sömürünün ana menşesi din sahtekarlıkları hiç yoktu.Öğretmenlerimiz çok sevilir,öğreticlerimiz olarak onlar baş tacı edilirlerdi.İnsanlarımız sevecen ve öfkelerinde bile dost yürekli insaflarını görürdünüz.Kadınların sinemalara gittikleri o evrelerde film arasında filmin devamı uzun birsüre oynamamış Durdu abla,Bahattin'in ve ilkokul arkadaşım Serpil'in anneleri,namı diğer Omarın Kızı,kadınların başını çekerek,sinemayı dağıtmış "Bu film oynayacak,oynamazsa kimse bir yere gitmeyecek" diye ömrümde ilk defa gördüğüm protestonun liderliğini yapmıştı.O zamanlar filmin ilk yarısı oynayıp biten Seydişehir'den getirilir,Bozkır'da oynamaya başlar,sonra ikinci yarısı içn Seydişehir'e gidilir orada bittikten sonra getirilirdi.Işıklar içinde uyusunlar..28/Ocak-2024 Şerafettin Sorkun/Konya'dan 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...