Sili Sandı'dan azık çıkınını alıp,matarasınıda suyla doldurup yollara çıkarken içinde Devre'ye taşıdığı çocukca masummu masum derin sevdanın başına neler getireceğinin idrakında ve algısında değildi.Hava soğuktu,bulunulan yer yazın bile ayaza kesen Toros dağlarıydı ve Toroslar yağan karlarla bembeyaz olmuş tipiye dönüşen görseliyle göz gözü görmez vaziyetler hasıldı.Nitekim aşırı kar yağışlarının artması ve tipiye geçmesiyle Sili yürüyemez hareket edemezken gözlerine ilişen karartı kayaların kuytularına kendini zar zor atabilmişti.Burası pek güvenilir koruyucu özelliği olmayan bir yer olmasına rağmen karların ortasında hedef olmaktan daha iyiydi.Üzerindeki soğuğa karşı korunmak amaçlı garanti olarak gördüğü kepeneğine güvenmesinin yanı sıra yağışlardan ve tipiden dolayı eh işte diyebileceği bu sığındığı yerin açıkta kalıp yüzüne karlar vurmasından çok çok daha iyi olduğu düşüncelerini taşıdı.İçinde yaylaların buz gibi sularının olukları bitirircesine içse bile söndüremeyeceği Devre'ye olan sevdası vardı.Önce yağışların şiddeti ve yüzüne gözüne vuran karlarla karşı karşıya gelince bu tutkusu söner gibi olmuş ama bu kuytuda içindeki alev tekrar her tarafını sarıp sarmalamıştı.Sili sığındığı yerde kurt ulumaları arasında kepeneğine sarılı acaba yakın yörelerden kaval sesini duyarlar ve beni bulurlar umutlarıyla hiç durmamacasına kavalınıda üfleyerek ve azık olarak koyduğu nevalelerinide yeyip bitirip iki geceyi sığındığı bu yerde geçirdi.Bu geçen iki gecede gözleri ara ara gitti tekrar tekrar açılıp uyandı.Soğuk ve korku uyumasını engelliyordu.Yattığı köy odası ve ot yatağı aklına geldi,sonra Muhtar Mehmet Özkan'ın sevecenliği,ona sahiplenişi,köyün hepten tüm tepeleri,dereleri,bayırları,yazıları oralarda hayvanları güdüşleri,hayvanlar susayınca Seydişehir-Bozkır şose kara yolunun altındaki ırmakta onları sulayışları bir bir aklından geçerken Hacının Oğlu Mehmet'in karlar yağarken evinin oradan köyden son çıkışı,usunu işgal edip yaladı.Keşke dedi oradan geçişini Hacının oğlu Mehmet Dayı görüpte "Dur çocuk bu karda kışta nere gidiyorsun" diye zorla buralara gelmesine engel olsaydı.Yaa Mehmet Özkan'ın köpeği civan.Onu görünce yanına gelmiş,o ise geri koğmuştu.Şu anda yanında olmasını ne kadar isterdi.Bu düşüncelerini pişmanlıklarla zihninde yaşattı.Kavalı kepeneğin dışına düştü,kirpikleri inip gözleri kapandı ve Akçapınar'dan Sandı'ya küçücük yaşlarda çobanlığa getirilen bu kimsesiz garibanın göz kapaklarının düşüşü son uykusu,ebedi gözlerini yumuşu oldu.Barut Efe emanet eşeklerle yakacak odun kalmayınca köyden çıkıp sonra Çiftlik köyünün korusuna saparak buradan kuru odunlar ve dallar kesip eşeğine yüklerken kar ve tipi arasında çok uzaklardan gelen kaval seslerini kulaklarını verip duymuş,uzaklardan gelen bu sesi rüzgarın ıslık çalışı olarak düşünmüş işine devam etmiş sonra yükünü toplayıp Sandı'nın yolunu tutmuştu.Yakın köylerde şu bu vs.ihtiyaçları için evlerinden dışarı çıkanlar olmuş onlarda Sili'nin üflediği kavalın uzaklardan duyulan sesini,rüzgar ötüyor,ıslık çalıyor sanrısına kapılmışlardı.Sili'nin kavalıyla imdat ve yardım çağrıları nafile olmuş kar ve tipiden dolayı amaca ulaşılmamış bir işe yaramamıştı.Kurtlar Toros dağlarının en tepelerindeki Sandı yaylasının Camızuçtu tepelerinden aşağılardaki koyaklara inerek bu koyaklardan akan suların kış aylarında bölgeleri olarak işaretledikleri alanı tamamen dolaşıp yiyecek aramışlar daha sonra uluyup birleşerek Yalıhüyük'ün Gölcük yaylası istikametine yönelip aşağılardaki köyleri hedeflerine alıp buralardaki hayvan ahırlarına saldırmaları niyetlerine koyup kararlı yol alışlarıyla bölgelerine düşen alanlarındaki her yeri sürü halinde taramaya başlamışlardı.Kargaları,saksağanları bile karlar üzerine konmalarıyla kovalıyor avlamaya çalışıyorlardı.Kurtlar açtı ve bu soğuklarda muhakkak av bulmaları yaşamak için bir şeyler yemeleri gerekti.Çaresizseniz umutlarınız tükenmiş,bitmişse hareket etmenizde biter durağanlaşır,uyku hali evresine geçersiniz.Kurtlar bir çare bir çıkış için tüm bölgeyi tarıyorlar ora bura koşuşuyorlardı.Çareleri tükenen Sili ise düşüncelere yöneldi,durağanlıkla birleşen düşünceler uykuya geçmesine neden oldu ve bir daha uyanmadı.Sabahleyin Sili'nin sığındığı kayalık kuytu yerde kara kargalar vardı.Sonrada kargaları farkeden aç kurtlar süratle oraya koşarlarken kargalar kaçışıp daha yüksek yerlere kurtların ulaşamayacağı ağaçlara ve kayalara uçup kondular.Evet kurtlar gelmeden evvel Sili iki gün mücadele edebilmiş üçüncü gün donmuştu.Bir canlının yok oluşuyla başka bir canlı hayat ve can buluyordu.Sili Sandı'dan silinip bir daha soğla,yaylalar ve yazıları görmemesine yok olmuştu.
İlkbahar gelince bir devinim olur.İçlerde taşıyıp görmediğimiz tüm duyularımızda ılımanlık başlar.Doğa dururmu?Toprak uyanır,çiçekler domurur ağaçlarda,yerlerde yeşillikler arasındaki çayırlarda farkedilen canlanmalar olur,evren yeniden doğmuşcasuna hayat bulur.Arıların vızıltıya dönüşen kanat sesleri gelir kulaklarınıza çiçekler üzerine konuşlarında suskunlukları memnunlukları vardır.Seversiniz doğanın bu uyanışını.Köyde bir dama çıkın görebildiğiniz ufkunuzun alacağı görselin gözlerinize yansıyışları,yemyeşil kocaman büyükçe bir halının yere serilişi gibi duran yemyeşilliği dudaklarınızın büzüşüverip gülümsemenize,tebessümlerinize neden oluşudur.Ahırlarda farklı sesler gelir kulaklarınıza.Hayvanlarınızın yeni doğmuş yavruları vardır.Ahh nasıl bir sorumluluk sarar sarmalar sevdiğiniz hoşunuza gider bir çalışmanın içine itilir bu görevlerle yaşantınıza hareketlilikler gelir.Mayıs başları Sandı'da yayla telaşı vardır.Göçmen kuşlar dönüşlerini yapmışlar,kırlangıç sesleri köyün her yanından duyulur hale gelmiş leylekler yuvalarında takırdarken çocuklar yeni doğan kuzuların besleyicileri,onları kucaklarından bırakmayarak sevicileri olmuşlardır.İçiniz yeşermiştir baharla,oğlaklarla,kuzularla,kırlangıçlarla,arılarla hayata sırılsıklam sarılışlarının heyecanlarını gördüğünüz çocuklarla.Kış geçip gitti zorluklarıyla,karlar kalktı,gözlere ekilen tarlaların yemyeşil Soğla Gölüne doğru uzayıp giden üzerlerine yatıp uzanıp yuvarlanıveresinizin tuttuğu gözlere mutluluklar ve sevinçler hasıl eder yemyeşil ekinlerin yansıyışları var.Kuş sesleri dinleyerek,oğlak kuzu meleyişleriyle çıktılar kafileyle yayla yoluna.Sili kış boyunca bulunmamış yitip gitmişti.Hayvanlar ona teslim edilir yayla kafileside eşeklerin üzerine yükledikleri yaylada kullanacakları gereksinmeleri,ihtiyaçlarıyla daha rahat konumda yaylaya giderlerdi.Şimdi ise hayvanlarıda hem yayıp hemde sürerek götürdükleri için işleri yol alışları daha zora binmişti.Yaylada hayvan güdüleri için bir çoban bulunasıya keşik yapılacak kendi başlarının çaresine bakılmaya çalışılacaktı.
Karların kalkmadığı yüksek tepeler vardı.Buraların dumrularından Ağustos aylarına kadar karlar erimez yüreği yananlar yemek için buralardaki yüksekliklere kadar çıkar,ayak değmemiş bu yerlerden getirdikleri kaplara kar doldurur bu kaplarla getirdikleri karları sahanlara azar azar parçalar koyarak üzerinede pekmez ekleyip karıştırarak kendilerine afiyetle yiyecekleri ziyafetler çekerlerdi.Köyden ayrılıp hayvanlarla kafile halinde yukarılara doğru çıkılırken toprakta hepten bezek bezek sapsarı çiğdem çiçekleri vardı.Çiğdem çiçekleri karların erimeleriyle toprak altında fazla durmaz eriyen kar suları onlara hayat olup canlandırarak domur domur yüzeye çıkmalarına sebep olurdu.Sili'nin karlı kış günü kendini korumak için sığındığı yerde tamamen çiğdem çiçekleriyle bezenmiş otlar yeşermişti.O gün Sili'nin kepeneğini,parkasını,asker potinlerini yollarına yakın olduğu için sürüleri korumak adına köy kafilesinin yanlarında getirdikleri köpekleri buldular.Köpekler havlayarak uluyarak kokladıkları Sili'nin giysilerinin haberini kafileye ilettiler.Gençler köpeklerin olduğu yere koşuştu,yaşlılar yavaş yavaş oraya vardılar.Karaoğlanın Hasan olay yerine varınca hakimiyeti ele aldı.Olayı tetkik edip incelediler.Çobanları Sili'nin giysileriydi gördükleri.Kavalı çamura batmış kepeneğinin yanında o da çamura saplanmış vaziyette gözlere zuhur ediyordu.Karaoğlanın Hasan hiç bir şeye dokunulmasın dedi.Botlar elbiseler parçalanmış ve hemen hemen tamamen toprağa batık vaziyetteydi.Gençlerden ikisini köye haber vermesi için geri gönderdiler.Yaşlı kadınlar gelinler olayı algılayınca ağlayıp gözyaşları döktüler.Köye muhtar Mehmet Özkan'a haberi ulaştırdılar.Ahırlı nahiyesindeki jandarma karakoluna tel çekildi.Jandarmaya yapılan bu duyuruyla karakoldan bir assubay çavuş ve 4 jandarma eriyle yanlarına birde hükümet tabibi alınıp bu oluşan hükümet erkiyle Sandı köyüne hareket edildi.Köyde o dönemlerde at sadece Hacının oğlunun Mehmet Yılmaz'da Kerioğullarından Tahir'de ve Apdullah oğlu Muhtar Mehmet Özkan'da vardı.Onlar köyün maddi durumu iyi olanlar olduğu çift çubuk işlerini atlarla yaparlarken köyün diğer sakinleri bu işlerini yoksulluktan öküzlerle ve eşeklerle yaparlardı.Jandarmanın köye gelişiyle Muhtar mehmet Özkan yanına dayısı Mehmet Yılmaz'ıda alıp jandarma aracının gerisinde atlarla yayla yolunu tuttular.Olay yerine varıldığında ağlaşılar halâ devam ediyordu.Assubay komutan ve hükümet tabibi olay yerinde incelemeler yaptılar.Esvapların haricinde kemikler buldular.Köylüye yollarına yaylaya devam etmelerini söylediler.Mehmet Özkan'a kepeneğin ve yarı çamurlu üst başların,kavalın kaybolan Sili'ye ait olup olmadığını sordular.Muhtar Mehmet Özkan ve dayısı Mehmet Yılmaz evet onundu diye ifadelerini verdiler.Zabıt varakaları olay yerinde düzenlenip tükenmez kalemlerle ak kağıtlar üzerinde bir jandarma erinin komutanının alınan ifadelerle sesli söylevlerini aynen yazmasıyla zapta alındı.Sili olayı bu şekil bir sonla neticelenip yitik Sili'nin kış boyunca ne olduğu nerede olduğu aydınlanmış oldu.Yaylaya yoluna devam eden kafilede ve olay yerindeki herkeste derin bir keder ve üzüntü hasıl olmuştu.Ve nitekim Sili Sandı'dan donarak ölmüş ve kurtlar tarafındanda yenilip yok olmuştu.Çok zamanlar geçmesine rağmen Sandı'da günlerce Sili konuşuldu,Sili anlatıldı,Sili anıldı..23/Kasım-2023 Şerafettin Sorkun/Sandı Köyü Hatıraları..
Yorumlar
Yorum Gönder