Ana içeriğe atla

YARINLAR


Gün batımları başlarken Konya-Meram da çoğunluk yürüyüşler yaparım.Artık her ne kadar ağaçlardaki yapraklar yemyeşil isede,Güz yavaş yavaş kendisini hissettirmeye başladı.Meram halâ o eski ağaçlarla dolu yeşil yapısını sürdürmeye devam ediyor.Gün gelip insanların rant düşüncelerinin ağırlık kazanmasıyla bu yemyeşil mekanlar yok olup büyük inşaatlara dönüşecekler.Yeşili her ne kadar korumaya kollamaya devam etsekte siyasal yapıların aldığı ve uyguladığı kararlara vatandaşlar olarak gücümüz yetmiyor.Onlar ne edip yapıp bu güzel mekanları rant alanlarına dönüştürebiliyorlar.Bahçeli evlerin ağırlıklı olduğu Meram'da vatandaşlar bahçelerine çeşit çeşit meyve ağaçları dikiyorlar ve önce baharla birlikte Badem,kayısı ağaçlarının çiçekler açmasıyla bu belde komple gelinlik bir kız güzelliği ve masumiyetine bürünüveriyor.Bu görünüm içinizde sevinç dalgaları oluşmasına neden oluyor.Sanki hücre tazeliyor,yaşama sevinciniz artıyor.İlk çiçek açan bu ağaçların meyvelerinden sonra diğer meyveler mevsimin Kasım ayına kadar sizlere erik,üzüm,elma armut,ceviz,iğde,vişne,kiraz,ayva gibi meyveleri sunup bunlardan bolca yararlanmanızı sağlıyor.Bunları dallarından koparıp yemek ayrı bir damak zevki ve lezizlik veriyor.Bahçelerin duvar kenarlarından ayva ağaçlarından ayvalar sarkmış,okul dönüşü rastladığım Suriyeli çocuklar bu duvar kenarlarından sarkmış ayvalardan koparıp yiyorlar.Onlara gülümsüyorum,bundan cesaret alıyorlar.Memleketlerinden gelip buralarda hüviyet arıyorlar.Acınası durumları var.Kahrolsun emperyalizm diyorsun ama ne yazıkki Batı bu zihniyetinden asla vazgeçmiyor.Kim için,ne için vatanlarını bırakıp buralara sığınmışlar.Kahrolsun demeklede emperyalist düşünceyi temsil eden devletler kahrolmuyorlar.Vatansızlık yaşamın içinde en zor olanıdır.Güzel Vatanımızda bu emperyalist düşüncelerin oyunları ve bu oyunların pravakatörlerinin kıskacında yalpalayan bir gemi gibi yol almakta.Hayatından memnun olan bir fert,yaşamına küskün olmayan bu pravakatörlerin haricinde bir şahıs yok.Çalışan,çalışmayan,okuyan okumayan,emekli,köylü,aşık,seven,sevilen,sevilmeyen tekmil tüm herkes bir güvensizlik ve bu güvensizliğin getirdiği karamsarlıklar içinde.Bu yüzden yarınlardan bir umusu yok...21/Ekim-2015 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...