Ana içeriğe atla

KONYA'daki SURİYE'liler




İnsanın kendisiyle barışık olması kadar güzel ne olabilir?Kendisiyle barışık olan insan hiç
kimselere ihtiyaç duymadan çok güzel vakitler geçirebilir.Günümüzün çekilmez meselelerinden biride araç ve gereçler olmuştur.Günden güne yollarda artan seyir halindeki çoklukları,gürültülü sesleriyle gezerken,tozarken gınalar getirir rahatsızlıklar verici bunaltıcılıkları ve yine yollarda sağlı sollu park edilerek insanlara,motorsuz bisiklet gibi kullanıcılara fırsatlar tanımayan görselleriyle,işgalci konumlarıyla şehir yaşamını artık istenmez kıldırmaktadır.Elimden geldiği kadar zorunlu olmadıkça araçla trafiğe çıkmamaya çalışıyorum,çıksamda her olumsuz araç kullanıcılarına öncelik gösterip sabırlı davranıyorum.Bunu yaptığım zamanlarda kendi kendime olumlu puanlar verip "Aferin sana" diyerek yine kendi kendimi taltıflıyorum.Konya kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte çok kişilik değiştiriyor.Larende caddesi ile Alaaddin tepesi arasında kalan,Konya'nın muhacir pazarı olarak hüviyetle yaftalanan mıntıkaları ada ada artık yok ediliyor.Umarım bu adalara yeni baştan çok katlı binalar dikilmezde,oyun alanları park ve bahçe ağırlıklı projelerde meydana çıkar.Çocuklara oyun alanları kalmadı.Caddelerde oyun oynuyorlar bir araç geçerken duruyorlar,geçince oyunlarına yeni baştan devam ediyorlar.Yukarıdaki satırlarımda mevzuu ettiğim Alaadin tepesi ve Larende yolu arasında kalan bölgenin yıkılmayan evlerini Suriye'li vatandaşlar işgal etmişler.Sanırım Konya Belediyesi onları oralara istihdam etmiş ama her vatandaşın sorduğu gibi bende soruyorum.bu Suriye'li vatandaşlar ne olacak,ülkemizde oynanan oyunun bir parçası olarakmı tutuluyorlar?Bunlar bayram ziyaretleri yapabiliyorlar,yani istedikleri zaman memleketlerine gidebiliyorlar.Bu şekil haklar kullanmaları onların mülteci oldukları üzerindeki düşünceleri boşa çıkarmış oluyor,haliyle tüm bunlar vatandaşın kafasında soru işaretleri bırakıyor.Bir grup halinde olmaları ciddi ciddi tehlikelerde arzetmeye başladı.Bisiklet hırsızlığı yapıyorlar,çoğu çalışmıyor aylak aylak geziyor,fazlacada dileniyorlar.Bütün bunlar ilerde toplumsal facialara neden olacak iç çatışmalara dönüşebilir.Nüfusları az uz değil,resmi olmayan rakamalara göre 10-11 milyon küsurdan fazla olduğu söyleniyor.Şu andaki sistemin başındaki zihniyetler;ezilmiş,hakları alınmış Esad tarafından mezalime uğratılmış vatandaşlar edebiyatı yaparak bu ne olduğu belirsiz insanları yurda soktular,Bu kadar süre zarfında çoğu doğum yaparak çoğaldı,nüfusları arttı.Yoksa bunlar vatandaşlık verilerek ilerdeki Türkiye'yi bölme referandumlarında oyunun bir parçası olarak kullanım amaçlımı tutuluyorlar? Geçenlerde şu andaki sistemin bakanlarından biri "Suriyeli vatandaşlar bizim velinimetlerimiz onlar gitmek isteselerde biz asla göndermeyiz" gibi görsel ve yazılı medyada bir beyanda bulundu.Çok düşündürücü bir beyan.Bu adamlara vatandaşlar sandıklarda,refah düzeylerinin yükselmesini,çorlarının,çocuklarının yarınları ve geleceklerinin sağlam olmasını istedikleri için oylar verdiler.O zaman ne gerek vardı milli mücadelelere ve bağımsızlık uğruna yurdu savunmak için canlarını veren çok sayıda insanlarımızın yaşamlarının son bulmalarına?.Bunlar lakırdı ve boş laflar.Leyleğin lakırdı yapmasının bile bir amacı vardır.Bu ne konuştuklarını bilmeyen 5 para etmez insan zihniyetleri sandıklarda vatandaşlardan oylar alarak,bizlerin gelecekleri hususlarında önemli kararlarda bu şekil boş laflar edemezler.Sayıları doğumlarla günden güne artan bu kadar nüfusun,ilerde ülkenin başına nasıl bir sorun açacağı hususunda atanmış bu kişinin kime hizmet ettiği hususunda bir karara varamadım. . Evet;İnsanın kendisiyle barışık olması çok güzel bir his.Hava güneşli muhacir pazarının yarı yıkılmış,yarı yıkılmamış sokaklarından geçiyorum.Bir kız çocuğu sokaklarda kendisinden daha ufak bir kaç çocukla birlikte oyun oynuyor ve arapça konuşuyorlar.Kız bana yöneldi bir elini uzatıp avucunu açarak "Bir ekmek parası" dedi."Aa sen Türkçede biliyorsun,ne yapacaksın ekmek parasını,eve senmi bakıyorsun" dedim.Evet manasına başını salladı.Anneleri Babaları onları öyle öğretiyor,öyle şartlandırıyorlar.Sonra onlara evlerden birinden yine arapça bir sesleniş oldu,koşarak sesin geldiği eve doğru gittiler.Kara gözlü,beyaz yüzlü çok güzelde bir kız çocuğu.Yazık oluyor bu çocuklara,bunların geleceklerine.Okul çağında iken sokaklarda adı belirsiz bir oyunun dansçıları olarak,ritimsiz,müziksiz zamana dans ediyorlar.Kendinle barışık olacaksın demiştim ilk satırlarıma başlarken.Nasıl?bu durumları gördükten sonra,ol olabilirsen..05/Ekim-2023 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...