Ana içeriğe atla

SURİYE'li BEBE


Kapitalizm'de insanlık yoktur,ölçüt paraya göre yön bulur.Tuzaklar,insanca yaşanılacak,insan hakları mavraları ve kavramlarıyla sömürü vardır.Gezegende canlılar yaşamalarını avlanarak sürdürüp,kör topal misali devam ettirirken,çağların geçişleriyle şimşek çakmalarından,sel baskınlarından,depremlerden,yerlerin yarılarak insanları içerilere,toprağa almalarından,vahşi hayvanların korkularından,soğuklarda üşümelerinden,tüm bunları gizli,görünmeyen bir varlığın yaptığı duyuları oluşmuş,bu görünmeyen varlığa kendisini teslim ederek biatı seçmiştir.Zaman içinde bu gelişmelerin içinde bazı kişiler bu gizli varlıktan kendilerine vahiyler geldiğini,bu vahliylerde efendinin istekleri ve emirleri yerine getirilirse ödüllendirilecekleri inançlarıyla dinler ortaya çıkmıştır.Çıktığı,başladığı yer Kudüs'tür.İnsanlığı kendi düzenine adapte etmek isteyen Adolf Hitler bunların yahudi uydurması olduğu görüş ve düşünceleriyle dünya'ya egemen olmak ve tüm dünyayı bir tek yerden yönetmek düşünceleriyle gezegendeki tüm ülkeleri fethetme girişiminde bulunmuş fakat bu sahtekar yahudilerin tamamen köklerini kazıma gerektiği görüşleriyle de yahudi kıyımlarına başlamıştır.Amerika'nın normandiya çıkartmasıyla faşist düşüncelerinde başarılı olamamış intihar ederek,hayatına son vermiştir.Din gerçekten yahudi uydurmasımıdır,görünmeyen varlık hayallerle tasavvur edilerek insanları sömürmek içinmi meydana getirilmiştir?.Yaşadıkça,bilimsellik ve icatlar insanoğlunu her şeyi sorgular ve şüphelerin,sorguların,bu sorgularla mantık ve hipotezlerin arttığı bir sürü içinden çıkamadığı düşüncelerin içine itmiştir.Kapitalistler,krallar,ülkelerin yöneticileri Tanrı adına bedava asker toplamak,din adamlarının desteklerini alarak bu çarkın kurucuları ve çeviricileri,öte tarafta her tür güzellikler ve olanakların olduğu masallarımı yaratmışlardır?Bu dünya fani gelip geçici,gerçek hiç ölünmeyen bir hayatın,öldükten sonra dinin emrettiği kurallar doğrultularında hareket edilirse her tür imkan ve olanaklara öte dünya'da kavuşulacağı,cennet olanaklarından yararlanılacağı,aksi olursa cehennem ateşlerinde kaynayan kazanlar içindeki katranlarda kaynatılacağı vay anam vay.Bunları söyleyen kim peygamberler aracılığıyla kutsal kitaplar gönderen Tanrı.Gelde çık işin içinden.Çıkılmaz,çıkamazsınız.Tanrı'nın kendi yarattığı insandan aciz kalıp destek alacak düşüncesi kafalara takılmıyor değil.Ne demeye insanın içine sokmuyorda araya bir aracı koyarak,onun aracılığıyla kendi varlığını,cehennem ateşlerini,cennetteki bal ırmaklarını,hurileri öneriyor.Neyse az kaldı öte tarafa vardığımız zaman tüm bunları ya görecez yada hiç bi şey görmeyip yok olacağız.Neyse dönelim ana konuya.Ailesiyle umuda giderken batan gemide boğulup,cesedinin Mersin sahillerinde kıyıya vurmasıyla Suriye'li bir bebenin görsel medyadan haberlerde gözlerimize zuhur etmesi şüphesiz bu haberi izleyen herkeslerin yüreklerini sızlatmıştır.Yazık daha kefene bile sarılamayacak kadar küçücük bu masumun akibeti böylemi olacak,böylemi son bulacaktı?.Kürt kışkırtıcılığından,terörden,sömürüden kurtulmanın yolu önce modern eğitimle,içindeki papazları temizleyerek güçlü bir iktidar kurmaktır.Din tellallarının maaşlarını kes,buralardan yemlenmelerini bitir merceklerle arasanız ortalıkta ne hacı,ne hoca nede papaz kalır,bir tanesini bile bulamazsınız.Bizi karanlığa götüren kalkınmamızı engelleyen ve bir kurum haline dönüştürülen diyanetin ülkenin üzerine bir kambur olduğu yaşadığım edindiğim tecrübelerle inancım netleşmiş bu kurumun tamamen yok edilmesi düşüncelerim bir çok vatandaş gibi benimde kesinleşmiştir.Diğer önemli bir mesele ise at bakıcısı kovboy ruhlu coninin güdümünde at kıçında sinek yaşar gibi olunduğu müddetçe ülkemizdeki fukaralık ve yoksullukların sonu yoktur.Şehit tabutları gelir üzülürüz,dolar yükselir üzülürüz,pazara çıkar pahalılıktan bazı şeyleri alamayıp,sineye çeker üzülürüz.Bütün bunları ne diye çekiyoruz?.Din ve milliyetçilik kavramlarını devamlı ve sürekli yaşamızın içine alan ve bunlara inanan 2 arada 1 derede zihniyetler ve düşünceler taşıyan cahil,eğitimsiz vatandaşlarımızın çoklukları yüzünden.Cehaleti yok etmedikçe bu illet sarmallardan ne yazıkki kurtulabilmemiz çok zor görünüyor.Ülkemizde cumhuriyetimizin ilanıyla hilafet bitti ama bir kesim halâ halife seçelim,halife bizi şeriat hökmiyatlarıyla yönetsin sevdasıyla yanıp tutuşarak hilafet yanlısı tutum içinde.Sanmayınki orada yani bu şeriat yönetimiyle hak hukuk olacak adalet yerine oturtulacak.Bunun uygulayıcılarının kendilerine muhalif olanlara katli vaciptir fetvaları vererek yok edecekleri muhakkaktır.Yarım akıllarınızı toplayıp,derleyip aklınızı başınıza alın.Adalet mekanizmalarının siyasetten arındırılmasıyla yargı saat gibi işleyerek gerçek adelet dağıtımı konumuna gelecek uygarlık ve çağdaşlık seviyelerinde bir toplum olarak arzu edilen refah seviyelerine ulaşılacaktır.Bundan kimselerin şüphesi olmasın,gerekeni budur.Bize çağdaş,ilelebet refah içinde çocuklarımızın çocuklarının yaşayacakları mutlu olunacak hayatlar gerek.Ayrımcılıklarla,ikiliklerle türetilen ötekileştirmelerle bizler birbirimizle çatışmaktan kafalarımızı kaldıramıyor ve hatta soluklanamıyoruz.Bunu fırsat bilen aradaki hırsız,uğru,talancı kesimde bundan fevkalede yararlanmalara devam ediyor bu sarmallardan bir türlü çıkamıyoruz.Bu yüzden unlar öğütülsün diye kovalarla değirmenlere daha çok sular taşırız.Yahu hazret ne işi var sayıları milyonları bulan Afganlının,Suriyelinin,Sudanlının benim ülkemde?Hepten görülüyor seçilen milletvekilleri bizim haklarımız içinmi seçiliyor sorularıda meclislerde bazı verilen önermelerde oylamalar yapılırken kaldırılan parmaklar,halkın yararına değil siyasal parti başkanının istekleri doğrultusunda olunca ciddi ciddi düşünülüyor.Hırsızlıklar,yolsuzluklar araştırma komisyonu kurulmasını neden 2 partinin milletvekilleri istemez ve bu komisyonlar bir türlü kurulamaz?Hepinizmi hırsızsınız hazretler!!.Yazık oluyor gençlerin yarınlarına ve geleceklerine,bu şekil ölümü hak etmeyen bebelere.Birde aklımın almadığı neden bu şeriat ve hilafet yanlısı zihniyetlerden şeriat hükümlerinde yönetilen ülkelere müracaatlar edip vatandaşlık isteyen yada gidenler yok?,hakikaten neden yok?..3/Eylül-2015 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...