Ana içeriğe atla

ANAMUR ve GECE YÜZMELERİ

 


Yazlıkta oturduğum evimin verandasından bu sıcaklarda pek olmayıp ara ara esen rüzgarlarla hışırtılarını duyduğum yaprakların arasından mazinin derinliklerine bakıyorum.Gözlerim göz erimleri dinlemeyip çok uzakları görüyor.O uzaklarda çok uzaklarda kalan yaşamımda yokluklar varken meğer ne kadar mutluymuşuzda farkında değilmişiz,Neden çok çabucak büyümek istedikki?İstedik işte her nedense.Belkide karşıt cinsti bizi çabucak büyümelere iten.Onları yaşama adım atmamla çok küçük yaşlardayken bile hep yaşamımın içinde bulduğumu hatırlıyorum.Yerkürenin değişik yerlerinde geçen hayat evrelerimde aklımızdan fikrimizden hiç çıkmamacasına işgaller yaptılar.Bu susuk gizli sevdaları içimizde yaşatırken sanırım onlarda bizler için aynı duyguları taşıdılar ve yaşadılar.Elbette hayatlarımızda sadece bir tanesi olacak ve yarımken bir bütün olup tamamlanacağız.Hey Aşk sen nasıl bir duygusunki hiç ayılmamacasına insanı hep esrik edip sarhoş yaşatıyorsun.Aşk tatlı bir sarhoşluktur.Bu sarhoşluğu yaşadıkça hayatlarınızda ve hayallerinizde isteyerek haz duyarak çeker durursunuz.Şimdilerde bu duygu,bu kavram çok değişik hallere bürünüp sanki hüviyet değiştirdi.Sokakta yürürken,evde otururken,bahçede yahut herhangi bir yerdeyken yanınızdaki yoldan tüm camları indirilmiş bir araç geçiyor.Bu normal bir geçiş olsa belki farketmeyeceksiniz ama onu çıkardığı gürültülerden farketmemeniz mümkün değil.Direksiyonda bir bıçkın,açmış arabasının teybinin sesini sonuna kadar,cakkudu cukkudu daracık arabanın içinde kafada teneke çalar gibi müzik demeye milyon şahit ister bu gürültüyü dinliyor.Dinlediği yetmediği gibi ses gücü yüksek araba apörlelerinden sanada banada arabasıyla geçtiği yerlerde herkeslere dinletiyor.Belliki kıyıda köşede kalmış duygularını böyle gürültüler çıkararak anlatmaya çalışıyor.Bizim zamanımızda öyle her mahalleye girip her sokakta volta atamaz,ıslık bile çalamazdınız.Bir kez geçer,ikinci geçişinizde mahallenin bıçkınları çıkar hesap sorarlardı.Hey gidi günler hey.Hoşlandığımız beğendiğimiz bir kızın peşi sıra bir peyk gibi arkasında dolanır,kıza gözü kayıp şöyle bir bakana kaş karartır gerekirse yumruk yumruğa kavgalar ederdik.Şimdilerde bu tür kavgalar varmı bilmiyorum.Evet kızlar dedikde onları anlatmak bitmez.Zaten bittiği anda hayat biter.Gün batmak üzere,dönüyorum mazinin derinliklerine bakmaktan.Bu saatler artık yürüyüş zamanı ve arkasından gece 23,00 te olsa deniz kenarı sahile inmek gibisi varmı?Ay ışığı denizde şavkırken yüzmenin keyfi bir başka.Ben bu saatlerde Anamur sahillerinde içimden gelen istekle denize yüzmeye giriyorum..20/Ağustos-2018 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...