Ana içeriğe atla

ÇUMRA'da TRENLER KALKARKEN-5






     Hadim çok eski medeniyetlerin beşiği olmuş bir belde.Roma ve Selçuklu imparatorlukları burada,bu beldede uygarlıklarını sürdürmüşlerdir.Bazı araştırılan kaynaklardan öğrenilmektedir ki..Kuruluş yılı pek bilinmemekle,Karamanoğulları zamanında yaşam alanı oluşturulduğu ve geliştiği yazılmaktadır.1465 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Karamanoğulları beyliğini fethedip,yok ederek ortadan kaldırdıktan sonra,1473 senesinde Hadim Osmanlı imparatorluğunun hakimiyetine girmiştir.Taşeli yaylasının tepeleri arasında koyaklara kurulmuş uzanıp giden Batı Toros sıradağlarının doğusunda Konya ovasının bitimiyle Torosların ilk başlayan eteklerindeki düzlüklerden birinde insan hayatlarına yaşama beldesi olmuştur.Hadim maden yataklarının da bol olduğu ve burada yaşayan medeniyetlerin bu maden yataklarını çalıştırdıkları verilen kaynak bilgiler arasındadır.Bu medeniyetlerden Asurlular ve Romalıların Hadimlileri dağlılar olarak adlandırdıkları yine araştırılan kaynak bilgilerden öğrenilmiştir.Osmanlıların Karamanoğullarından alınıp,ellerine geçen Hadim'den saraylı Sıddık hanımla nasıl ne şekil ilişkisi olduğu,Mustafa beyin sarayda da nasıl bir görevi icra ettiği hususlarında çocukları ve akrabaları,kayda değer bir bilgi verememişlerdir.Bu bilgilere en yakın kaynak olan saraylı Sıddık hanımın torunu Sıddıka hanımda yakın bir zamanda vefat etmiş,baba annesi saraylı Sıddık hanım ve dedesi Mustafa bey hakkında köklü bilgi alınacak sağlıklı kaynak kalmamıştır.Konya/Çumra'da atasından kalma mekanlarda çocukluğu ve genç kızlık evreleri geçen Sıddıka hanım.Konya'ya aynı baba annesinin çocuklarını alıp Çumra'nın Karaman Kırı köyüne Hadim'den göç eylediği gibi,onların tahsilleri ve gelecekleri için Çumra'dan vilayete Konya'ya göç ederek çocuklarını düşüncelerinde taşıdığı mesleklerin sahibi,konum ve statülerine getirmiştir.5 kızı Konya'da hatırı sayılır puanlarla üniversiteler kazanıp,bu üniversitelerden diplomalar alarak mezun olmuşlardır.Elbette bu başarıda Sıddıka hanımın öncülüğü ve şartlandırması var isede 5 kızdan büyük abla Sıddık'ın  payıda çok fazladır.Sıddık Çumra'da sinemalarının olması,ilkokuldan sonra ortaokula başlamasıyla ekonomik görüşleri farklı bir boyuta  erişmiş,kafasından geçen sinemada bir şeyler satma düşüncelerini önce annesine açmış,annesi de babasına aktararak sinema içerisinde gazoz,çitlek,leblebi vs.ler satılacak bir büfe oluşturulmuş,bu büfede okuldan çıktıktan sonra derslerini ve ödevlerini aksatmayacak sinema matineleri seansları saatlerinde abla Sıddık ilk ticari deneyimini gerçekleştirerek ekonomiyi orada öğrenip,okul harçlığını da çıkardığı gibi diğer kardeşlerinin ihtiyaçlarınıda karşılar olmuştur.Günler geçmekte aileye yeni katılımlarla nüfus artmaktadır.Sıddık Çumra da ortaokulu bitirmiştir.İstikbalin ve ailenin geleceği ön plana alınarak aile içinde varılan,verilen kararla Çumra'dan Konya'ya göç edilmiştir.Sıddık Konya'da liselidir.Lise yıllarında  öğretici ve hoca nitelikleri vasfına erişmiş tanıdıkları deneyimli bir kadından,bir ufak kardeşiyle bu kadının atölyesine giderek biçki ve dikiş öğrenmişlerdir.O zamanlar sınger dikiş makinelerinin ülkede büyük rağbet gördüğü zamanlardır.Hemen hemen her evde,her ev kadınının sahip olmak istediği ama maddi imkanları olmayanların alamadığı sınger dikiş makinelerinden annesininde olurlarıyla alınıp eve konulmuştur.Liseli Sıddık bu kadından öğrendiği becerileriyle kardeşlerinin ve kendisinin elbise ve önlüklerini dikmeye başlayarak 5 kardeşin giyim masraflarından aileye küçümsenmeyecek ekonomik katkılar sağlamıştır..02/Ekim-2021 Şerafettin Sorkun/Konya'dan                                               



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...