Ana içeriğe atla

ÇUMRA'da TRENLER KALKARKEN-17


      Efgan Hadim'i kader 3 evlilikle karşılaştırmıştı.Annesi saraylı Sıddık Hn.mın görüp beğenerek gelin olarak aldığı ilk eşi yanlarında çalışan hizmetkarlardan biriydi.Bu ilk hanımı ölmüş ondan bir kız çocuğu olmuş sonrasında ikinci eşini almıştı.Bu eşinden de 2 oğlu olmuş.İkinci eşininde ölümüyle acılar yaşayıp yıkılmış bu eşine saygısından ikinci eşinin yeğenini üçüncü eş olarak almış bu eşle birlikte acılarını içine gömüp devam eden yaşantısını sürdürmeye normal yaşama ayak uydurmaya başlamış.Üçüncü eşinden 3 kız bir tanede oğlu olmuş.Efgan Hadim Çumra köy ve Konya eksenli iş seyri ve özel yaşamı sürerken birden bire ortadan kaybolmuş.Bu kayıp bir kaç gün sonra Çarşamba çayı içinde su yüzüne çıkan cesedin zuhur etmesiyle son bulmuş.Evet bu ceset bir kaç gündür kayıp olan Efgan Hadim'den başkası değilmiş.Adli tıp araştırmaları Efgan Hadim'in çayda boğulma süsü verilerek esasında önceden boğulduğu tespitlerine varmış.Hadim den Çumra'ya gelirlerken mektep medrese gören arkadaşı Mustafa Yıldız Hadim'den çıkılışın bir kaç gün sonrasında Efgan Hadim'in çok geniş iş hacminin muhabesesini ve işlerinin takibi için köye Efgan Hadim tarafından getirilenlerden biriymiş.Mustafa Bey bu ölümü bitiş olarak görmeyip arkadaşının işlerini tamamen kontrolüne alıp köyde ve kentlerdeki Efgan Hadim'in işlerinin seyrinin devamını yaptırmış.Üçüncü kız Sıddıka babası Efgan Hadim öldüğünde 10 yaşlarındayken,14 yaşına geldiğinde 2 yaş Sıddıka'nın yaşı şahitlerin tanıklıklarıyla mahkeme kararıyla büyütülerek,Mustafa beyin oğlu Cengiz Ziya'nın yaşıda uymasıyla,Sıddıka ve Cengiz Ziya'nın izdivaçları yapılmış.Cengiz Ziya amcayı Çumra'da sinemalara olan tutkumdan dolayı bilir ve tanırım.Cengiz Ziya amca Çumra'daki üçüncü kızının ismini verdiği iki sinemadan birinin sahibidir.Ayrıca o yıllarda gülüşlerinin tatlılığı,saçlarının simsiyah ve çokluğu,yüzünün masumiyeti,ender rastlanan güzelliği ve gözlerinin anlam ifade eder bakışlarıyla biz sınıf erkeklerinin "Rüyalar prensesi" olarak isim verdiğimiz Sıddık Yıldız'ında babası olarak bilmişliğimden ziyade,rahmatli babamla da koyu arkadaşlıkları,samimiyetleri vardı.Yıllar sonra Babam ve Cengiz Ziya 2 arkadaş Konya da rastlaşmışlar ve arkadaşlıkları kaderlerinin birleştiği bu kentte de devam etmiştir.Sıddık ve Uğur kuzen olup teyze çocuklarıdırlar.İkiside sınıf arkadaşlarımdır.Uğur'la Konya'da rastlaşmalarımız,buluşmalarımız oldu.Çocukkenki rahatlığı ve serbestliği,içtenliği hiç kaybolmamış,dost canlısı sevdiğim bir arkadaşımdı.Uğur çocuk sahibi olamamış sonra amansız hastalık kansere yakalanarak bu Dünya'dan göçüp gitmişti.Konya üçler mezarlığına defin edilirken arkadaşımı son yolculuğuna mevlana caminin oradan uğurlamaya gelmiş,orada da camiye yakın caddenin kaldırımlarında arkadaşım Sıddık'ı uzaktan sezdiğim üzüntülü haliyle birkaç akrabası bir arada ayakta Uğur'un bulunduğu tabuta bakarlarken görebilmiştim.Yanına gitmek arkadaşıma baş sağlığı taziyelerinde bulunmak isterdim.Bu şekil kalabalık arasında acılı bir insana yoğun insan birikiminden dolayı mekanın uygun ve müsait olmadığını düşünüp gitmekten vazgeçtim.Uğur'un kılınacak cenaze namazı için camiden namazdan çıkıp iştirak edecekleri beklemeye başladım.Musalla taşının üzerindeki tabutun içinde arkadaşım yatıyordu.O gün Uğur toprağa verilirken Çumra'da raylardan trenlerin kalkış gidişleri,bir daha geri dönmeyecekleri gibi bir eksikliği hissediyordum.Çocukluğumun bir hatırası daha bu ölümle yitip yok olup giderken Üçler mezarlığından çıkıp Alaaddin tepesine doğru yürürken içimde,derinlerde tarifi imkansız acı ve kederler taşıyordum.02/Ekim-2021 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...