Ana içeriğe atla

ÇUMRA'da TRENLER KALKARKEN-15






    Vatan denilen sınırları çizilmiş toprak parçasının hudutları içerisinde soluk alıp veriyorsanız,hiç kimselere muhtaçlar olmaksızın yaşamınızı sürdürecek bir geliriniz olmalı,yarınlarınızın güvensizlikler içerisinde olmayacağı düşüncelerini ve bu tür geçim sıkıntısı diyeceğimiz,topyekün  sorunları taşımamalı ve yaşamamalısınız.Yokluk,ona buna muhtaçlık kadar zor olanı yoktur.Hiç kimse dünyaya maddi durumu çok çok iyi bir aile seçerek gelmiyor.Masalllar anlatarak,haramlardan,günahlardan,cennetlerden,cehennemlerden bahsederek gerçekleşeceği belli olmayan sanal kavramlarla,insanların açlıklarını bastıramaz,soğuklardan koruyamaz,üşümelerine engelleyemezsiniz.Bir Mehmet vardı Çumra'da ilk mektep sıralarında birlikte okuduğumuz arkadaşımız.Mehmet'in babası kerpiç keser,o kerpiçlerin bilmiyorum,ya sayılarına göre,yada yevmiyeli getirisiyle geçinip tutunmaya çalışan muhtaçmı muhtaç bir ailede onlardır.Ermenek'ten yeni kent Çumra'ya geleceklerini yakalamak için yola çıkıp,bin bir umutla gelmişler,tavuk kümesi gibi,ev demeyeceğim,bahçe içerisinde bir yapıda,ablası,kendinden ufak bir kardeşi,anne ve babasıyla 5 nüfus olarak,bu küçücük yerde otururlar,Çumra'da yeni yaşamlarının içinde tutunmaya çalışarak kendilerine gelecek arayanlardan biride çok fakir olan bu sınıf ve mahalle arkadaşımın ailesidir.Babasının yüz şeklini,fiziğini aklıma getiriyorum.Önünde iskele (Toprak taşınan tahtadan alet) ,toprak atmak,kerpiç çamuru hazırlamak için elde kürek,ayakları ya çıplak yada mevsim soğuksa lastik çizmeyle sahada,bulunduğu alanda çalışırken eğilip kalkmasından dolayı beli her an yerden bir şeyler kaldırmaya hazır,bundan dolayı hafif eğik,kamburumsu,kasketinin altında saçsız bir başla görüp belleğimde bu şekil yer işgal etmiş bir şahıs.Mustafa amca bazen yorgunluktan Çumra'nın kuzeyinde Konya tarafına kadar dümdüz bir alanda,tamamen tatarların işgal ettiği Fethiye köyü yolu kenarındaki kerpiç kestiği yerde dinlenmek için dizleri üzerine çökerek,gömlek cebinin sol yanında duran ikinci sigarasından yakar ve bu sigarayı gözlerini kısıp,uzaklardaki bir noktaya bakarak,derin derin dumanlarını içine çekerek içer,sigara bitimiyle fazla oyalanmadan tekrar işine koyulurdu.Mehmet sınıfımızda imkansızlıklar içinde olmalarına rağmen ezberci,ezberci olmasıyla derslerde de başarılı ve çalışkan öğrencilerindendi.Çalışkan ve başarılı olmasına rağmen Öğretmenimizin sevdiği öğrencilerden biri değildi.Ne yazıkki insanlar tasnif edilmişler babalarının titr ve servetleri,mevkileri doğrultusunda ilgi ve alakalara mazhar olabiliyorlardı.Bu şekil davranış biçimlerini biz yaştaki çocuklara bile yapıyorlardı..06/Ekim-2021 Şerafettin Sorkun/Konya'dan             

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...