Kış gecelerinin bitmezliklerinde,sabahın erişilmezliğini beklerken,çocuk bedenlerin yataklarda mışıl mışıl uyumalarına imrenmeleriniz olur.Ne masum uyurlar derin derin soluk alışverişleriyle.Siz ora bura dönerken uyku zorluğu çeker,yataktan kalkmakla kalkmamak arası dilemmalar yaşar,ikilemlerde takılı kalırsınız.Aile sorumluluklarının zorlukları vardır.İşmi bilmiyorsunuz,işsiz güçsüz kalıp muhtaçlıklar içindemisiniz bir sürü içinden çıkılmaz düşünceler kafalarınızı işgal eder durur.Zordur bunlar,zorların zorudur.Değişmeyecek olmayacak beklentilerle hayaller içinde yaşarız.Hayallerle hayatlarda değişen bir şeyler yok.Kuru boş öylesine hayaller işte.Mart sonlarıyla baharın ayak sesleri indi toprak uyanmakta.Erken açan erikler bademler kayısılar gelinlik kızlar görünümünde.Soğuk ama yinede küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliğiyle,güneşin az biraz görünmesi domur domur çiçekler açmasına neden.Sanatı bilmek,sanatla icralarınızı başarılara götürüp,emeğin karşılığını almak gerekir.Bir boduç (Testi) dükkanı açalım veya terzi dükkanı.Bu dükkanlarda ihtiyaçları için gelen müşterilere kısa sürelerde eriyen,kırılan,dökülen boduçlar,paçaları farklı pantolonlar yada eğreti dikişli ceketler satarsak müşterilerin bir süre sonra dükkandan ayaklarını kestiklerini görür,haliyle işlerin yürümediğinden açılan dükkanı kapatma zorunluğu hisseder ve başka işlere yöneliriz.Sanatı ve sanatkarlığı bilmeli veya bilen ehli insanlara işleri teslim etmeli yada yapacağınız işlerde ehil kişi olmalısınız.İş bilmeyen insanları sizleri yönetsinler diye seçer başlarınıza yöneticiler olarak atarsanız geleceklerinizide hiç olmayan sabahları bekler durumlara düşürür,yatak içerisinde dönüp durmalarla uykularınızı kaçırırsınız.Yaşam alanlarınızın daraltılmaları,aynı yerlerde bir gıdım yol almadan beklemeler,yaşanacak en güzel evreleri boş boş geçirerek kıyım etmek demektir.Yoksulluk duraklama ve bir sınır içinde hapislere alınmadır.Siyaset yapısı bir sanattır terzilik,testicilik gibi.Çayçıdan,çorbacıdan,şoförden,at arabacısı sürücüsünden,rol kesen oyuncudan,tavukçudan,imamdan,ölü yıkayıcıdan,popcudan,topcudan,gardiyandan kişi ve kişiler yöneticiler olarak seçilirse,kısa zamanda sizi yönetemediklerinin farkına varırsınız ama yakayı kaptırdığınızdan iş işten geçmiş olur.Bunların,halkın arasına girdiklerinde,akıllı,mantıklı üretimlerden ve çözümler sıralamalarından ve üretimlerden,refah düzeylerimizin yükselmelerinden bahsetmeler yerine vatandaşları dilenci toplumu yapmak adına sadaka verir gibi paralar vermelerini ve üzerlerinize çaylar attıklarını görürsünüz.Ülkemizde doğalgaz,su,elektrik faturaları uçuk rakamlar tutmakta,pazar panayır alış veriş merkezlerinde hiç bir şeyler almaz,alınamazken,çok boyutlu çıkmazlar içerisinde olunmanın apaçık görünürlüğüne rağmen ucube olarak nitelen yaşadıkça görülen rejim ve bu rejimin uygulayıcılarının avaneleri vatandaşların refahlar süren hayatları olduğu yansıtmalarını basın yayın ve medyalarında süspa ederler.Kim tarafından?.Yanlı,taraf tutan bu taraflılığıyla ellerinde güç olanlardan nemalanan basın ve görsel medya organlarınca.Yakın bir zamanda 11 ilimizi kapsamına alan bir felaketle karşı karşıya kalındı.Buradaki vatandaşlarımızın çoğu öldü çoğununda sayılarının bilinmediği ve çok az kişiler olarak lanse edilmekte ise de bana göre epeyi fazla insanımızın enkazlar altında olduğu ve bir aydan fazla süreler enkaz altında ölüp gidip yok oldukları görüşlerindeyim.Evleri yıkılıp kurtulmayı başaranlar,evsiz yurtsuz kaldılar.Depremin uğrattığı felaketle yıkılan evlerine giremiyorlar.Ağır yağışların şu mevsimlerde fazlaca olduğundan per perişan yatacaksız,yakacaksız,başlarını sokacak bir barınak olmaksızın ilgisiz alakasız çaresizlikler içinde beklemelerdeler.Kaybettikleri acılarınanmı yansınlar,hayatta kalmalarınamı sevinsinler.Şu gerçekki bu travmayla düşünce sistemleri felç olanlar çoğunlukta.Sistem ilgi alakayı reklam ve yaygaralarla yanlı medyalarından çok iyi hizmetler yaptıkları olarak anlatmakta,hatta yayın yasakları getirilmesiyle vatandaş çoğu bilgileri yabancı ajanslardan öğrenmektedir.Kafalarında oralarda inşaat rantları çevirme düşüncelerinden başka bir şeyde yok.Bu gelen felaketle vatandaşlara yardım etmek isteyen kişiler ve karşı muhalif güçlere (Siyasal parti dernek,sivil toplum örgütleri vs.) ise engeller çıkarmakta müsadeler edilmemektedir.Acılar,acılar bitmez tükenmez acılar.Yalana benziyor işte aynen yalanlara benziyor.Dün vardınız bu gün yok.Sanki her şey bir rüya ve hiç yaşanmamış gibi.Güneşin doğuşu,batması yok olması,gecenin inmesi zifir karanlıklara gömülmesine kadar her şey ha var,ha yok.Her şey felaketin başlamasıyla 1 günde son bulup yok oldu.Gerçekten de olanlar akıl durduracak bir doğa katliamı.Belkide bu şekil hiç olunmayacaktı.Anadolu insanı uzun bir hiçliğin içine itilmiş olunmasaydı lüzumsuz imar uygulamalarından ziyade depremlere dayanıklı aklı başında evler inşaa edilseydi bunlar yaşanmazdı.Burada Anadolu topraklarımızda her insanın hikayesi yokluklar ve çileler içeren bir roman olur.Mahallemize deprem mağduru gelen aileler var.Baharın gelmesiyle dün sabah bahçede gezinir ağaçları seyir yaparken bu mağdur depremden kurtulup gelen karşımızdaki komşumuzun evlerine kiracı olarak oturan Gaziantep ilimizden genç bir hanımın çaresizliğinin yansımalarını yüksek sesle telefon konuşması yaptığı balkondan karşıdaki konuştuğu kişiye anlatırken ister istemez duyuyor ve üzülüyorum.Duymamak mümkün değil zira kadın içinde bulunduğu çaresizliği yüksek sesle anlatmaktan kendini acıları ve çaresizliği çok büyükkü imtina etmiyor ve kimselerde umurunda değil.Telefonda karşı tarafa 3,5 yaşında çocuğu olduğunu kimselerden yardım gelmediğini hiç bir kurumun ilgi ve alakadar olmadığını ağlamaklı,çoğu akrabalarını deprem felaketiyle kaybettğini beyan ediyor,galiba yapacağı uğraşacağı para kazanabileceği bir iş istiyor.Sabahan ilklerinde şahit olduğum bu hadiseyle gözlerim doluverdi.Onu çocukları kalabalık nüfusuydu ağlatan.Ağlamaları,hışkırıkları aleni ve dışarlardan herkeslerin duyacağı şekilde ama o aldırmıyor.O şehirlerden ayrılırken buralarda bir hiçliğin içine düşüleceğini nereden bilsinler.Bir hiçlikti hiç yaşanılmamış gibi tümden bu olanlar.Deprem koparıvermiş,kırıvermişti kolllarını,kanatlarını.Uzat serçe parmağını lades tutalım denilecek,şakalarla zamanlar geçirilecek,oyunlar oynanacak anlar değildi yaşananalar.Hayatlarının böyle olması onların ellerinde hiç olmadı,böyle olmasını onlar istemediler.Uykularında böyle bir felaketi yaşadılar.Şimdi evlerinin,barklarının yıkılıp yok olmasıyla zorunlu olarak kaldıkları bu yerlerde ne olacakları belirsiz bir hayatın içindeler.Deprem yardımı,kira bedeli falan alıyorlarmıydı bilmiyorum.Nüfusları kalabalık.Çocuklar evet çocuklar.Şüphesiz en çok onlardı yara alanlar.Pır pır eden yüreklerinin yüzlerine yansıyan tebessümleriyle hayatın zorluklarını birden bire omuzlarına yük olarak aldılar.Belki farkındalar,belki hiç bir şeylerden haberleri yok ama büyüklerinin yüz ifadelerinden mutlak alıyorlar şüphesiz.Tatsız tuzsuz görünselerde çoçuk işte bir süreliğine akranlarıyla mahallede oyun oynuyorlar.Diğer çocuklarla,oyun birlikteliği canlandırıyor onları.Böylemi olacaktı orada o bölgede depremin vurduğu yerlerde doğmakla,yaşamakla sonları?.Bu sonları,dağılmaları,yitmeleri,ölümleri son oluşları onlar istemediler..27/Mart-2023 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Kış gecelerinin bitmezliklerinde,sabahın erişilmezliğini beklerken,çocuk bedenlerin yataklarda mışıl mışıl uyumalarına imrenmeleriniz olur.Ne masum uyurlar derin derin soluk alışverişleriyle.Siz ora bura dönerken uyku zorluğu çeker,yataktan kalkmakla kalkmamak arası dilemmalar yaşar,ikilemlerde takılı kalırsınız.Aile sorumluluklarının zorlukları vardır.İşmi bilmiyorsunuz,işsiz güçsüz kalıp muhtaçlıklar içindemisiniz bir sürü içinden çıkılmaz düşünceler kafalarınızı işgal eder durur.Zordur bunlar,zorların zorudur.Değişmeyecek olmayacak beklentilerle hayaller içinde yaşarız.Hayallerle hayatlarda değişen bir şeyler yok.Kuru boş öylesine hayaller işte.Mart sonlarıyla baharın ayak sesleri indi toprak uyanmakta.Erken açan erikler bademler kayısılar gelinlik kızlar görünümünde.Soğuk ama yinede küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliğiyle,güneşin az biraz görünmesi domur domur çiçekler açmasına neden.Sanatı bilmek,sanatla icralarınızı başarılara götürüp,emeğin karşılığını almak gerekir.Bir boduç (Testi) dükkanı açalım veya terzi dükkanı.Bu dükkanlarda ihtiyaçları için gelen müşterilere kısa sürelerde eriyen,kırılan,dökülen boduçlar,paçaları farklı pantolonlar yada eğreti dikişli ceketler satarsak müşterilerin bir süre sonra dükkandan ayaklarını kestiklerini görür,haliyle işlerin yürümediğinden açılan dükkanı kapatma zorunluğu hisseder ve başka işlere yöneliriz.Sanatı ve sanatkarlığı bilmeli veya bilen ehli insanlara işleri teslim etmeli yada yapacağınız işlerde ehil kişi olmalısınız.İş bilmeyen insanları sizleri yönetsinler diye seçer başlarınıza yöneticiler olarak atarsanız geleceklerinizide hiç olmayan sabahları bekler durumlara düşürür,yatak içerisinde dönüp durmalarla uykularınızı kaçırırsınız.Yaşam alanlarınızın daraltılmaları,aynı yerlerde bir gıdım yol almadan beklemeler,yaşanacak en güzel evreleri boş boş geçirerek kıyım etmek demektir.Yoksulluk duraklama ve bir sınır içinde hapislere alınmadır.Siyaset yapısı bir sanattır terzilik,testicilik gibi.Çayçıdan,çorbacıdan,şoförden,at arabacısı sürücüsünden,rol kesen oyuncudan,tavukçudan,imamdan,ölü yıkayıcıdan,popcudan,topcudan,gardiyandan kişi ve kişiler yöneticiler olarak seçilirse,kısa zamanda sizi yönetemediklerinin farkına varırsınız ama yakayı kaptırdığınızdan iş işten geçmiş olur.Bunların,halkın arasına girdiklerinde,akıllı,mantıklı üretimlerden ve çözümler sıralamalarından ve üretimlerden,refah düzeylerimizin yükselmelerinden bahsetmeler yerine vatandaşları dilenci toplumu yapmak adına sadaka verir gibi paralar vermelerini ve üzerlerinize çaylar attıklarını görürsünüz.Ülkemizde doğalgaz,su,elektrik faturaları uçuk rakamlar tutmakta,pazar panayır alış veriş merkezlerinde hiç bir şeyler almaz,alınamazken,çok boyutlu çıkmazlar içerisinde olunmanın apaçık görünürlüğüne rağmen ucube olarak nitelen yaşadıkça görülen rejim ve bu rejimin uygulayıcılarının avaneleri vatandaşların refahlar süren hayatları olduğu yansıtmalarını basın yayın ve medyalarında süspa ederler.Kim tarafından?.Yanlı,taraf tutan bu taraflılığıyla ellerinde güç olanlardan nemalanan basın ve görsel medya organlarınca.Yakın bir zamanda 11 ilimizi kapsamına alan bir felaketle karşı karşıya kalındı.Buradaki vatandaşlarımızın çoğu öldü çoğununda sayılarının bilinmediği ve çok az kişiler olarak lanse edilmekte ise de bana göre epeyi fazla insanımızın enkazlar altında olduğu ve bir aydan fazla süreler enkaz altında ölüp gidip yok oldukları görüşlerindeyim.Evleri yıkılıp kurtulmayı başaranlar,evsiz yurtsuz kaldılar.Depremin uğrattığı felaketle yıkılan evlerine giremiyorlar.Ağır yağışların şu mevsimlerde fazlaca olduğundan per perişan yatacaksız,yakacaksız,başlarını sokacak bir barınak olmaksızın ilgisiz alakasız çaresizlikler içinde beklemelerdeler.Kaybettikleri acılarınanmı yansınlar,hayatta kalmalarınamı sevinsinler.Şu gerçekki bu travmayla düşünce sistemleri felç olanlar çoğunlukta.Sistem ilgi alakayı reklam ve yaygaralarla yanlı medyalarından çok iyi hizmetler yaptıkları olarak anlatmakta,hatta yayın yasakları getirilmesiyle vatandaş çoğu bilgileri yabancı ajanslardan öğrenmektedir.Kafalarında oralarda inşaat rantları çevirme düşüncelerinden başka bir şeyde yok.Bu gelen felaketle vatandaşlara yardım etmek isteyen kişiler ve karşı muhalif güçlere (Siyasal parti dernek,sivil toplum örgütleri vs.) ise engeller çıkarmakta müsadeler edilmemektedir.Acılar,acılar bitmez tükenmez acılar.Yalana benziyor işte aynen yalanlara benziyor.Dün vardınız bu gün yok.Sanki her şey bir rüya ve hiç yaşanmamış gibi.Güneşin doğuşu,batması yok olması,gecenin inmesi zifir karanlıklara gömülmesine kadar her şey ha var,ha yok.Her şey felaketin başlamasıyla 1 günde son bulup yok oldu.Gerçekten de olanlar akıl durduracak bir doğa katliamı.Belkide bu şekil hiç olunmayacaktı.Anadolu insanı uzun bir hiçliğin içine itilmiş olunmasaydı lüzumsuz imar uygulamalarından ziyade depremlere dayanıklı aklı başında evler inşaa edilseydi bunlar yaşanmazdı.Burada Anadolu topraklarımızda her insanın hikayesi yokluklar ve çileler içeren bir roman olur.Mahallemize deprem mağduru gelen aileler var.Baharın gelmesiyle dün sabah bahçede gezinir ağaçları seyir yaparken bu mağdur depremden kurtulup gelen karşımızdaki komşumuzun evlerine kiracı olarak oturan Gaziantep ilimizden genç bir hanımın çaresizliğinin yansımalarını yüksek sesle telefon konuşması yaptığı balkondan karşıdaki konuştuğu kişiye anlatırken ister istemez duyuyor ve üzülüyorum.Duymamak mümkün değil zira kadın içinde bulunduğu çaresizliği yüksek sesle anlatmaktan kendini acıları ve çaresizliği çok büyükkü imtina etmiyor ve kimselerde umurunda değil.Telefonda karşı tarafa 3,5 yaşında çocuğu olduğunu kimselerden yardım gelmediğini hiç bir kurumun ilgi ve alakadar olmadığını ağlamaklı,çoğu akrabalarını deprem felaketiyle kaybettğini beyan ediyor,galiba yapacağı uğraşacağı para kazanabileceği bir iş istiyor.Sabahan ilklerinde şahit olduğum bu hadiseyle gözlerim doluverdi.Onu çocukları kalabalık nüfusuydu ağlatan.Ağlamaları,hışkırıkları aleni ve dışarlardan herkeslerin duyacağı şekilde ama o aldırmıyor.O şehirlerden ayrılırken buralarda bir hiçliğin içine düşüleceğini nereden bilsinler.Bir hiçlikti hiç yaşanılmamış gibi tümden bu olanlar.Deprem koparıvermiş,kırıvermişti kolllarını,kanatlarını.Uzat serçe parmağını lades tutalım denilecek,şakalarla zamanlar geçirilecek,oyunlar oynanacak anlar değildi yaşananalar.Hayatlarının böyle olması onların ellerinde hiç olmadı,böyle olmasını onlar istemediler.Uykularında böyle bir felaketi yaşadılar.Şimdi evlerinin,barklarının yıkılıp yok olmasıyla zorunlu olarak kaldıkları bu yerlerde ne olacakları belirsiz bir hayatın içindeler.Deprem yardımı,kira bedeli falan alıyorlarmıydı bilmiyorum.Nüfusları kalabalık.Çocuklar evet çocuklar.Şüphesiz en çok onlardı yara alanlar.Pır pır eden yüreklerinin yüzlerine yansıyan tebessümleriyle hayatın zorluklarını birden bire omuzlarına yük olarak aldılar.Belki farkındalar,belki hiç bir şeylerden haberleri yok ama büyüklerinin yüz ifadelerinden mutlak alıyorlar şüphesiz.Tatsız tuzsuz görünselerde çoçuk işte bir süreliğine akranlarıyla mahallede oyun oynuyorlar.Diğer çocuklarla,oyun birlikteliği canlandırıyor onları.Böylemi olacaktı orada o bölgede depremin vurduğu yerlerde doğmakla,yaşamakla sonları?.Bu sonları,dağılmaları,yitmeleri,ölümleri son oluşları onlar istemediler..27/Mart-2023 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Yorumlar
Yorum Gönder