Ana içeriğe atla

MUT'dan ÇIKARKEN-11




         Mut'a girişimizle araçların,bu yörelerde yaygın ulaşım biniti olan,çok fazla ilgi ve alaka gösterilen motosikletlerin,ulu orta park edildiği,kesmekeş trafik kargaşası ve zorluğu çekilen yol boyunca,bankaların,kahvelerin,kasap ve mandraların pastacılar,fırınlar ve en çok da gelen geçen,biz gibi soluklanıp durarak,ayak üstü açlıklarını bastırmak adına bir şeyler atıştırmak için,yemek yeme ihtiyacı hissedenlere,hitabı dolayısıyla,tantunicilerin fazlaca rağbette olduğu,Mut'un içinden geçen,çevre ulaşım yolunda,bir tantuniciye girerek,boş bulduğumuz bir masaya kendimizi sığdırıp,siparişlarimizi verdik.Somun ekmek arasına ve şebit ekmek içine tercihinize göre dürüm yapılıyor.Burası adı üstünde türkülere konu olan "Silifke'nin yoğurdu kız seni kimler doğurdu" diye millilik seviyelerine ulaşan folklör kültürü ve dillerden düşmez yöresel türkülerinde söylendiği kadar değerli ve itibar edilen,Akdeniz'in en güzel keçi yoğurdu ve bu yoğurtlarla yapılan ayranlarının olduğu beldesi.Bakmayın Silifke;ülkemiz insanlarınca,bu mevzu türküden dolayı en birinci olarak akla gelen yöre olsada,yanlış olup,yoğurdu en güzel olan ve ilk sıradaki yer,bana göre Mut'tur.Bu güzel ayranlarından dayanamayıp,bardak bardak,lık lık üst üste daha evvel içip götürdüğüm bir yolculuğumda,başıma tehlikeli bir olay geldiğinden,sadece tantuni yiyor,ayran içmiyorum.Bozkır dağlarında bir gençlik yaşamış,görmüş tepelerini keçiler gibi tırmanmış,elinde sapan her tür kuşun peşinde koşmuş,attığını vuran kişisi olarak,bu yaşlara kadar iştahı hiç eksilmeyen ve hatta hatta abartmıyorum,duracak yerde daha da artan bir şahsiyetim.Bir lokantaya girdimmi iz bırakır ve o lokantanın en fazla buyur edilen müşterisi olur,hörmetlere layık görülürüm.Sebebi bellidir,lokantacılar obur müşterileri çok severler.Benide bi bildiler,hiç unutmaz hemen tanır,hörmetlerde kusur etmezler.Böyle bir Anamur dönüşü aynı bu Mut beldesinde 8-9 tantuni dürümü art ardına götürüp,üzerinede bu leziz mevzu ayranlardan bir kaç bardak,iyiymiş deyip üst üste içip,tantuniciden çıkarak arabaya doğru yolcu yolunda gerek misali yol alıp direksiyon başında seyir halindeyken,arabanın içinde karnımın tokluğu ve enerjinin fazlalığından bildiğim,bilmediğim tüm türküleri bağıra bağıra söyledikten sonra,Karaman'ı geçip o hiç hoşlanmadığım düz yolda Konya'ya seyir halindeyken gözlerim yumulmuş,uyumuşum.Aşağılara tarlalara uçup gitmeden uyanmış ve arabanın kontrolünü sağlayıp,olabilecek akibetten kurtulduktan sonra,direksiyondayken yolculuklarda zorunlu olarak kendime ayran yasağı koydum.O anlar hayatımda her araba yolculuğumda aklıma gelir,rehavet çökmemesi için bu tür yoğurt ayran vs.den kendimi muaf tutarım.Evet yine bu gelişimizle alışılagelmiş şebit demeyimde bir yarım ekmek ve sadece 1 adet dürüm,bir kaç tane acı biberle yetinirken,üzerine çaylarımızı içip tantuniciden çıkıp,aracımıza doğru yol aldık.Artık Mut'tan çıkıyoruz..31/Ocak-2022 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...