Ana içeriğe atla

BOZYAZI ÇIKILIRKEN-6




     Anamur kalesini,pullu'yu geçip Bozyazı'ya girerken Mersin istikameti yönünde sağımızda Bozyazı limanı var.Burası gemilerin sıklıkla girip çıkıp uğradığı yolcu alıp bindirdiği indirdiği bir liman değil.Sahil güvenliğin yasak av zamanlarında yasak avlanma yapan balıkçılara müdahaleler edeceği ve diğer türlü legal olmayan deniz üstündeki seyirlerde insan kaçakçılarının Kıbrıs üzerinden insan kaçırma eylemlerini kontrol ve takibe alacağı ve sadece bir tek gemisinin burada demir atmış vaziyette durduğu aynı zamanda Bozyazı'lı balıkçıların limandaki beton iskele kenarlarındaki özel yapılmış halkalara kayıklarının belediyeye ücret bedeli ödeyerek bağlandığı bir liman.Yolun üst kısmında dağın eteklerinde tel örgülerle çevrilmiş Orman Genel Müdürlüğünün tomruklarla dolu bir sahası var.Bunun altında trafik lambalarının olduğu yerde turistik yan yana 2 otel bulunmakta.Anamur yönündeki tarafta kalan bu otellerin otellere fazla uzağında olmayan köşelerinde mevzuu limana giden yol var.Bu Yolun yanında neredeyse otellere çok yakın Bozyazı ve sair yerlerden gelen vatandaşların piknik ihtiyaçlarına hitaben bir park daha bulunmakta.Genelde Cumartesi ve Pazar günleri aileler çocuklarıyla bu parkta gelip kendilerine göre takılır denize girer hoşça vakit geçirirler.Trafik ışıklarını ve oteli geçiyoruz.Sahil alabildiğince Konya Gazi lisesinden Kimya Hocam Vedat Büyükekmekçi'nin yazlıklarına kadar büyükçe bir alan teşkil edip uzanmakta.Vedat hocamında burada bana bizlere yakın yörede yazlığı olması eski talebelik yıllarımızı hatırlamamız ve Hocamla onun doyumsuz sohbetlerini dinlemek adına bu beldede geçirdiğim daha farklı seveceğim bir güzellik diyebilirim.İlginçtir Bozyazı'lılar yada Bozyazı'da tatile gelenler bu otellerin yanındaki bomboş uzun ve büyük alandan ziyade şehrin merkezi olan yerde Bozyazı'ya girince Bozyazı'nın içindeki denize akan büyük dereyi geçmeden görünmeyen ve derenin denizle birleştiği asma köprünün oradaki caminin yanına gelince hemen dikkat çeken denizin içinde kocaman bir dağ kütlesi gibi görünen adaya bakan kıyıda denize girerler.Bozyazı'nın mesken olan son evlerini geçtikten sonra sol tarafta kimlerin hangi medeniyetlerin yaptıkları hususunda bilgi ve belge olmayan Fidik diye söylenen bir tepenin üzerinde Softa Kalesi var,bu kalenin bir ismide Yılanlı Kaledir.Surlar çift sıra halinde örülmesiyle dikkat çeker.Burada da ilginç ve esrarengiz hikayeler var.Göya bu kalenin içi altınlarla doludur ve altınlarla dolu bu kaleye 2 arkadaş girmek ve altınları almak isterler ama bu kaleyi yılanlar korumaktadır.Surlardan uzunca bir iple bir tanesi surlarda kalarak bu kaleye inerler fakat kaleye indikleri zaman kalenin içinde altınların olduğu kale odası önünde 2 yılan kavga etmektedirler.Yılanlardan korkan aşağı inen kişi durumu yukarıdaki arkadaşına yukarı çıkıp anlatır ertesi gün yukarıda bir gün evvel inen bekler öbürkü aşağı iner ama 2 yılan yine altınların bulunduğu oda kapısı önünde kavgaları hiç bitmemecesine kavgalarına devam etmektedir.Bir kaç gün devamlı inerler çıkarlar ve her inişlerinde o 2 yılanı o altınların bulunduğu hazine oda kapısı önünde kavga eder bulurlar ve bir daha bu kaleye asla girmemek üzere oradan ayrılırlar.Softa kalesini geçerek marvel tree tatil beldesine geliyoruz.Burası ağaçlar içerisinde bir kaç arkadaşın daha doğrusu silahlı kuvvetlerimizden  bir kaç generalın bir araya gelerek kurdukları çok güzel bir mekan.İçerisine tatil yapıp kalmak isteyenler için küçükte bir motel yapılmış.Geçmiş yıllarda arkadaşlarımız Çorum dan Fevzi ve Asiye Kaynar çiftleriyle değişik zamanların birinde ise Seyit ve Zeynep Ortapişirici arkadaşlarımızla gelmiş bu doyumsuz güzelliklerin olduğu mekanda hoşça vakitler geçirmiştik.Gerçektende marvel tree ağaçlarıyla begonvillerin çokluğuyla oluşan harika görselleriyle sessizlikler içindeki sahili ve  pırıl pırıl masmavi sularıyla zamanın hiç bitmesini istemeyeceğiniz güzel bir mekan.Yazlıkların kıyı evlerini gerilerde bırakıp Tekmen hudutlarını bitirip Aydıncık İstikametine doğru Torosların rampalarını sarmaya başladık.Akdeniz sağımızda koskocaman atlastan masmavi bir yorgan.Arabayla seyir halinde giderken Akdeniz'in bu doyumsuz güzelliklerini tepelerden seyrediyor kıvrım kıvrım Anamur yollarını gerilerde bırakıyoruz.29/Ocak-2022 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...