Ana içeriğe atla

AYDINCIK/MERSİN-7






     Aydıncık'a Antalya/Anamur istikametinden girerken meşakkatli bir yolculuk yaptığınız bu yol Torosların Akdenizle iç içe girmiş uzunca bir dağ bloğunun takriben 100-150 mt. falan üstlerinde yumuşak yerler bulunarak zaman içinde bu yumuşak yerlerden yol yapılarak bu yol güzergahının Antalya-Mersin arasında tek yol olarak işler hale dönüştürüldüğü tahmin ve düşüncelerindeyim.Neden yumuşak yerler dedim?Yumuşak yerler dağın içindeki kayalıklar haricindeki toprak yerlerdir.Kayalar sert ve koca koca kütlelerdir.O eski imkanlarda araç ve gereç eksiklikleriyle bu kayaların kırılarak yontularak yol açılması akla ve mantığa aykırı olur.Böyle olduğu için toprak rahatça yola çevrilip güzergaha dönüştürülmüş.Burada sanırım göçebe yürüklerin hayvan sürüleriyle göçer konarlıklarının paylarıda çok büyüktür.Öyle zannediyorumki yürükler hayvanlarına ot,otlak,meralar arar ve hayvan güdüleri yaparlarken bu geçitleri bulup,yol yolak yaparak şimdiki kullanılan bu karayolunun meydana getirilişine sebepler olmuşlar düşüncelerini taşımaktayım.Aydıncık'a girmeden Yenikaş mahallesine giriyorsunuz.Bu mahalle adeta dağları nasıl fethederiz dercesine tamamen Torosların tümden bu bölgede kalan yanal alanına evler ve seralar yapılarak tepelere kadar çıkılmış insanın başarısının çalışmasının emeğinin karşılığı olarak yapılan bu sera tarımcılığıyla üreticilik imkanları meydana getirilip insanımızın ne derecelerde çalışkan yapıya sahip olduğunun bir örneği bizlere canlı görsel olmuştur.İşte bu olsa gerek "Ekmeğini taştan çıkarmak" deyimine verilecek örnek.Yenikaş yerleşkesini bitirmek için bir gıdımlık viraj daha alıp Soğuksu denilen turistlerin ve her gelen geçenin demeyimde çoğunluğun durarak çay içip soluk aldığı pikniğe geldiği,yazın Akdenizi sıcak bulduysa dağların arasında bir kaynaktan çıkıp gelen ve denize dökülen tatlı ve dağlardan çıktığı için soğuk olan suyun denizle birleştiği yerde serinlemek için insanların girdiği,vakit geçirilecek yere geliyorsunuz.Akdenizin neresi güzel değilki?her tepesinden ona bakmak onda koynuna girip özgürlüğü yaşamak gibisi koynundayken sıra sıra uzayıp giden Torosları seyretmek gözlerinizin gördüğü güzellikler olarak kalbinize yansıması iç huzuru gerektirir bir rahatlamadır.Aydıncık Torosların denize en yakın beldesiymiş.Denize rakım 5 mt.Bilgi verileri bu şekilde.Benimde çok sevdiğim beldelerden biri Aydıncık.Burada çok zamanlar geçirip tatiller yaptık.Limandan her an balık bulabilir sebze ihtiayaçlarınızı pazardan ve alışveriş yerlerinden temin edebilirsiniz.Ayrıca bu beldenin bir cins adını sormadığım ve bilmediğim öyle leziz bir üzümü varki mübala etmiyorum oturup bir kasa üzümü tek başınıza yeyip bitirebilirsiniz.Buranın tarihteki ismi Kelinderis miş burayı denizci olarak bilinen tarih kitaplarından öğrebdiğimiz Fenike'liler deniz ticaretlerini geliştirmek adına kurmuşlar.Evet 19/Ocak-2022 Aydıncıktan geçiyor ve Konya'ya gidiyoruz..22/Ocak-2022 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...