Ana içeriğe atla

İSTANBUL HATIRASI-4


    Sahil yolundan gidip meşhur Bağdat caddesinden kahvaltı için eve döndük.Nedir bu meşhur Bağdat caddesinin hikayesi?Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından 4.Murat'ın 11 yaşlarında falan iken tahta çıkıp 1638-39 yıllarında fethedip Osmanlı topraklarına kattığı Bağdat;Bağdat seferine çıkılırken bu güzergahtan gidildiği için halkın da çok büyük bir katılımla orduyu uğurlarken refakat etmesi ve zaman içerisinde halk arasında süregelen konuşmalarla güzergah belir
lenirken Bağdat Yolu isminin telafuz edilmesiyle verilen bir isim.Bu cadde o günden bu günlere kadar ismi hiç değişmeden "BAĞDAT CADDESİ" olarak isim alan yoldur.Tarihlerin akışıyla birlikte Caddebostan ve Göztepe ye kadar fazla kalabalık ve yerleşkenin olmadığı bu bölge yol güzergahı boyunca kalabalıklaşmış ve apartmanlar inşaa edilerek dokusu devamlı değiştirilmiştir.Tarihler boyu taa Bizanslılardan bu yana İstanbul'un sosyalleşme adına denize girdikleri,sayfiye evlerinin olduğu bu bölge tamamıyla rantçı düşüncelerle hasarlara uğratılıp bu yapısından tamamen uzaklaştırılıp betonlara,apartmanlara boğulmuştur.1930 yıllarda Kadıköy'den Bostancı'ya kadar yol güzergahında tarih kitaplarının söylediğine göre gidiş dönüş tramvay hattı çalışırken l960 lı yıllarda bu hat kaldırılmıştır.İnsanlar bu bölgede ve daha çokta rum vatandaşlarının açmış olduğu meyhanelerde,kaberalarda,dans pistlerinde sosyalleşme adına en güzel senelerini yaşamışlar gazinolarda müzik dinleyip stres atmışlardır.Yine tarih kitapları Haydarpaşa dan Pendik'e kadar tren yolu hattının çekilmesinin 1800 lü yıllar olduğunu belirtir.Gelelim Ayrılık çeşmesine.Bu çeşme yine Osmanlı padişahlarından 4.murat tarafından yaptırılmış ve isminide hemen o yıllardaki yanıbaşında bulunan ayrılık mezarlığından almıştır.Buralarda da o yıllarda halk sosyalleşme adına çok güzel zamanlar geçirmiştir.Her taşında,bir tek karış toprağında bitmeyen hikayeleri olan İstanbul gerçektende rüyalar şehridir.Sahil Yoluna,Bağdat Yoluna günümüz sanatçıları şarkılar türküler bestelemiş ve bu yakılar halk tarafından senelerce hiç unutulmamacasına dinlenmiş,dillerde söylenmiştir.Biz bu sabah yürüyüşünden sonra aç kurtlar gibi iştahları kabarık kahvaltılarımızı yaptık.Kahvalt bitimiyle bulunduğumuz Oflaz Apt.nının yukarısındaki E-5 karayolunun altındaki metroya kadar yürüyüp metro girişlerinden asansörle inip,oradanda Kadıköy gezimizi yapmak üzere yer altındaki raylar üzerinde çok hızlı haraket eden büyük kitleleri taşıyabilen demiryolu taşıtına metroya bineceğiz.
5/Şubat-2019 Şerafettin Sorkun/İstanbul'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...