Ana içeriğe atla

İSTANBUL HATIRASI-3



     
Bostancı sahil yolunda sabahın ilkleri.Günün her hangi bir zamanının her hangi bir saatinde buradan hiç eksik olmayan martılar,kargalar,köpekler,kediler denizin rüzgar akımlarıyla dalgalanmalara,dalgalanmalarla suların kıyılara vurup ürkütücü seslere dönüşen yansımalarına alışmışlar,aldırmıyorlar.Bostancı semt olarak eski İstanbul'un yavaş yavaş taşradan,köylerden işgal edilerek caddelere,sokaklara,mahallelere dönüşüp,bu günkü şeklini almış.İstanbul'un kayış dağının altında bulunan bu yöre,hem osmanlının,hemde romalıların sınır kapıları görevinin merkezi yeriymiş.Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından 4.Murat Bağdat seferine çıkarken buradan uğurlanarak gönderilmiştir.Kent büyüdükçe yapılaşmadan kurtulamamıştır.Sahil büyük taşlar,kaya parçalarıyla doldurulup insanların gün boyu sıkılmadan vakit geçirebileceği güzergah yerini alarak yürüyüşlere,park bahçelere,kıyılarında olta balıkçılığı yapmak isteyen anlayışlara hitap eder konumlara dönüştürülüp,her türden canlının zevk aldığı,sevdiği bir mekan haline bürünmüştür.Yoruldunuz;banklara oturabiliyor,mevsimine göre kafe türü umuma açık yerlerde çay,meşrubat vs.içip dinlentiler yapabiliyorsunuz.Burası Ada vapurlarının ana durağı olmuş buralardaki vatandaşların Adalar'dan gelerek İstanbul'un gidilmek istenilen yerlerine dağıldıkları yerlerdir.Semtin tarihi dokusu,Bizans döneminden kalan yapıları,zaman içinde yıkılıp yada yeni imarlaşma yerleri açılıp inşaat alanlarıyla yok edilmiştir.Adaları bu sahillerden seyretmek güzeldir tabi adalardan da buraları seyir etmek ayrı bir güzeldir.Sadri Alışık'ın bir film karakterinde İstanbul sevdalığını yansıttığı gibi "Ahh güzel İstanbul" her halin,her duruşun,her yapın istedikleri kadar oynanırsa oynansın ayrı bir güzel ayrı bir ayrıcılaktadır çünkü sen Marmara denizinin ve gökyüzünün maviliklerine yansıyan devamlı birbirlerine bakışıp duran tepelerine,bu tepelerindeki yaşayan insanlarına,her tür mahlukatına güzellikler sunan efsane beldesin.O gün Kadıköy tarafına doğru iyi yürüdük.İyi yürüdük uzun yürüdük anlamında bir nitelemedir.Buradan Kadıköy'e kadar yürümüş olan varmıdır acaba?.Elbette vardır.Ne insan yapıları bilirim hareketliliğe,yürümelere tutkun o yetmedi hayatlarından hiç eksiltmedikleri sabah koşuları yapanlar.Buradan defalarca yürüyüp gelmişler koşular yapmışlardır.Burada temelli oturanlardan birisi olsam bende düşündüğüm Kadıköy'e kadar yürüme ve koşu eylemini yapanlardan biri olurdum.Vatandaşlar ve daha çokta kadınlar yürüyüş güzergahının beton set çekilen kayaların bulunduğu taraflarına kedilere kedi evleri yapmışlar,oralara yiyecekler bırakıyorlar.Buralara alışan kedilerde bu evlere girip bekliyor ve bırakılan yiyecekleri yiyorlar.Kayaların öbür tarafı deniz.Olta balıkçılığı için mükemmel bir alan.Marmara Yelken Kulübü yazılı bir tabela okuyorum.Oradaki kayıklara ve kenardaki kulübelere duvarlara gece azgın dalgalar denizdeki yosun şu bu vs.leri serpiştirmiş.Bir kaç genç,kızlı erkekli kıyıda bir araya gelmiş sigara tüttürüyorlar.Bunlar lise talebeleri.Okulların sömestri tatili olmasına rağmen yinede burada buluşup kendilerine göre bir hayat anlayışıyla zaman öldürüyor yahut sıkıntı atıyorlar.Bu sigara alışkanlıkları çok kötü bir huy.Onların dünyalarında onlara bunun kötü bir alışkanlık olduğunu anlatmak Himalayalardaki Everest tepesine yayan bir damacana su çıkarmak kadar zorluklarda olan bir şey.Zaman yürüyüşlerle çok çabuk geçiyor ileride bir köşk görüyorum,sağ tarafta ağaçlar arasında.Zamanın Osmanlı paşalarından birine aitmiş.Şimdilerde ise siyasi entrikalarla çalan çırpan zenginleyen birinin eline geçmiş.Bu yürüyüşün ardından kahvaltıdan sonra Kadıköy gezimiz olacağından geri dönüyoruz.Dönüşü sahil yolundan değilde içeri taraftaki caddelerden yapmak üzere Marmara Yelken Kulüp binasının olduğu sokaktan ana caddeye çıkarak Bostancı Gösteri Merkezine doğru geri dönüyoruz.
3/Şubat-2019 Şerafettin Sorkun/İstanbul'dan


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...