Bir şehre tanımadığınız bilmediğiniz bir şehre ilk girişinizde bu şehrin yeşiline ve mavisine bakarsınız.Yeşil-mavi derken duvarlarının evlerinin çatılarının yapay boyalarla boyanmış renginden bahsetmiyorum.Ağaçları,dağlarının üzerindeki kuşa,arıya,böceğe,her türden hayvana yiyecek olan çimenleri,kentin denizi varsa gökyüzünün mavisiyle gökyüzünden rengini alan renklerini doğadan alan yeşil ve mavinin bol olduğu bu şehri sadece sizin değil çoğunluğun hemde çok çok fazla ekseriyatın ortak kararları olarak bu şehrin güzel şehir nitelemelerinde olacağı itibara alınır ve bu ölçüt şehrin değeridir.Birde şehirde nehirler fazlalıktaysa yaşama burada bağlı kalarak ömür sürdürme düşünceleriniz açısından verdiğiniz,vardığınız kararlar yanlış ve hata olarak pişmanlık duyacağınız verdiğiniz.vardığınız kararlar olmayacaktır.Karadeniz şehirleri adını kendinden alan Karadeniz'in kıyıları boyunca sıralanıp batıdan doğuya kadar inci bir gerdanlık gibidir.Kuzey'deki Sinop ilimiz Sinop burnuyla Kuzeyin en uç şehridir.Güneyde ise en uç kentimiz Mersin/Anamur Akdeniz'e uzanan Anamur burnuyla ülkemizin Güneydeki en uzun kara parçalarımız olarak bilinirler.Kuzeyden Güneye bu kara parçalarımızın uzunluğu 1057.8 km.olarak görünmektedir.Karadeniz deyince ilk aklımıza gelenler arasında fındık,çay,hamsi,kemençe,horan,yörenin balıkçılık yaparken kullandıkları takalar ve bölge insanlarının mizahi yapılarıyla tipik burun şekilleri akıllarınızda sıralanabilir.Sinop ilimiz ayrıca filmler çekilip romanlara konu olmuş ve literatürde "Sinop Cezaevi" ismini almış hapishanesiylede ünlüdür.Bu cezaevinin tarihçesi taa roma ve bizanslılara dayanmakta olup zindanlarıyla ünlüdür.Surları denize bakması ve denizden rutubet ve nem almasından ötürü burada mahkumiyet çeken mahkumların kurtuluşlarının olmadığı düşüncesi bu cezaevini tarihler boyu ünlü kılan değerleri arasında üst seviyelere çıkarmıştır.Sinop cezaevi sürgün yeridir bir mahkum buraya sürgün edilmişse artık bu sürgün onun iflah olmayacağı,hayatının bittiği anlamına gelir.Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" romanını ve bestelenip şarkı olarakta söylenen "Aldırma Gönül Aldırma" şiirini burada yazdığı söylenmektedir.Ayrıca burada filmi çekilen "Tatar Ramazan"adlı eserin yazarı Kerim Korcan bu cezaevinde adı bir isyana karıştığından 12 yıla yakın hapis cezası alarak yatanlar arasında adı geçmiştir,bu ölümsüz eserinide burada kalem etmiştir.Sinop cezaevinden şimdiye kadar 2 mahkum kaçmaya teşebbüs etmiş bir tanesi zindanların demirlerini eğeyle keserek başarmış sonra saklandığı bir yerde bitkin ve perişan halde bulunup tekrar bu cezaevine konulmuştur.Öbür kaçmaya çalışan ise cezaevinin atıl bir yerinde duvarlar arasında sıkışarak ölü olarak günler sonra bulunduğu söylenmektedir.Nazım Hikmet ve Necip Fazıl'ında (Her devirde yalakalık yapısıyla nasıl hapis edilip yatmışsa) burada yattığı verilen bilgiler arasındadır.Burada acılar ıstıraplar yaşanmış,mahkumların kendilerine verilen ekmek ve sudan ibaret olan yiyeceklerini farelerin uyurken açlıktan kendilerini yemesinler diye bir kısmını burada bulunan farelere verdikleri söylentiler arasındadır.90 lı yıllarda bu cezaevi kültür bakanlığımız tarafından müzeye dönüştürülüp ziyaretçilere açık hale getirilmiştir.Bizler gün doğumuyla otobüs yolculuğunun açlıkla birlikte sersemletici hale dönüştürdüğü yorgunluktan bitap düşmüş olmamızla rağmen ağzımızdan gık çıkmadan Karadeniz'in kıyılarını,bu kıyıların kenarlarındaki kamp için çadırlar kurmuş insan manzaralarını sessiz sessiz camdan seyir yaparken rehberimiz Hasan Eröğüt eline otubüsün mikrofonunu alıp sanki hiç yorulmamış,hiç uykusuz kalmamışcasına bizlere şimdiye kadar rehberlik ettiği en pasif,en işe yaramaz bir tur kafilesiyle seyahat yaptığını belirtip bizleri sabah sabah kahkahalara boğup biraz harekete geçirmek istedi.Bu kadar enerjiyi nereden bulduğu anlamında hep kendimi sorgulamışımdır.Buna verdiğim cevap ise,galiba Hasan Eröğüt küçük büyük her insana ilgi ve alakagöstermesiyle birlikte samimi içten doğal davranışları onu yorulmak bilmez bir şartlanmayla konsantre edip vücudunun tekrar güç bulmasına sebep olmaktadır düşünceleri.Bizler yorgunluktan sıyrılmayı bilememezken Hasan Eröğüt yöreyle ilgili bilgiler ve anlatımlar yaparak ve birde sebepli sebepsiz attığı kahkahalarıyla bu turu anlamlı ve itibarlı hale getirmektedir.Otobüsümüz tepelerden bu tepelerin daracık yolarından geçerekten bizi sahil kenarında restoran gibi bir yere getirdi.Burada kahvaltı yapıp yukarıda mevzuu ettiğim cezaevin görmeye gidecek oradan sonra Sinop'un dünyalar harikası fiyortlarını gezip tepelerden buraların seyrini yapacak sonra kıyı boyunca durmaksızın Samsun'a kadar yol alacağız..24/Ocak-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Yorumlar
Yorum Gönder