Ana içeriğe atla

FARMA TURLA 2019 DOĞU KARADENİZ GEZİMİZ 2


13/Ağustos/2019 tarihi akşamı,kalkış yapacağımız saat olan 20,00 sıralarına yakın bir otobüsü dolduracak kadar kadın,erkek ve çok olmasada nispeten çocuklar ve gençlerden karışık insan grubuyla,Konya Anıt alanımızdaki Şehir Tiyatrosu önünde,Anıt Meydanına bakar büyük kulvarın kenar kaldırımında toplandık.Otobüs yolculuğu yapacağımız için tura katılanları ya tanıdıkları getirmiş,yada araç kiralayarak kalkacağımız buluşma yerine gelmişler.Bu kulvar çok geniş olduğu için trafik seyrine engel olmadan rahatça park halinde durduğumuz yerden Farma Tur Turizm şirketinin otobüsünün görevlileri bir haftaya yakın sürecek olan gezimizde kullanacağımız ve giyeceğimiz özel eşyalarımızın olduğu valizlerimizi otobüsün bagajlarına aldılar.Herkeslerin önceden kararlaştırarak geziye katılmak için ortak karara varıp,buluşma yerinde belirtilen saatte toplanmasıyla kadro tamamlandı.Eşyaların bagaja yerleştirme işlemleri görevliler tarafından bitirildi,yerlerimizin firma tarafından belirginleştirilip uygun gördükleri koltuklarımıza oturduk.Koltuk seçimi yok,hep aynı koltukta seyahat etmiyorsunuz.Her gün dönümünde kişilerin bir oturduğu koltuğun arkasına değilde,atlayarak öbür koltuğa geçeceklerini,görevlilerin belirtmeleriyle bu uygulamanın iyi bir uygulama olduğu kanısına vardık.Öğrendikki daha evvel turlara katılıp,koltuk ve yer şikayetleri olmuş,bu uygulamayla koltuk şikayet sorunlarının son bulması,sonradan firmaya teşekkür yazıları yazımlarında memnun kalınan bir buluş olduğu seyahatlere katılanlar tarafından beğenilmiş.Sevim ve Zeynep Hn.birlikte oturacaklarını belirtince,bizde Seyit Beyle yan yana oturduk.Otobüste görevliler yeniden ellerindeki listeyle kim geldi kim gelmedi isim isim kontrol ettiler.İki kişi Aksaray'dan katılacakmış,onları Adana-Ankara yol güzergahında belirlenen bir yerden alacaklarmış.Rahatsız edici ve gürültülü değil,insanlar gezi heyecanına dayalı birlikte katıldıkları akrabaları ve dostlarıyla ufak tefek fısıldaşmalar yapıyorlar.Bu fısıldaşmalarla yüzlerde tebessümler hakim.Gençlerden,genç kız katılımcılar daha fazla.Ailelerin yanlarında getirdikleri ilkokul çağında bile olmayan çocuklardaki enerjiler farkediliyor.Kendi çocukluğum aklıma geliyor,heyecanları beni gülümsetiyor.Saat 20,00 bütün kontroller tamam ve kalkış için start verildi.Güzergahımız Cihanbeyli-Kulu istikameti yani Ankara yol güzergahımız.Ağustos ay'ının yaz akşamı farma tur gezi otobüsümüz,yeni gezi ve tur kafilemizle Konya'mızın zafer istikametine doğru yol alırken,biz Seyit Beyle koltuklarımızda havadan sudan konuşuyoruz.Dostum Seyit Bey olayları hep kendisine has tebessüm ve gülüşüyle anlatır.Bu tavrı ona çok yakıştığı gibi benide rahatlatır bu rahatlamayla onu soluksuz ve sessiz dinlerim.Otobüsün sağ tarafındaki ilk 2 koltuk tur rehberlerine ait.Yedek şoför ve rehberler ihtiyaçlarımız için seferberler.Bir dediğimizi iki etmiyorlar.Sessiz,ılımlı bir hava,yüzlerde tebessümler Konya'yı yavaş yavaş Eğribayat tarafına doğru yol almak üzere çıkıyoruz.Eğribayat Konya'nın Ankara istikametindeki daha çok Konya'nın inşaat kum ihtiyacının çoğunluğunu sağlayan kum ocaklarının bulunduğu bir mıntıka.İsmini bu ocaklara yakın Eğribayat köyünden aldığı için,bu ocaklardan gelen kumlara Eğribayat kumları denir.Kaliteli bir kum olduğundanda genellikle inşaatçılar Eğribayat kumlarını tercih ederler.Konyanın Kuzeyinde olan bu istikamette bir tek dağ sırası vardır.Bu dağ sırası aşıldıktan sonra Ankara'ya kadar Cihanbeyli'ye girmeden sağ taraftaki kırıcıların senelerdir asfaltlarda kullanmak için konkoserlerle taş kırdığı dağın haricinde dağ yoktur,artık Ankara'ya kadar tamamen düzlüklerde,ovalarda yol alırsınız.Tur rehberlerimizden isminin Hasan Eröğüt
olduğunu öğrendiğimiz bayağı göbekli ama tanıdıkça esprileriyle,kendine has gülüş ve çok uzun süren kahkahalarıyla sempatimizi kazanan ayrıca kendince önemli sandığı bir konu olduğu zaman ciddi bir duruş sergilediği an bile gülmemize neden olan tur klavuzumuz elindeki otobüsün mikrofonuyla "Cenaze götüryoruz sanki çekeceğimiz var bu grupla"diye başlayan konuşmalarıyla tur katılanlarımızı kaynaştırmalara çalışması ufak bir gülüşmeden öteye geçmeden çabucak sönükleşiyor yine otobüs içinde sessizlik hakim.Önlerden bir bayan var gülünce gözleriyle ve tüm kalbiyle bu gülüşü içten yapan bir hanımefendi.Hasan Bey bu hanımefendiyi"Deniz Aras ablam burada bizlere şarkılarıyla inşallah renk katacak"tabirinde anlattı.Müziği çok seven bir insan olarak buna çok sevinmemize rağmen,müzik öğretmeni olduğunu sonradan öğrendiğimiz Deniz Aras hn.bir türlü bizlere yol gidişi seyrimizin başlangıcında hiç şarkı söylemedi.Hasan Bey hep bizleri harekete geçirmeye çalıştı bizlerde hep güldük ve gülmelerimiz bitincede çoğunluk sustuk.O hiç durmadı şarkılarıyla ve esprileriyle Ankara-Adana yolu güzergahındaki alacağımız karı koca 2 yolcunun olacağı yere varasıya kadar devam etti.17/Kasım-2020 Şerafettin Sorkun/Anamur/dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...