Ana içeriğe atla

ŞEYTAN


     Şeytan her şeyi bilirmi?Dairenin alanını,trigonometrik ve logaritmik hesaplamaları,semalarda uçak kullanıp pilotluk yapmayı,deryalarda gemileri yüzdürüp kaptanlık yapmayı,haritalar çizmeyi,yükseklerde uçmayı?, aklınıza gelen gelebilecek olan her şeyleri bilen gözle görülmeyen subjektif bir kavram bu kafalarımızda yarattığımız "ŞEYTAN".Bildiği için bilgilerden yetersiz bilmeyenleri yalanlar söyleyerek kandırıp ayartabiliyor.Neyin ne olduğunu bilmese,doğru yada eğri,kandırdıklarının kandırıldıkları irdelemelerini yapamaz,Şeytan bunu bilerek yapıyor.Bilgili olmalı,bilmeliki "Bu nasıl iddiacılık ve kincilikse?",insanları hiç geçmeyen bu iddiacılığı ve kinciliğiyle kandırabilip hak edecekleri cennetten mahrum edebilsin ve Tanrı'nın cennetten kovmasıyla,Tanrı'ya cennetten bu Şeytanı kovmasının pişmanlığını yaşatabilsin.Haşa..;Tanrı'nın Şeytana gücümü yetmezde insanları bu şekil kandırmalarına müsadeler etmekte,izinler vermekte,töleranslar tanımakta?.Düşündürücü,hemde akıllarda durgunluklar yaratacak kadar düşündürücü.İyi,rantabiliteye dönüşür hoş bir şey yapıyorsun,akıllı olduğun kanısına varıyor kendini taltıflıyorsun.Kötü olur başaramazsan sat şeytana,şeytan ayarttı,şeytan yaptırdı de,çık işin içinden.İlginçtirki tek başına olmasına rağmen milyonlarca,milyarlarca insana yer kürenin neresinde olurlarsa olsunlar,hangi mesafelerde bulunurlarsa bulunsunlar bir sürü kötülüğü aynı anda yaptırma kudretine sahip.Hayal ürünü bu mahlukatı görüp hissedenlerde Tanrı'dan vahiyler geldiğini söyleyip,insanlara doğru yollar gösterici bazı malum kişiler.Onların haricinde gören edenlerde yok.İlim ve irfanlar alarak gerçek ve hakiki bilgileri okuyan müspet ilim kapsamında kültür sahibi olan kişiler irdelemeler yapar bu tür manühullelere inanıp pek prim vermezler.Madem şeytan bu kadar beşeriyeti etkileyip kandırma gücü ve becerisine sahip,insanlık olarak şeytanın asla kandıramayacağı semtlerimize uğramayacağı rejimleri deneyerek şeytanın şerrinden ve yaşadıkça sefaletlerden başka iyiliklere,mutluluklara döner haller arzetmeyen şimdiki rejimlerden kurtulmak gerek.Nasıl gerek?.Gezegende refah içinde hayatlarını sürdüren ülkeler ve bu ülkelerin vatandaşları var.Şeytan bu ülkelere hiç uğramıyor.İnsanlar bu ülkelerde olduğu gibi iyi yönetilirde paylaşılar adil dağıtılır,üretilenler eşit hakça bölüşülürse,şeytan ülkemize ve diğer uğrak yapıp postu serdiği ülkelere de asla uğramaz.Hatta günah sevap kavramlarıda buralarda da yok olduğu gibi şeytan efendide kimseleri kandırımaz.Ben birilerinin bir başka birilerinin mallarını çalarak zenginledikten sonra bir başka birilerinin edinimlerinin kendinden çalınıp,alınmasın diye bu şeytan masallarını uydurduğu düşüncelerini taşımaktayım.Buralar da şeytanın en fazla taşlandığı yeri hepimiz biliyoruz orayı onun haricindeki arap yarımadasındaki ülkeler ve bu zihniyetteki insanların ideolojilerini benimseyen Afrika ülkeleri,Afganistan,Pakistan ve üzülerek belirtiyorum ne yazıkki bizim ülkemizde dahil bu saydıklarımın haricinde şeytan başka ülkelere gitmiyor ve etkili olamıyor.İnanç manevi bir duygudur.Kul ile Yaradan arasındaki bu masum duyguya kimselerin hariçlerden gazel okuyarak girmelerine laik devlet olarak ne ülkemiz hukuğu müsadeler eder nede buna vatandaşlar olarak kendilerimiz müsadeler ederiz ama toplumumuz,siyaeset yapılarınca öyle bir seviyelere getirildiki açıktan açığa her hangi bir sıradan vatandaş bile bir kişi veya kişileri dini konularda suçlayabilip şeytanın şerrinden bahsederek diğier insanlar üzerinde korkular salabiliyor ve salabilmekte.Bu çok vahim bir durumdur.Bu ve buna benzer kişilerin şahısların dine dayalı ahkam kesmeleri kendi inançlarının doğruluğuna başkalarınıda doğru olduğu kanılarıyla zorlamalarının altlarında başka maksatlar vardır.Din devlet yönetimine iştirak eder zihniyet taşıyorsa o ülkede devlet bedavacı çok olduğundan batmaya yok olmaya mahkum olur.Lafım gerçek inanalara kesinlikle değil,kim daha çok;ya Allah,hu Allah diyorsa,şu günah,bu sevap diye insanlara masallar anlatıyorsa,kim daha çok mukaddesatı dilinden düşürmeyip dinden imandan dem vuruyorsa özellikle dikkat ettim ülke yönetimlerine talip olup,hayali lüzumsuz iş ve işlevler türeterek halkın geleceğini ve refahlarını çalarak yok etme onlarda,sinemalara,maçlara bedava girme onlarda,ulaşımlarda otobüslere,vapurlara haybeden beleş binme onlarda,eline bir araç gereç alıp çalışmama onlarda,şeytanı türetmeler de onlardadır.Anlayan anlamıştır daha derinine girmelere gerek yoktur.Derimki korkma,korkusuz ol.Silkin temizlen kurtul içinde türettiğin,türeterek çoğalttığın şeytan ve şeytanlardan huzur içinde sürdürecek ömürlerin ve refah içinde geçireceğin yaşamların olsun.Bırak bir tek elmayı Ademe vermeyip öte dünyada,toprağın altında sana sürülerle hurilerle rahat bir hayat yaşatacağını elçiler olduklarını söyleyen duyurucularla anlatan hikayecilerden yırt,kendini kurtar.29/Aralık-2022 Şerafettin Sorkun/İstanbul'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...