Ana içeriğe atla

KAPAN

     Vaziyeti durumlar gösteriyorki hırsızlıkların,yolsuzlukların,rüşvetin ana menşei haline gelen ülke konumunda ilk sıralardayız.Seçtiğimiz,sandıklarda oy verip başımıza bizleri yönetsin diye getirdiğimiz siyasetçiler gariban vatandaşların zorluklarla temin etmeye çalıştıkları nafakalarını vatandaşa hiç yaramayan ve kendi dümen sularına uygun bunun adına da yasalar çerçevesinde denilip hukuk adamı sifatları taşıyan dava vekilleriyle çalıp çırpıp kendileri veya yakınlarının,akrabalarının hesaplarına aktarıyorlar.Vatandaşın gruplaşması,hizipleşmesi;mesela nasıl?örnek "Müslüman iş Adamları"gibi.Daha başka örnek;Garibanın çocukları okumak,memleketine faydalı olmak için hayatının eğitimle geçen safhalarında bir kara kuru kalem,20-30 sahifelik sarı yapraklı defter alabilecek para bulamazken devlet kurumlarını işgal eden bürokratların çocukları babalarının yetkileriyle 18 yaşlarından itibaren bu kurumlarda görevler verilerek lojman ve misafirhanelerde de görevler alarak okuduğu yerlerde yatacak yerlerede para vermeden hem maaşlar alıp hemde rahatlar içerisinde tahsillerini tamamlamaktadırlar.Büyük Atamızın bizleri hiç bir ayrım göstermeksizin bir tek vatandaşı bile ayrımlaştırmaksızın bir bayrak altında toplayıp halk hüviyeti vermesi artık görülüyorki çok uzaklarda.Çingen,tatar,pomak,kürt,çerkes,muhacir,laz,alevi,sünni,aptal,köylü,kentli,karınca,böcü,kuş,kedi,sıpa,goril vs.aklınıza gelen,gelebilen her türden katogorilere ayrıldık.Bunları yapanlar kim?3-4 oy fazladan alıp,iktidar olacam ve ondan sonra da çalacam ümüğüme kadar çalışan,emekçinin alın terlerini kendi cebime veya hesaplarıma aktaracam diyen politikacılar.Ben Atatürk milliyetçiliğinin haricinde bir milliyetçilik tanımıyorum.Milliyetçiyim deyip ülkenin ne kadar aydını varsa "Gominist" diye suçlayarak meydana getirilen hizipçiliğin arkasından kendilerine menfaat sağlayan okul bitiren hak etmediği halde o görevlere getirilen insan yapıları çıkmadımı,karanlık kişilerde bu fırsatı değerlendirip mafyaya dönüşmedilermi?.Dün FETÖ diye salya sümüklü donunu çekemeyen bir soytarı ülkenin tüm kurumlarına etkili olup oralara iş yaptırabileceği kişi ve kişiler yerleştirerek TC nin yapısını bozmuştur.Bu gün .......??? denilen ve başında da ülkenin vatandaşın inanıp güvendiği 1 numaralı kişisinin oğlunun bulunduğu kuruluşumu yoksa vakıfmı ne olduğunu bilmediğimiz birlikteliğin devletin kilit noktalarına kendilerine bağlı kişiler,şahıslar yerleştirdiği söyleniyor.Vay gariban vatandaşın haline vay.Bin vatandaşın üzerine vatandaş çeker.Din yahut din adamı hizip yahut hizipçilik demek değildir.Din insanların Tanrı'ya olan itakatlarıdır.Bu ince çizgiyi din adamıyım adı altında kendilerine nereden aldıkları belli olmayan ünvanlarla statüleştiren hokkabazlar vatandaşa yanlış bilgiler vererek aşamazlar.Bunlar devlet eliyle,kanunlarla engellenmeli siyaset malzemsi olarak siyasetçiler tarafından kullanılmamalıdır.Elinde tespihler sallayarak bir kaç kişi bir araya gelerek sokaklarda dolaşıp bu görüntülerle güç gösterisi yaparak ondan bundan bilmem ne ocaklarına yardım adı altında paralar toplayarak hayatları boyunca ellerine bir tornavida almayarak çalışmayarak servet sahibi olan kişi ve kişiler iş adamları olamaz.Memurun,işçinin,valinin,kaymakamın,hakimin,askerin,polisin yani her ferdin servet beyanı vermesi ve nereden buldun yasası çıkarılarak bu paraların nasıl elde edildiği geriye dönük araştırılıp incelenerek tespit edilmesi hesabı verilemeyen servetlerin,gayri menkul ve malların kamulaştırılması kanunla vatandaşın "Aaa kanun herkese eşit hale gelmiş" diyeceği bir şekle bürünmesi ve güven haline dönüşmesi sanırım ülke vatandaşları olarak hakkımız ve beklediklerimizdir.Bu ülke siyasilerin babalarının istedikleri gibi ürün toplayacakları bostanları,bağları,bahçeleri değildir.Biz ülkemizi seviyoruz.Bu toprakların sınırları bedeller ödenerek çizildi ve bedelde Atalarımızın kanlarıydı.Ne işi var ülkemde suriyelinin,afganlının,iranlının,bu ülke yorgun it yatağımı?.Ülkemin gençleri kendi ülkelerini terkederken Avrupa ülkelerine gitme ve oralarda gelecek hayalleri kurarken ben ülkeye mülteci adı altında bir sürü işe yaramaz insan toplamanın salaklığının ne anlama geldiğini siyasetçilere soruyorum.Herkeste bunu vatandaş olarak her fırsatta sormalıdır.Seçildim diyen oradan inmiyor ve indiremiyorsunuz.Onun istediği şekilde bir kapan vatandaşın kapanı olmamalıdır.Vatandaş hesap soruyorsa sormalıdırda PKK veya FETO suçlamalarıyla korku gerabeti içine alınmamalıdır.Bu KAPAN bozulmalı kırılmalıdır.19/Ekim-2021 Şerafettin Sorkun Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...