Ana içeriğe atla

KADINLARIN GÖZYAŞLARI

   


      Kadın ağlamaları,göz pıarlarından yaşlar inmesi kadar,içe işleyen bir şey yoktur.Kahverengi,siyah,yeşil,mavi gözlerin ağlayışları çok etkilidir.Ben ve benim gibi bazı insanlarda kadın ağlamaları içleri koparacak sarsıntılara neden olur ve yürekleri burkar.Kadınlar yapıcıdırlar,güçlüdürler,çalışkandırlar,derleyici,toplayıcıdırlar.Çok çaresiz olmazlarsa gözleri ıslanmaz.Onlar çaresiz bırakılmamalı,her kadına devlet desteği aylık maaşlar bağlanıp,hayatları güven altına alınmalıdır.Kadınlarının güvenli olmadığı ülkeler,yıkılmaya,yok edilmeye,talan edilmelere maruz kalırlar.Vatandaştan sandıklarda oy aldım deyip,bir oldu bittiyle iktidar olan zatı muhterem tarafından güzel yurdumuza mülteciler adı altında bir sürü ne olduğu belirsiz insanlar sokulup,bunlara devlet bütcesinden ekonomimizi zora sokacak maaşlar ödenmektedir.Bu paralar ne diye ödenmektedir,bu insanlar halâ neden ülkemizde semizlenip beslenilmektedirler?.Türk halkı bunu bilememekte ve isyan etmektedir.Bunlara bütçeden verilen maaşlar kendi kadınlarımıza "Sizler ev geçimine çamaşır yıkayıp,yemek yaparak,çocuklar yetiştirerek katkılar sağlıyorsunuz"  denilerek ödenemezmiydi?.Bırakın geçilmeyen yollar ve köprüler yapmaları.Buralara harcanan paralar,çocuklarımızın eğitimlerine ve geleceklerine yardımcı olan kadınlarımıza ödense,ülke şimdilerde çok zengin ülke konumlarına gelir,vatandaşlar yazılı ve görsel medyadan "Açız aç" diye bağırtılar yapmazlardı.Nerde bu insanların gelecekleri,yarınları,kim iç ediyor,kim çalıyor bunları?.Benmi,pazarlardan karanlık basınca ezik çürük sebze toplayan vatandaşlarmı,simitçilermi,fırıncılar yahutta arabasına yük taşımak için yakıt alamayan nakliyecilermi,tarlasını traktörüne mazot koyamayarak süremeyen çiftçilermi?.Kim olacak filmlerde harami başıcıların pirleri olan Erol Taş olsa gerek.Yahu o ölmedimi!!Öldü ama,tenasüh ruh göçü diye bilinen ve inanılan supjektif bir olay var.Demekki o gerçekleşmiş.Mecliste ülke yararına olmayan meselelere bile,bu ruh göçünün ardından,tek kişi selahatiyle,ondan gelen uzaktan kumanda emirlerle,onay verilip parmak kaldıran milletvekilleri,atanan tüm bürokratlar,bakanlar vs.vs..Para ve mevki titr hatrı için,hırsızlık mallarla yüklenen kervanlar çoğaldıkça çoğalmakta.Sevda,insanlık,adalet,hak hukuk değil bu kervanların yükleyip götürdükleri.Haram,gasp,yok etme,yeni nesillere hiç bir şey bırakmama,geleceklerini tüketme götürüyorlar yükleriyle.Kadınlarımızı naçar bırakan en önemli şeylerden biriside mutfak malzemeleri eksiklikleri,eşlerinin,çocuklarının önlerine yiyecek bir şeyler koyamamalarıdır.Pazarlarda,çarşılarda bir şeyler alamamaların çaresizlikleriyle eziliyor,üzüm üzüm üzülerek gözyaşları döküyorlar.Görsel medyalarda bu sahneleri sıklıkla görür olduk.İçimiz eziliyor bu gözyaşlarına..05/Kasım-2021 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...