Ana içeriğe atla

BİR GÜN DAHA BİTERKEN


     2022/Aralık ayının son günleri.İstanbul'da farklı iklim geçişleri var.Bulutlarla çevrili gökyüzü,kararmış her an yağacakmış görselinde.Bir süre sonra epil epil yağmur düşüşlerini görüyor,pencere camlarından seyrine başlıyorum.Uzun sürmüyor yağışlar,seyir yaptığım pencere camlarından güneş ışınları oda içerisine vurmaya başladı bile.Dışarı çıkma ihtiyacı hissediyorum.Uğur Mumcu çamlık firuzan hn.siteleri 5.kattayım ve bazı bloklar asansörsüz.Yürüyüş kararı almış insana merdivenlerden inmek çıkmak angarya değildir.Kabanımı alıp,ayakkabılarımı giyip merdivenlerden aşağı iniyorum.Dış kapıdan çıkışımla,bahar çiğliği kokusunda,ılıman havanın getirdiği ılık rüzgarlar yüzüme ve bedenime vuruyor.Aydos ormanları çevre yoluna çıkıyorum.Benim gibi düşünen insanlar,aydos ormanları altındaki yol boyunca kadınlı erkekli tek tükde olmak üzere Yakacık tarafına doğru yürümekteler.Bu yoldan diğer semtlere geçişler yapan yolcular taşıyan münibüsler ve otobüsler geliş gidiş yolunda sürekli gidip geliyor semtlerden semtlere işleri güçleri için gelip giden ve eşlerini dostlarını ziyaretler düşünceleri taşıyan insanları getirip götürüyorlar.Aydos ormanlarının kenarındaki kaldırımlardayım.Ormandaki ağaçlara bakıyorum.Çam ağaçları çoğunlukta.Buraya piknik için gelen insanlara hizmetler sunmak için,işletmeler açılmasına müsadeler verilmiş,orman içinde hemen yolun üstünde cafe ve restoranlar vs.ler var.Bir süre yürürken orman içinde normal büyüklükte bir yerde bir jeeple,yaklaşınca aynı yerde dönüp durmalarından farkediyorum,beyefendinin biri hanımına direksiyon çalıştırıyor.Bir başka araba daha ana yoldan ora gelip durdu.Direksiyonda bir bey,yan koltukta bir hanım,mutlaktırki onlarda araba çalışma ekserszileri yapma düşüncelerindeydi ama 2 araba oraya sığmayacağından çok az bir süreledikten sonra beklemeyip başka çalışma yeri düşünmüş olsalar gerek,devam edip gittiler.Kaldırımlarda yol alıp yürürken,araba çalışması yapanlar gerilerde kaldı.Orman kalın taş duvarlarla çevrili ve bazı yerlerinde tel örgülü çitlerde var.Seki usulü yerlerde yapılmış.Kafe ve restoranların bazıları  sahipsiz ve tamir gerekiyor.Bu barakaların altlarında sığınak teşkil edecek yerler oluşmuş.Oralara sığınmış yeni doğmuş köpek yavrularını görüyorum.Bir sürü varlar.Kendilerince hayata tutunmak adına antremanlar yapıyor,oyunlar oynuyorlar.Biraz daha aşağı inince duvarların ötelerinde ağaçların altlarına yatmış 7-8 köpek sürüsü var.Karşımdan yukarı istikamete çıkan başörtülü 5 kadın geçiyor.Bizim orada çokluk oluşturmamızla köpeklerden biri bize havladı.Duvar ve tel örgü olması umursattırmıyor havlamayı.Saldırmaları mümkün değil.Aşağılara inerken yavru köpeklerin fazlalığını ve bu köpeklerin orada barana olup zaman içinde çoğalmalarıyla sorun olacakları aklımdan geçiyor.Ciddi ciddi bu hayvanların kısırlaştırılmaları gerektiği düşüncelerini taşımaktayım.Kimse kusurlara bakmasın,bir dişi köpek 7-8 yavru yapar.Şehirler içindeki sokaklar kontrolsüz köpek sürüleriyle dolup taşabilir.Nihayet duvar bitiyor bayağı yol yürüdüm Yakacık istikametindeki meskenler tarafına girmeden geri dönüyorum.Yukarı çıkarken Uğur mumcu semti içerisine sapan bazı sapaklar var bu sapaklara geçişler semtin içine girmek için trafik ışıklarıyla sağlanıyor.Trafik ışıklarında vasıtaların duruşların birinde yolcu taşıyan Sultanbeyli tarafına giden münibüslerden bir gençkız iniyor.Bana uzaklığı 150 mt.falan.Elinde cep telefon kaldırımda beklemekte.Telaşlı bakışları var,etrafı sağı solu kolacan ediyor.Taşıtların durmalarından Uğurmumcu evleri istikametinden onun yaşlarında başka bir genç kız fırsat bulup bekleyen kızın yanına geliyor.Bir birlerine yaklaştıkları zaman bir sarılışları oldu sanki yıllardır görüşülmemiş hasretlik yansıtır gibi.Yanlarına 25-30 adım kala yaklaşmama rağmen sarılmalarının bitmediğini görüyorum.Adımlarımla yaklaştıkça bekleyen kızın hıçkırıklarını duyuyorum.Kimbilir,kimbilir diyorsunuz.Bu görsel içinizi eziyor.Eve doğru yürür adımlar atarken kafamda bir sürü sorular oluşuyor.Bu şahit olduğum sebebini bilmediğim genç kız ağlamasıyla İstanbul'da 2022 senesinin Aralık ayının son günlerinde yürümek için çıktığım Aydos ormanları kaldırımlarında beni hüzne boğan bu görselle bir gün daha bitiyor.25/Aralık-2022 Şerafettin Sorkun/İstanbul'dan

Yorumlar

  1. Devamı yarın mı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O günün anısına o gün görsellere yansıyan izlenimlerin algılanmaalrının kalem edilmesidir.Blog sayfasında İstanbul'la ilgili çok yazı var.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...