Ana içeriğe atla

GÜZEL KOZAN BİR ŞARKI HATIRINA YİNE AKLIMA DÜŞTÜN


Uzaklarda kalan erişilmez yaşanmışlıklarımıza bir daha dönebilmemiz,bir daha o yılları yaşayabilmemiz imkansız.O güzel yıllarımız inleyen nağmelerin vuruşları gibi vurur yüreklerinizin dibine dibine ve gelir yansır tüm gerçekliğiyle gözlerimizin önüne.Bir gün duyarsınız her hangi bir yerde.Bir kahve önünden adımlarken,sokakta bir yerden geçerken sesi yüksek açılmış bir radyodan,bir meyhane önünden bahtsız olduğunu düşünüp kederlerini burada mezar edip gömmeye çalışan,kader birlikteliği etmiş insanlar baranasıyla dolu mekan önünden yol alırken."İnleyen Nağmeler Ruhumu Sardı" çakılı kalırsınız.Bir hayvanı otlasın,aralaşıp gitmesin diye zincirine bağlanılıp bir kazıkla çakıldığı gibi orada siner,bulunulan yere sabitlenir öylece durursunuz.Ne diye?;Uzaklarda erişilmez yaşanmışlığın hatırasını yeniden yaşatan bu şarkının müzik sesinin kesilmesine,bitmesine razı olmaksızın gönlünüzü vererek dinlemek için.O yıllar varya o yıllar benim gerilerde bırakıp hatıralarımda hep yaşattığım,unutamadığım güzel yıllar.Kozan'da Kozan ortaokulundaydım bu şarkı ilk çıktığı senelerde.Müzik her yerde,her daim dinlenilecek,dinleyebileceğimiz imkanlar dışında.Radyo ne çalarsa onu dinlersiniz birde sinemalar başlamadan evvel sinemaların dışarıya bağlanmış apörlölerinden duyarsınız.Sinema makinisti başlayacak filme,ilgi alaka artsın diye günün şarkılarından makine dairesindeki pikaptan gözde şarkıların olduğu plaklardan koyar sinemaya gelecek olanlara bu müziklerle çığırtkanlıklar yapar,bizlerde oturur bir köşeye dinleriz bu şarkıları.Her şeyden sınırsız zevk ve heyecanlar alıp,duyduğumuz,her şeyi en fazla sevdiğimiz,her şeyden etkilendiğimiz o yıllarda bu şarkıda şüphesiz en etkilendiğimiz şarkılar arasındaydı.Yıllar sonra internette nostalji yaşamak adına eski yeşilçam filmlerini izlemek için gezerken Zeki Müren'ın "İnleyen Nağmeler" filmine rastladım.Film ha işte denilecek fazlaca abartılı sahnelerin olduğu hoşunuza gitmeyecek türden olsada,yeşilçam film çekimcilerince sadece Zeki Müren'in şöhretiyle seyirci çekilir,para getirir sanrılarıyla yapılmış,konusu ile ana okulu çocuklarınin bile ilgi göstermeyip,sevilmeyeceği,seyredilmesinin hoşlanılmayacağı bir film.Dereleri görmeden,büyük nehirleri bilmeden arı duru duygularla dolu olup ama daha üst kültür seviyesinde olmadığımız o yıllarda bu absürt filmi kaliteli bulmuşuzki gidip izlemişiz.Belkide o yıllarda masumhane duygular taşıyan insanlar oluşumuz bu filmi güzel buldurmuş olabilir.Ama şarkılar Zeki Müren'den dinlemeye değer.Bana bu günki yeni baştan seyrettiğim bu filmde İnleyen Nağmeler o hatıraları ortaokul yıllarımın anılarını yaşattı.Sırf şarkının hatırına o yıllarda izlediğim filmi şimdi bir daha izlemekten pişmanlık duymadım.Biliyorum şarkının ismini duyan bizim kuşağın hepisinin bu şarkı hatırına gözlerinin önlerinde yaşadıkları geçmiş,o çocukluk yılları canlanacak "İnleyen Nağmeler Ruhumu Sardı,Bir Rüyaki Orda Hep Şarkılar Vardı"29/Ekim-2022 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...