Ana içeriğe atla

RECM


     İnanç ve yasalar.Yani hukuk,yani kanun yani vijdanların değer yargısı:Yasalar herkeslere eşit haklar ve özgürlükler tanır.Suçlular yada suçlu;suç tesbit edilmiş,görenler şahit olanlar doğrultusunda,suçun doğruluğu,yapan ve yapanlarca belirgenleşip,netleşmişse,bu suçu işleyen kişi ve kişilere,yasalar gereği bağımsız mahkemelerde,bağımsız yargıçlar tarafından,gerekli ceza verilir.Bu doğrultuda,ülkelerin herkeslere eşit hak ve özgürlükler tanıyan,Anayasaları vardır.Anayasalar kişilere ayrıcalıklı haklar sağlayan,hakın,hukuğun yok hükmünde olduğu maddelerin dizelendiği basit argümanlardan oluşan satırlar dizeleri değildir.Suç işleyen kişi veya kişiler,konumları ve statüleri ne olursa olsun,kanunların temsil ettiği yargıçlar önünde,mahkemelerde hesap verecekleri kapsamlı,hukuk bilimi ve hukuk normlarıyla savunmalarını yaparlar,adil yargılanırlar,tespit edilen bir suç varsa cezalarını çekerler,yoksa beraat ederler.Medeni ülkelerin yönetim ve idareleri Anayasalarıyla belirlenir.                                                  İnanç;Din kurallarıdır.Bir dinin gerektirdiği kuralların vijdanlarda gördüğü değer ve eder nispetlerinde yaptırımcılığı vardır.Kişi ve kişilerin doğrulukları ve yanlışlıkları kendilerine kalmıştır.Sapkınlaşabilir,suç işleyebilir,mazlum ve gariban yoksul kimselerin haklarını yiyebilir,onlara eziyet ve onların hayatlarını yok edecek,bitirecek sömürü düzenleri uygulayabilirler.Dini alet ederekten,İşgal ettikleri kamu yönetimlerinde,kendileri ve yakınlarına,kamu yetkilerini kullanaraktan,çıkarlar ve menfaatlar sağlayabilirler.Bütün bunları dine dayandırarak,dini bütün görünerek,Allah adına devlet yetkilerini ellerine geçiren kişi ve topluluklar insanları kandırabilir ve kandırdıkları insanlardan her türlü sömürü çarklarına içine alarak yararlanabilirler.Konum ve statülerini değiştirerek mevkileri nispetlerinde değer yargıları sömürü ve asalaklıklara dönüşebilir.Kendilerine onlarında bu imkanlardan yararlanacağı destekçiler bulur,destekleyicileriyle birlikte kitleleri uyuyayan uyanmayan afyon veya uyuşturucu almışcasına sarhoşa döndüren bireylere  dönüştürebilirler.Taliban ülkesi Afganistan bu yüzyılda bunun bir örneğidir.                                                                                                RECM suç işleyen kadınlara uygulanan,Allah'ın kitabı olarak peygambere vahiy yoluyla indirildiği söylenen,adına kutsal kitap denen ve suç işleyen,suç işleyen demeyelimde zina yapan veya yaptığı söylenen kadınlara taş atılarak katledilmesi kitapta vahiyle bildirilip,öngörülmesi ,uygulanması gereken bir adalet düzenidir.Müslüman ülkelerinde bir çok kadın,para verilerek veya hatıra binaen bulunulan yalancı şahitlercede bu cezalar uygulanmıştır.Yerden alınıp atılan taşlarla bir kadın inandırıldığı evlatları ve hatta babası,kendi erkek kardeşleri tarafından RECM cezalarına layık görülüp,öldürülüp katledilmişlerdir.2001 senesinde kurulup bu senenin devamıyla ülkenin tüm seçimlerini ama hile ama seçim kanunundaki yaptığı değişiklerle halkın teveccühüne  layık görülüp seçimleri kazanan tek bir parti 20 yıldan faza ülkeyi yönetmektedir.Tek başına iktidar olan bu parti ve bu partinin genel başkanına cumhuriyet ülkesinde Allah'tan bile fazla yetki verilip,Anayasamızı rüşvetçi,kendisine çıkar sağladığı,yaşadığı zamanlarda,belgelerle tesbit edilip,ortaya çıkarılan,anayasa profösörü ünvanına haiz "Canım anayasayı bir kez delsek ne olur" deyip anayasa'mızın değiştirilmesi oylamaları olacağı seçimlerde,yaygaralar yaparak aklı ermez vatandaş yapılarımıza etkili olan bu kişinin de söylevleriyle,Anayasamızı hakikaten delinip,bu bir tek kişiye,ülkenin her tür selahiyet ve yetkilerini teslim edip,atıyla Üsküdar'ları geçirtip başımıza tam yetkili yaptık.Mühürsüz oylar geçerli sayıldı.Tek adam ülkenin bütün her şeyinden,kendi başına yetkili kılındı.Zaman içinde kişilerin irsiyetleri ve ruh halllerine göre akıl sağlıkları bozulabilir,yanlış kararlar verebilir düşünceleri hiç akla getirilmedi,tüm bunlar görmezden bilmezden gelindi,çoğunluğun kararları ve verdikleri,vermedikleri oylarla sandıkta,bu bir tek kişinin hökmiyatına teslim edilmiş olunduk.Bu 4/1 asırlık sultanın elinde, vatandaşlar olarak uçtuk ha uçtuk,çok uçtuk.İçlerinde yaşadığımız bu durumlar hakikaten fetösüyle,metösüyle,uyuşturucu şebekelerinin yurdun bir numaralı iş adamları ve zenginleri olmasından tutunda,yerel yönetimlerdeki yolsuzluklarla,ülkeninin lüzumsuz yollarla,tünellerle,köprülerlin ihaleleriyle daha bir sürü bunları sıralamaya ve saymaya gerek yok,yolsuzluğun,yağmacılığın,talanın Türk halkı olarak içine batırıldık.Hukuk guguğa döndü,adaletin adı var kendi yok ve sayılı günler bir bir tükendi.Gel zaman git zaman günler sular seler gibi akıp geçip giderken işte yaz bitip güz inimi seçim için son seneye gelindi.Büyük Atamızın kurduğu,kurumlaştırdığı ellerine bir keser bile almayıp bu keserle ülkeye bir tek çivi çakmadan devlet bütçesinden yatarak maaş alan din adamları hüviyetli kuruma başkanlık yapan diyanet işleri başkanı fetvalar veriyor,kanunlarımız susuyor,hakimlerimiz,savcılarımızdan tık yok.Diyanet işleri başkanı neredeyse sayıları insan nüfusumuzun yarılarına varacak kadar çok camilerimizde imamlara seçim propagandaları yaptırmaya başladı.Hukuk ve yasalarımız buna hiç bir şey demiyor,hiç bir savcımız harekete geçmiyor.Artık görülüyorki,kişilerin en büyük güvencesi olan,medeni kanunlarımız hiçe sayılarak,göstermelik mahkemelerimizinde sessizlikleriyle,kendileri gibi olmayan,kendileri gibi düşünmeyen kişilere,iftiralar atarak,RECM cezaları bile uygulanılabilecek bir düzeneğin içine,bu bir tek kişi tarafından sokulmakta oduğumuz gerçeğine,ne yazıkki süratle yaklaşıyoruz.İnanç bir vijdan işi olup,sadece o kişiyi bağlar.Yasalar kişi ve kişilerin hak ve özgürlükleri,güvenleri,gelecekleri ve yeni gelecek olan nesillerin teminatlarıdır.RECM,daha evvel şeriat ülkelerinde görüldü ve şahit olunduki.Bu suçu yükleyen kişinin,suçu yüklediği kişiye yani kadına,erkek akrabaları tarafından taş atma vijdansızlığının yapılmasını bile gerekli gördürmüştür.TC Atatürk ülkesidir,laiktir laik kalacaktır.Laiklik dinsizlik demek değildir.Bu tamamıyla Cumhuriyet düşmanlarının dini,amaçlarına göre kullanmak isteyenlerin,ayrıştırmalar yaparak,halkı hizipleştirmesi ve kendilerine çıkarlar sağlamaları adına uydurdukları palavralardır.İçinde yaşadığımız 20 yıl boyunca,nasıl Din kullanılarak kişi ve kişilerce,ele geçirilen devlet yetkileriyle,soyulup soğana çevrildiğmizi çok iyi gördük.Bu korkunç hasarın enkazının kaldırılması gerçektende çok zor olacaktır.Belkide Afganistan gibi bir sömürü düzeni ülkesi olup,emperyalist ülkelerin oyuncağı haline geleceğiz.Mülteci adı altında getirilen Suriyeli ve Afganlı ne oldukları belirsiz insan yapılarının ülkemize doldurulmasındaki maksat bundan başka ne olabilir?Ülkemizin tüm varlığı,Cumhuriyetimizin tüm edinimleri,betonlara dökülüp,birilerinin ceplerine,yapılmaları çok küçük bedeller olmasına rağmen,çok büyük rakamlar olarak büyütülüp,dövizlere endeksli anlaşmalarla aktarılmış,kendi kanunlarına inanmayıp,güvenmeyip İngitere'nin Londra'daki mahkemeleri yetkili kılınıp,Türk halkı,cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğuyla soyulup soğana çevrilmiştir.Bunu görüyor ve halkımızın halâ %30 lara varan bu soygunları göremeyip bu soyanlara halâ teveccühleri olmalarına bir anlam veremiyorum.Uyan halkım uyan soysuzların tek inancı vardır o da sadece para.Sandıkta kanununa,hukuğuna,haklarına,geleceğine sahip çık.Sahip çıkki çoğulculuğunla TC.ilelebet var olup yaşasın,gelecek nesilerin yurdu ,yuvası,vatanları olsun.Vatanın elden giderse dininde kalmaz imanında..08/Eylül-2022 Şerafettin Sorkun/Konya'dan  

    


     

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...