Ana içeriğe atla

ACIMASIZ ORTAMDIR

       Bir yanlışlık var ve bu yanlışlıklar içine alınıp aşılamayan düzenin oluşturulan gücüne boyun eğip bazılarımızın üzerinden rahatlıklarla bolluklar ve rehah içerisinde ömürler sürdüren kişileri zümreleri toplulukları düzenin işleyen bir çarkı olduğumuzdan yok edemiyoruz.Düzenin içine aldığı kişilere maaşlar bağlanması sana bana ölmeyecek miktarlarda az uz bedeller ödenmesi bizleride bu düzenin çarklarına alıp zincirin halkası yapıyor.Böyle olunca adına statü denilen meslekler ve işlerle toplum ayrıştırılıyor.Altta kalmalar ezilmeler yol gidememeler bir yerlere varamamaların ana nedeni kapitalizme çıkıyor.Neden fakir bırakılıyoruz?Hırsızlar ve bu hırsızların çeşit çeşit maskelerle karşımıza çıkıp onları yok edememiz ve onların hükmüyatları altına alınmalarımızdan dolayı.Bu hırsızlığın en ana mekanı olarak siyaset yapısını söyleyebiliriz.Siyaset yapısıyla devletin mekanizmaları ele geçirilip soygun ve talan işleri rahat icra edilebiliyor.Siyaset yapısının içinde olup uğraşanları es kaza bir iktidarlara gelirlerse kanunlar onlara yaptırım uygulayamıyorlar.Devletin onlara vermiş oldukları imkanlarla ne yapsanız ne etseniz kurtulamıyor sömürüldükçe sömürülüyorsunuz.Kanun adamlarının atamaları özlük hakları onların ellerine geçtiğinden kanunların onlarla uğraşmalarına gerek kalmıyor kanun adamlarıda onların hizmetleri ve direktifleri doğrultusunda hareket eder hale geliyorlar.Kapitalizm insanları anarşiye,hırsızlığa,yolsuzluğa aklınıza gelen gelebilecek olan her tür kanunsuzluğa itiyor ve kanunlar kapitalistlerin hizmetlerine ister istemez girmek zorunluluğunda kalıyorlar.O kadar geniş ve kapsamlı esir haline geliyorsunuzki birinden kurtulup birine takılıyorsunuz.Din kapitalistlere her tür kolaylığı gösteriyor ve onların emir ve hizmetlerine amade.Paranız var mal mülk servet sahibi kapital iseniz paranızla oruç tutturup oruçtan yırtıyorsunuz.Günahmı işlediniz camii veya kuran kursuna hatırı sayılır bağışlarla bu günahları sıfıra indirgeyebilip yada tamamla yok edebiliyorsunuz.Her şey parada pulda varlıkta mal mülkte servette.Fakirseniz her hareketiniz faül ve her attığınız adım günah.Çok dikkat edeceksiniz çok.Bir güzelmi geçiyor kafanızı kaldırıp baksanız günah,bakmayacaksınız kafanızı eğip yere yada yönünüzü çevirip duvarlara bakacaksınız.Ona bakabilme ve ona birliktelik teklif edebilme hakkı ona bakabilecek,onu rahat ettirebilecek para mal mülk sahibine ait.Haydi kazara bu güzel hatun sen baldırı çıplaksın ama o senin fiziğin ve etkinde kaldı,o zamanda sürünmeyi beğenisinin uğruna göze almak zorunda o da onun bileceği iş ve karar.Buna bu duruma diyecek bir şey yok.Kapitalizmde aşırı olmamak kaydıyla bu tür özgürlükler de olabiliyor.Velhasılı özgürlükmü ne olduğu belirsiz acımasız bir ortamdır bu şekil yaşamak gibisi.24/Mart-2022 Şerafettin Sorkun/Konya dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...