Ana içeriğe atla

ŞU BİZİM İMKANLARIMIZ

       "Eğitimi öğretimi millileştirmeden yoksun ülkeler yok olmaya mahkum olurlar."

         Bir barınak yapılacaksa önce temel ve onun varlığıyla üzerine taş döşenip yapı oluşturulur.Öğreti olmadığı müddetçe hiç bir canlı bilgi ve hüner sahibi olamaz.Bitkilerin anaları,besin kaynakları su ve toprak hocaları ise güneştir.Onların ne kadar boy alacaklarının hayat bulacaklarının bakımlarını takiplerini rehberliklerini güneş yapar ve onlara tutundukları beslendikleri yerlerde hayat verir.Gezegende bir sömürü çarkı kurulmuş bu sömürü çarkı Allah ve din menşeili olarak en itibar gören olanı olup insan niteliği taşıyan canlılar tarafından kullanılır atlas kumaş malzeme haline gelmiştir.Her ne kadar şimdilere kadar sürdürülen medeniyetlerden günümüze kadar din ve Allah sömürülürinden insanlar canlarıda dahil çok ağır bedeller ödemişler ve bazı ülkeler kendilerini kurtarmış iselerde bizim ülkemizde bu sarmaldan kurtulunulacak hamleler yapılması gerekirken aksine gericiliğe çanak tutulmuş ve bu sömürü çarkının içine ülkemizde alınmıştır.

      Gericilik ve yobazlık yılmadan bıkmadan tökezlemeden engel olunmazsa ufak ufak yavaş yavaş ilerler.Nasıl bir uyuşturucu vücuda alınırsa sersemlik yapıp vücudun tüm hareketlerini durdurur kişiyi uykuya yatırır ise din Allah kitap oruç namaz kavramlarıda ehil kişiler değil sahtekar kişiler aracılığı ve sebebiyetleriyle gericiliğin en büyük malzemeleri olarak bu yok etmeye çanak tutar hallere gelebilir.Bazı siyasal yapılarında aralarına girererek onlarında verdikleri desteklerle tarikatlar adı ve tarikatlar yoluyla din bahanesiyle iman sahtekarlıklarıyla bir türlü destekleri kesilemeyip sonları getirilemeyen bu sömürü çarklarının içindeki mendebur kişilik ve zihniyetler ilimden irfandan mahsur bırakılmış taşra ve kırsalları şehirlerdeki köyden kente gelmiş göç etmiş insan yapılarımızın bölgelerini mesken tutarak adım adım ilerleyerek istedikleri hedefe yaklaşmışlar ışıkları aydınlıkları kapayarak geleceklerimizi karanlıkla örtülemişlerdir.Eğitim;özelleştirilmelerden kurtarılmalı parasız ve her kesimin çocuğunun yararlanacağı nispetlere dönüştürülmelidir.Parasız ve devlet desteğinde olmazsa milletin çocuğunu yurt vakıf adı altında bunlar tekeline alıp karanlık zihniyetlerin nasıl bir FETÖ hortlatması yapması gibi fetöler zırtolar her an her zaman kendilerine devamlı bir zemin bulma olanağı yaratacaklardır.Geçmişlerde bir Köy Ensitüleri gerçeğimiz vardı.Köy çocuklarına okuma imkanı sağlayan bu okullarda köy çocukları hasta kişilere sıhhıyeler gibi iğne vurmalardan tutunda yapı ustalıkları,arıcılık,hayvan nallamalara o günkü ihtiyaçlar olan bakır kalaylamalara un öğütmeye hamur kararak ekmek yapmalara kadar her tür işlerin üstesinden gelebilecek beceri ve maharetlere sahip olup bu aldıkları yüklü bilgilerle atanarak yurdun dört bir taraflarındaki köylere dağılıp bu köylerdeki köy çocuklarına öğrendikleri bilgileri aktararak ülkenin üretkenliğine katkılar ve bilgiler sağlıyorlardı.Neden bu köy enstitülerimizi yeni baştan açarak kalkınmaya köylerimizden başlamayalım?.

      Böyle yaşamaktansa ona buna el avuç açmaktansa bir sürü eli ayağı tutan ortayaş insanının daha üretkenlik yapabilecekken hiç bir şey yapamasa 4 koyunu önüne katıp güdebilecek bu şekil katkısıyla bile şehir caddeleri ve parklarında boşu boşuna oturmaktan dolaşmaktan çok daha iyi yaşamının olacağı mutluluk duyacağı görsel medyalardan gördüğümüz kişilerin köylerine dönmelerini sağlayarak gerekirse topraklar vererek köylerimize ilgi ve alakaları artırıp tarlalarımıza buğday başaklarını yeniden serpip kimsenin hiç bir yabancının kullalılmaya alıştırıp kaullanılmasıyla haşereyi toplayan haşere alışkanlığına proğramlanan her türden yabancı ilaç ve gübreleri yurda sokmayarak aydınlık ufuklara doğru hareket eden bir büyük taarruz başlatalım.

      "Eğitim Tarım ve Hayvan üretimi"

Biz artık sonu olmayan yollarda beyhude yerlere koşturulup durmaktan çok çok yorulduk.Bize kahramanlıktan bahsedip devamlı savaşa sokmak isteyenlerin çocukları askere gitmiyor,Bize milliyetçilikten bahsedenlerin hepisi ülkenin para basan yerlerinin limanlarının köprülerinin tünellerinin başlarında rant kesip servetlerine servet katıyorlar,bizlere Allah sizleri açlıkla kuru ekmekle sınıyor deyip kendileri bir övün aç kalmayan kişilerin sofralarından kuş sütü eksik değil.Işıkları yakalım bu sahtekarları kan emicileri ortalığa çıkararak onların yalanlarına sahtekarlıklarına son verip hiç bir etnik köken ayırımı yapmadan bu ayrıştırıcılık oyununa gelmeden aydınlık ufuklara doğru yol alalım.Ne ile güçler ayrılığı dengesinin yeniden kurulacağını kuracağına inandığımız herkesin eşit hak ve özgürlüklerine sahip çıkan çıkacak olan yeni kadrolarla.Tek Akıl Hiç Akıldır asla itibar edilmez edilemez.Hele hele hesap verilmezlik,herkes muhakkak mesulu olduğu işten hesap vermelidir.Çaldırmazsak şu bizim imkanlarımız coğrafya olarak gezegenin hiç bir yerinde bu kadar bol ve verimli değildir...12/Ocak-2021 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...