Gün indi gitti çekildi sıradağların arkasına.Kızıl bir koruluk kaldı ufuklarda.Bu gün batımları içimde dert çoğaltan hüzün çalgıları çalınır gibi bir hisler bırakır giderken,ben sanki;tamamlayamadığım,kapatamadığım bir eksikliğin yoksulluğunu yaşarım.Tutulası değil hiç bir şeyler,sahiplenilesi değil görünen akseden tümden var sanılan yansımalar.Son saklambacı oynarken sobelenip gözlerimi yumarak 1-2-3-4-5-6 diye yüze kadar sayarak herkeslerin saklanmalarını bekleyen ebe çocuk bendim.Ya duvarlar arkalarına ya ağaç arkaları yada otlar siper edilerek sinen,saklanan herkesleri tek tek bulup sobeleyecektim.98-99-100 arkama önüme sağıma soluma saklanan sobe deyip gözlerimi açtığımda oyuna küçük diyerek almadığımız almamamıza rağmen ortamdan ayrılmayan herhangi bir yerde ama otlar üstü ama varsa bir duvara dayalı 2 küçük çocuk yüzlerine baktığım zaman gülen gözleriyle saklananların yerlerini belli ediyorlar bir yandan da oyuna kendilerini kaptırmışlar masum masum bakıyorlar.İşte bu tablo o zamanlar farkındalıksızlığın yaşanası en güzel değer olduğunu unutturacak kadar çok önemli işleri olan kişiler olduğumuzu sandığımızdan,hayatımızın bu en güzel anından hiç yaşamamacasına çok şeyleri kaybettiğimizin bu günlerde farkındayım.Soruyorum hanginiz bitmelerini isterdiniz o hayatınızın bir daha asla yaşayamayacağınız en güzel yılları olarak sıra sıra atlayıp geçirip bitirdiğiniz ve bitmesini hiç istemeyip yok ettiğiniz son saklambaçın?Varmı bitmese hep ebe ben olayım ben kalayım diyeniniz?..27/Ocak-2022 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan Ocak ayı kış yelini kovarken gün batımında sahilde..
Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...
Yorumlar
Yorum Gönder