Ana içeriğe atla

UZAKLARDA ÖZLEDİĞİM


    Köyde tarlalarda hayvanların arkasında güdüm için ileri geri hareketler ederken ekinler yeni işlenmişse(Biçilmişse)bu biçilen adlarına anız denilen kısa saplar kontrollü basmazsanız ayakkabılarınızın açık yerlerinden muhakkakki muhakkak girer ve çıplak ayaklarınıza batarak sizi yaralayabilir.Genelinde buğday ekilen tarlalarda olup kısa kesilen ekin saplarıdır bu anızlar.Yaşar Kemal'in "İnce Memed" eserini okumuşsanız İnce Memed'in çocukken tarlalarda ayaklarına batan çakır dikenlerini hafızalarınızda canlandırarak İnce Memed'in çakır dikenleriyle dolu tarlalardan geçerken ne çok çektiğini bir fırsatta da Apti Ağanın sultasını yıktıktan sonra o çocukluk günlerinde zorluklar çekerek çakırdikenleri dolu tarlalardan geçerken ayaklarına batan çakırdikenine olan öfkesini dindirmek adına çakırdiken tarlalarını ateşe verip yakarak yok ettiğini okuyanlardan ve İnce Memede hak verenlerden biriyim.Bunu tarlalarda izi olmayan koyun kuzular gütmeyenler davarın malın melalın peşinde gezmeyenler pek bilmezler.Ekinler biçildikten sonra kısa ekin sapları anızlarıda bir nebze çakırdikenlerine benzeştiriyorum.Anızlara nasıl kontrollü basılabilir?.Anızlara tepeden komple ayak üsten basılmaz.Anızın bir kısmı göze kestirilir kestirilen kısma basılacak ayak hafifçe kaldırılarak anızların yan kısımlarından anızlar aşağı yatırılır.Bu şekil kontrollü basmayla anızlardan ayaklarınızı yara bereler almadan kurtulabilirsiniz.Hayvanlar yeni biçilen tarlaları çok severler.Buralar ekiliyken kimseler girmediğinden,ayaklar basılıp değilmediğinden hayvanlara bol vitamin verecek otlar ekinlerin biçilmeleriyle zuhur eder.Çobansınız önünüzde ora bura hayvanlarıma ot bulacağım düşünceleri bitmiştir.Yeni biçik tarla hayvanlarınız için orası uzun bir süre kalınacak otlaktır.İşte dinlenecek en güzel fırsatı buldunuz.Tarlalarda tek tük kır armutları veya alıç ağaçları vardır.Yürürsünüz birinin gölgelik yerine ve ağaca sırtınızı yaslayarak otursunuz toprağa,dilinizde sevdiğiniz bir türkü.Bu türküyü öyle güzel söylersinizki sesinizin bu kadar güzel olduğu sizi şaşırtır.Sebebi uçsuz görünümler size özgürce bağırma,çığlık atma serbestliği vermiştir.Bundan dolayıdırki istediğiniz gibi türkünün perdelerine ve akışına betleşmeler(Kötüleşme) yapmadan derleme ve toplama yapabilir ağzınızlada çalgı ayarlaması düzenini yapar o gün güdücülüğünüzü mutlu bir şekilde bitirirsiniz.Eve dönersiniz yorgunsunuz,ilk akşamdan uykulara mağlüp olur yattığınız yerde bir tek dönmeden sabahı edersiniz.Hayatlarımız sessiz sessiz kentlere göçüp gitmelerimizle bu kentlerde çalındımı acaba?Biz o çobanlıklarımızda köylerimizde mutluluklarımızı askılara alıp daha iyi hayatlar bulacağız düşünceleriyle köylerimizi terketmelerimizle hayatlarımızın en büyük hatalarınımı yapmıştık?Bazen insan fazla bilgidende,gitmelerdende,şehir yaşamının meydana getirdiği gürültüler ve araç kalabalıklardanda kaçası ıssızlıkları arayası oluyor.Ben ve benim gibi düşünenlerdede öylesi bir şey oldu galiba.Köy görüp köyden çıkan akranlarım ve daha eskiler bu özlemi içlerinde duyuyorlar ama şüphesiz onları bağlayan nedenler var.Elbetteki bu nedenlerin başında yayılıp çoğalan çocuklarla torunlarla meydana gelen artışlar.İki kişiyle başlayan hayat belki tekrar herkesler yurt yuva sahibi olup ayrılışlar olursa tekrar iki kişilik mevcudiyete düşülürse belkide yine köy.Her ne olur ne şekil ayrılıklar yaşanırsa yaşansın bir gün insan ilk soluk aldığı,ilk adımlar atıp yürüdüğü,ilk suyunu içtiği,tozlu yollarında çocukluklar yaşadığı,gök kubbeyi seyrettiği,tepelerine,yamaçlarına çıktığı,üzüm bağlarını,bostanlarını adım adım gezdiği,kuzuların meleyişlerini duyduğu köyüne dönesi tutar.Bilinmeliki somon balıkları doğdukları yerlere zorlu şartlardan geçen uğraşlarla geri dönerler ve doğdukları yerlerde ölürler.Kim ne derse desin nasıl düşünürse düşünsün her insanda her hayvandan bir parça muhakkak vardır.Somon balıklarından eklenen parça ağır basarsa çok insan doğdukları topraklara geri dönüp orada ölmeyi,orada gömülmeyi arzulayıp çok isteyeceklerdir.20/Mart-2021 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...