Ana içeriğe atla

KANDIRILDIM


Günler evvelinde,çok çok uzun yıllar ötesinde bir gün süratle büyümek istediğim düşüncelerim aklıma geliyor.Artık kontrolümden çıkan,dur diyemeyeceğim kadar geç kaldığım bu büyümeyi engellemelere gücüm yetmiyor.Ben neden büyümek istedim?,şimdilerde geçmişi derinlemesine sorgul sual ediyor,kandırıldığımı düşünüyorum.Küçüklüğümde galiba oluklardan,çeşmelerden bol bol,arı duru tertemiz billur gibi gürül gürül akan sulardan avuçlar,hapamlar dolusu içmelerden bıkmış olacağımki...,O zamanlarda kola şu bu vs.gibi içecekler yoktu sadece meşrubat olarak içilen,kapakları bıçkıların ters taraflarıyla patlatılarak açılan gazozlarla kandırıldığım düşüncelerini taşımaktayım.Bozkır'da Söğütlü Fahri amcanın çocukları Hasan Ali ve Fikret abi kardeşler üç tekerlekli bir bisiklet üzerinde çarşıda bu mevzu ettiğim gazozlardan satarlar ben Son Yaz mahallemizden çarşıya inişimle Hasan Ali yada Fikret abinin 3 tekerlekli gazoz arabasını çarşı meydanına getirip,buz kalıplarının üzerinde gazozları çevirip bir yandan da soğutarak "32 dişe keman çaldırıyor"diye bağırışlarıyla oluşan kalabalığın arasına parasızlıktan fazla yaklaşamaz geçerdim bir köşeye,pusmuş vaziyette,keyifli keyifli bu gazozları içenlere bakar ve büyüyünce çok param olacak,bende bu gazozlardan doyası içeceğim diye kendimi avutur imrenmelerimi ve isteklerimi büyüyeceğim o zamana saklardım.Ya bir külahın içine konulup yine parası olanların alabildiği dondurmalar,un kurabiyeleri,Atatürk ilk okulumun önünde bir tablanın üzerinde o zamanlarda yemeyi çok istediğim fıstıklı şamvale (şambalı) tatlısı satan Çat'lı (Çağlayan) olduğunu bildiğim ismini şimdilerde hatırlamamın mümkün olmadığı bu kişi ve bu mevzu öte beri mamülleri alamamamın öfkeleriydi beni büyümelere iten.Ülüklü futbol topları vardı almaları çok isteyip sahip olamadığımız benim o canımın büyümek için çok istediği çocukluk yıllarımda.Sonyaz mahallemizde bütün çocuklar aşağı şose yolda toplanır kılmıdır keçemidir ben hangi mamüldür pek bilmem ama büyüklerin yapıp getirdikleri yuvarlanmış bu mamüllerle kıran kırana futbol oynamalarımız Bozkır futbol sahasına taşınır,maddi durumu iyi olanlardan birinin getirmiş olduğu dolma topa dönüşen keçe toplardan sonra küçücük dolma topun peşinde saatlerce süren maçlarımız topun çarşamba çayına kaçmasıyla son bulur ve derdimki büyüdüğüm zaman çok güzel bir futbol topu sahibi olacağım.
Büyüdüm çok gazozlar içtim,dondurmalar yedim,şam tatlılarını götürdüm soluksuz,mikase toplarım oldu,bunlarla maçlar oynadım hiç birisinde çocukken duyduğum heyecanlar yoktu.Ben gerçekten kandırılmış,avutulmuşum.11/Haziran-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...