Ana içeriğe atla

BİR ZAMANLAR




Eski günlerinizi akıllarınıza getirmeden yeni içinde bulunduğunuz zaman zarfındaki günlerde devam edecek gelişmelere birden bire kararlar veremezsiniz.Ev alacaksınız,araba satın alacaksınız veya çocuklarınız hayati meseleler üzerinde kararsız kalmaktalar veya ani kararlar verecekler onlara doğru veya eğri kararlar olduğu hususunda uyarılar yaparsınız.Böylede olmalıdır.Ebeveynleriniz sağsa ebeveynlerinize ve en önemlisi eşinize muhakkakki muhakkak fikir sormalı,fikrini almalı bu yetmedi en yakın arkadaşlarınıza konuyu açmalı arkadaşlarınızın fikirlerinede itibar etmelisiniz.Tüm bu çoklu ortak bilgi birikimleriyle kararlarınızı sabitleştirip gerçek size uygun olacak karara varırsınız.Öteden beri biliniyorki evinize hırsız girip öte berinizi çalmış tüm birikimlerinizi yüklenip götürmüşse,7 den 70 e herkes kabahatin sizde olduğunu söyleyip hırsızı haklı çıkarabilirler.Yani bunu örnek olarak veriyorum herkeslere danışmışlıkla yaptığınız alışverişlerde eğer kanmış büyük madik yemişseniz bu vesilelerle kimsenin sizi suçlama ve akıl ve
rmişlikleriyle karşılaşmamış olacaksınızdır.Bir zamanlar Hoca Nasrettin'in evine hırsız girer ve komşular şunu yaptınmı,bunu yaptınmı vs.tümden Hocayı suçlamalarıyla,akıl vermeleriyle nihayetinde Hoca Nasrettinin öfkelenip yahu komşular hırsızın hiçmi kabahati yok dediği gibi sakın ha sakın Hoca Nasrettin gibi kabahatli ve suçlu durumlara düşmeyin.Bu yüzden bir iş yapacak ve yapmaya karar verecekseniz kurt kuş herkeslerden fikirler alın. Konu rahmetli Ebem(Babaannem)ve Hollanda'da bulunan 3.Kardeşim Nurettin arasında ve aileden olmayan fakat arkadaşlarımız olan 3.kişilerle cereyan etmiştir.Dedem Sait Sorkun Konya Öğretmen Evleri Gaz Deposu Sk.Sorkun Apt.nın en üst katında oturuyordu bu mevzunun olduğu yıllarda.Sorkun Apt.nını öyle 40-50 daireli ve tamamı Dedeme ait olduğu sanılmasın ve etraftan da böyle bir düşünce taşınmasın kanısıyla anlatmak zorunluluğu hissediyorum.Rahmetli Dedem bu mahalden zamanın zamanında bir arsa almış ve burayıda kat karşılığında vererek yapılan evlerden arsasının karşılığı olarak 3 daire hak etmiş.Bu dairelerden en üst kata yerleşip burası yerleşkesi mahali olmuş.Biz o yıllarda Öğretmenevlerinin Pirebi Mahallesinde oturmakta ve Dedeme 150-200 mt.falan uzaklıkta mesafelerdeyiz.Küçük Amcam Hayrullah Sorkun özgür takılır gecenin Dedemi kızdıracak en geç olacak zamanlarını bile sokaklarda geçirdiğinden Dedemle arası hep limoni ama Ebem tarafından korunmada olduğundan gençlik yıllarının kendine ait olarak gördüğü tüm haklarını arkadaşlarıyla tepe tepe kullanmaktadır.Onun büyüğü Amcam Mustafa Sorkun faal futbol oynamakta sabahtan akşama İstasyon mevkiinde bir kıraathane ve statda vakit geçirdiğinden izini bulabilene aşk olsun.Geriye Dedem ve Ebemin ufak tefek işlerine yardımcı olacak büyük Halam Ayşe Kaya'nın çocukları kuzenlerim Hacıali,Şükrü,Gürsel amadeler ama Gürsel ufak ve halamda ona kıyamaz bizler kalmaktayız.Evet bizler ara ara Dedemlere uğrar ev işlerine yardımcı olur ve dışarıdan ufak tefek ihtiyaçlarını gideririz.Bu şekil onların işlerini görmemiz yanlarına uğramalarımız rahmetli Babamıda sağlığında çok mutlu etmiştir.Böyle bir ihtiyaç gidermek için 3.kardeşim Nurettin Dedemin olmadığı bir zaman birazda vakit öldürmek adına Dedemlere uğrar.Dedem evde yoktur Ebemle biraz otururlar.Ebem kardeşim Nurettin'e kendisine bir tavuk alıvermesini bunun içinde 20 Tl.verir.O dönemlerde muhacir pazarı olarak bilinen Konya'nın pazar ihtiyaçlarının görüldüğü alanın çocuk yetiştirme yurdu tarafında kalan kısmında marangozların dülgerlerin dükkanlarının yanı sıra bazı boşluklarda kalan kısımlarında ise tavuktur,keçidir,koyundur,danadır canlı hayvan satışları vardır.Vatandaş yetiştirdiği bu tür hayvanlarını paraya ihtiyacı olduğu zamanlarda bu alana getirir burada satışa sunar,böyle bir ihtiyacı olan vatandaşlarda buradan bu ihtiyaçlarını giderirler.Nurettin tavuk almak için Ebemlerden çıkıp fazla uzak olmayan o mesafeye doğru yol alırken yolda Kara Memet'e rastlar.Kara Memedi daha evvelki yazılarımda epeyi kalem ettiğimden burada tekrar anlatıma gerek görmüyorum.Memet Nurettin'e ortak nereden geliyor nere gidiyorsun der.Ortak lafı o evrelerde arkadaşlar arasında samimiyet göstergesi olarak söylenen ve bayağıda tutmuş olup gençliğin yani o zamanki gençlerin samimi arkadaşlıklarında bir birlerine hitap haline dönüştürüp sıklıkla kullandıkları bir laftır.Nurettin Ebemin 20 lira verdiğini tavuk almak için muhacir pazarına doğru gideceğini belirtir.Memet ne sende 20 lira var ve sen Ebene tavuk almaya gideceksin der.Nurettin evet der aynen bu söylediğin gibi bende 20 lira var ve ben o söylediğin şeyi yapacağım yani Ebeme tavuk alacağım.Kara Memet ortak Şükrü'lerde tavuk dolu gideriz Şükrü'ye alırız Şükrüden bir tavuk 20 liğide 3 e böleriz.Nurettin düşünür mantıklı bulur.Haydi Şükrü'yü bulalım.O zamanlar Konya ufak 100-150 bin nüfuslu gençlerin takıldıkları bir birlerini rahatça bulabildikleri uğrak yerleri belli,Şükrü ise sabahtan akşama kız sanat enstitüsünün önünde ya volta atar yada kız ortaokulunun orada turlar.Kafasında karşıt cins kavramı çoğunluktadır.Şükrü'nün Babası Meram'da bir çiftlik evinde çiftlik sahibinin tavuklarına ve bahçesine bakar.Bahçede birde müştemilat vardır Şükrü'ler burada kalır.Şükrü kendisinin Şükrü Doruk'un torunu olduğunu Meramdaki Şükrü Doruk ilköğretim okulunu Dedesinin yaptırdığını vs.3-5 daha ilavelerle zaman içinde kendisininde bu yalanlara inanır hale geldiği biraz matrak yalanlarında zararsız olduğundan dost canlısı bir arkadaştır.Onu tanıyanlar bu yalanlarına bıyıkaltı gülerler tanımayanlar ise Şükrü'yü yeşilçam sinema jönlerinin taklit konuşmalarıyla sürdürdüğü lehçesiylede çok zengin olduğunu sanırlar.Şükrü Doruk Konya'da kereste ticareti yapan çok zengin bir iş adamıdır.Konya'ya okul vs.gibi çok hayırlar yapmış ve çoru çocuğuda olmayan hayırsever biridir.Böyle olduğu için tüm servetini neredeyse bulunduğu,yaşadığı kentte hayır işlerine harcamıştır.Konya Meram'daki Şükrü Doruk ilk öğretim okulu bu hayırsever iş adamımız tarafından yaptırılıp adını taşıyan bu okul Milli Eğitime hibe edilmiştir.Bu okul daha evvel Meram'ın merkezinde iken ve ilkokulken zaman içinde kentin büyümesi ve Meram mesire alanı olmasından bu büyümeyle aşırı ziyaretlerden ötürü Konya büyük şehir belediyesi bu ilkokulu yıkarak Aşkan Mahallesine taşınmış ve şimdiki iktidarın imamhatipleşme düşünceleriyle hemen hemen neredeyse bütün okullara imam hatip adını vererek Şükrü Doruk'un bu okulunuda bu akibetin içine almıştır.Şükrü Doruk'un hayırları saymakla bitmez bir zaman Konya Gazi Lisesinin hemen cadde üstündeki şimdi yıkılan Şükrü Doruk reviride o dönemlerde hasta ve kimsesiz öğrencilerin tedavi edilmesi için Şükrü Doruk tarafından yaptırılıp hibe edilen yerlerden biridir.Hatta bir dönemler Konya'nın en meşhur mezarlıklarından biri olan üçler mezarlığı Konya Belediyesinin maddi yönden çok sıkıştığı o dönemlerdeki evrelerde Şükrü Doruk'a satılmak istenir.O maliyet sorar maliyet çok büyük bir rakamdır bu hayırsever iş adamı bu mezarlığı parasını verir alır ve yine Konyalıya hibe eder.Yani şu andaki Konya üçler mezarlığı Şükrü Doruk beyefendinin Konyalılara bir armağanıdır.İşte bizim Şükrü'de bu hayırsever iş adamının ününden bir nebze kendine bir pay çıkararak Nasreddin Hocanın tavşanın suyunun suyu hikayesindeki gibi Şükrü Doruk'un suyunun suyundan kendine ün çıkartarak torun ünvanını alarak toplumda itibar sahibi olur.Evet mevzuyu dağıtmayalım Kardeşim Nurettin ve Kara Memet tarafından Şükrü çabucak bulunur çünkü düşünülen tahmin edilen yerdedir.Olay anlatılır Şükrü koca gözlerini açar parasızdır,o yıllarda parayı kazanmak çok zordur parasızlık ise bulaşıcı bir vebadan daha zordur.Meram'a uçarcasına giderler.Meram Eski Yol ile Meram Yeni Yol arasındaki Kirazlı mevkiindeki dış bahçe duvarı kerpiçten olan Şükrü'lerin evin oraya geldikleri zaman planı yaparlar.Şükrü önce eve girecek Babasından yahut Annesinden bir fırsat bulup gizlice aldığı tavuğu bahçe duvarından Nurettin'le Kara Memet'e uzatacak Memet'le Nurettin tavuğu alıp gidecek sonra çarşıda Gazi Lisesinin oradaki caddenin karşı tarafında kuzucu apt.nın altında bulunan daha çok talebelerin takıldığı Ramazanın işlettiği kahvede buluşup parayı bölüşecekler.Şükrü'nün eve geldiği zaman evden geri çıkması kolay olmayacaktır zira yapılacak çok iş vardır.Dedikleri,düşündükleri,kurdukları plandaki gibi Şükrü odaklandığı bu işten Annesini Babasını tehleyerek,onları bir tarafa yönlendirerek kolladığı bir fırsatı değerlendirip dışarıda bekleyen Kara Memedle kardeşim Nurettin'e kerpiçlerden örülmüş bahçe duvarı üzerinden tavuğu uzatır.Dışarıda pür dikkat beklerken tavuğun gelmesiyle,tavuğu duvarın üzerinden Şükrüden kapışlarıyla ellerinde tavuk Ebem'e doğru uçarcasına sevinçle yol alırlar.İş çabucak ve kolayca hallolmuştur.Öğretmen evlerine geldikleri zaman Memet dışarıda bekleyecek Nurettin tavuğu Ebem'e götürecektir zira Ebem Kara Memedin tavuk satıcısı olduğuna inanmayacaktır,Nurettin pazardan aldığını söyleyecektir.Mahalleye gelince kararlaşılan gibi Nurettin yukarı çıkar.Memet zula bir yer bulur orada voltalar bir yandanda Sorkun Apt.nın dış kapısından Nurettin'in çıkmasını bekler sıklıklıkla gözleri dış kapıdadır.Nurettin tavukla dış kapıda görünür Memet korkuyla olmadı galiba düşüncesine kapılır.Yanına geldiğinde "Ne oldu" diye sorar.Nurettin tavuğu Ebemin kestirmesini ve tüylerini yolup öyle getirmesi gerektiğini Memede anlatır.Memet tamam der bir adam bulur kestiririz korktuğum gibi değilmiş der.Birlikte sokaklarda ellerinde Ebemden aldıkları bir bıçak ve tavuk adam aramaya koyulurlar.Nihayet bir adamdan tavuğu kesip kesemeyeceğini sorarlar adamın ikilemde kalmasıyla emmi dayı diyerek alttan girip üsten çıkarak sevap olur vs.lerle kesmeye razı ederler.Sanat okulu yanındaki boşlukta kesilen tavuğu birlikte yolar temizlerler.Sonra Nurettin tekrar Ebeme yol alır.Yukarıda Ebem tavuğun karnını,iç organlarını temizlettirir,küçük tüylerinide ocak üzerinde üttürdükten sonra Nurettin'e üstün başın battı bu şekilde gidemezsin,git üstünü başını odalardan birinde soyun,banyoda yıkanda öyle git der.Nurettin boş odalardan birine girer,üstünü başını çıkarır banyosunu yapar,kurulanıp çıktıktan sonra soyunduğu odaya girer aynı üst başlarını tekrar giyer ve pantolonunun cebine bakar para yoktur.Allah Allah diyerek düşürdümmü acaba diyerek yerleri gözleriyle tarar,tekrar tekrar diğer ceplerine giydiği çamaşırların ters çevirip iç yanlarına her taraflarını araştırır para yoktur.Ebem bulunduğu odadan Nurettin giyindinmi diye sorar giyindim Ebe diyerek odadan çıkınca Ebem bunumu arıyorsun diye 20 liği Nurettine gösterir.Nurettin şaşkındır bu şaşkınlığı geçmeden Ebem söyle bakalım para buradaysa sen bu tavuğu nereden buldun der.Nurettin zor durumdadır yeminler eder vallaha Ebe satın aldım falan filan desede Ebem bu benim verdiğim para bu para harcanmadıysa sen bu tavuğu nereden buldun bunun hesabını ver bakalım der.Ebe ben satın aldığım adamı sana getireyim diye bin bir yemin billahtan sonra Ebeminde git getir demesinin ardından ev çıkış kapısından kendini dışarı atar.Göya satıcıyı Ebesine getirecektir.Dışarıda uzun müddet bekleyen bu bekleyişlerle sıkıntılar basan Kara Memet Nurettin'in tehlediği Sorkun Apartmanının dış kapıdan çıkışıyla gülümser.Nurettin caddeye iner yukarıdan Ebem bakıyormu diyede arkasına dönüp balkonu ve pencereleri farkettirmemecesine Ebem bakıyorsa şüphelenmesin zannıyla inceler.Kara Memedin beklediği sokağa girince artık Ebem onu balkondan ve pencerelerden göremeyecektir.Nurettin Kara Memede olayı anlatır Memet dinler dinler Nurettin'in anlattıklarına inanmaz daha doğrusu paraya öyle şartlanmıştırki inanası gelmez..Başlatma ebene sen bizi akart edip paranın tamamına konacan ha yemezler der.Nurettin yemin billah ellerini ceplerine götürür iç astarlarını çevirir o klasik yeminleri ekmek kuran çarpsın 7 tane kurana el basayım diye sıralar.Onlar bu şekil bir inandırma ve ikna olaylarını yaşarlarken Şükrü kararlaştırdıkları yere Babasını atlatıp erkenden gelmiş sabırla ikisini beklemektedir.Konya Erkek Lisesi(Gazi Lisesi) karşısında Kız Sanat Enstitüsü vardır.O yıllarda aşağıda Mevlana caddesi istikameti iplikçi camii karşısındaki şimdiki Özel İdare binasının orası Karatay Lisesi idi.Onun Alaladdin tepesine yakın Kuzey tarafı yönünde eski kız öğretmen okulu vardı.Bu tarihi yapı bir zamanlar selçuk üniversitesi rektörlük binası olarakta bu kurumun bünyesinde kullanılmıştı.Bu kurumun alt tarafında Konya İmam Hatip Lisesi vardı,Öğretmen okulu karşısında Kız Lisesi ve eski adalet sarayı bulunmaktaydı.İşte tüm okul sayısı ortaokullar hariç bu kadardı.Liseli gençlerin ve ortaokullu talebe yoğunluğunun olduğu bölge Anıt ve zafer alanıydı.Talebelerin okul çıkış ve gelişlerinde buralar çok kalabalık olur kızlı erkekli bu öğrenci kalabalığıyla birlikte o yıllarda birde çarşıyı dolaşmak adına çıkan vatandaşlarla Konya'nın bu bölgesi çiçekler açmışcasına caddeleri cıvıl cıvıl bir kaynaşma ve insan mozayığı görünüme büründürür,bezer,desenler genç yaşlı her türden insanıyla Konya çarşısı ve bu semtler insan karnavalını andırır bir hava yansıtırdı.Vitrinler seyredilir alışverişler yapılır Konya insanı zaferde bu turlayışlarla kendini mutlu hissederdi.Karşıt cins burada bu caddelerde bir birlerine ilk bakışları yaparlar bu bakışlarla bir birlerini çekim alanlarına alırlar hayatlarında ilk aşk diyebilecekleri,unutamayacakları,hatıralarında her daim akıllarına getirerek anacakları ilk heyecanlarının geçtiği bu yerleri ve o yaşanılan yılları uslarının bir köşesinde bir sır gibi saklı tutacakları yıllar olarak hep anımsayacakları ve anımsadıkları muhakkaktır.Zafer Alanı,Alaladdin Tepesi,Anıt Alanı ve İstasyon Caddesiyle şimdi siyasi nedenlerle yıkılan Stad alanı Konya olarak o evreleri yaşayanların anılarıyla dopduludur ve belleklerde Konya olarak buralar yer işgal eder.Şükrü Yonca Apt.nının hızasında Samet Kuzucu'nun(Eski Adalet Partisi Mebusu)Kuzucu Apt.nı altında liseli gençlerin takıldığı Ramazan'ın kahvenin dışındaki boşluğun çarşıya bakan köşesinde gözleri Anıt alanı tarafından gelecek olan kardeşim Nurettinle Kara Memedi kollayaraktan beklemekte ve bu bekleyişlerle sabırsızlanmaktadır.Nitekim Gazi Lisesinin Anıt'a yakın köşesinde onların sallana sallana gelişlerini görür.Heyecanlıdır onlar yanına gelmeden süratle oradan ayrılıp karşı kaldırıma geçerek önlerine doğru yürür.Düşündüğü gibi değildir Nurettininde Memedinde suratlarında ve gelişlerinde meymenet yoktur.Olay anlatılınca Şükrü Kara Memed gibi tepki vermez.Canın sağ olsun ortak der.Kara Memed bu karşılayışa ve Şükrünün tepkisizliğine şaşırmış Nurettin ise rahatlamıştır.Hepimizin yaşadığımız çocukluk yıllarımızda büyüklerimizden gizli yapıp sakladığımız bizlerinde Bir zamanlar diye anımsayacağımız böyle yahut buna benzer bir hikayemiz veya hikayelerimiz muhakkak olmuştur.Saklamamalı her zaman her daim bedel ne olursa olsun dosdoğru olmalı dürüstlüğü ilke edinmeliyiz.Hata nerededir?Tavuk o yıllarda 3,5 veya 4 liradır.Ebem tavuğun bu fiyatlarda olduğunu çok iyi bilmekte ve Nurettinden paranın üstünü beklemektedir.Hey gözünü sevdiğim yılları Nurettin Kara Memet ve Şükrüye olumsuzluklarla sonuçlanmış olsa bile Ebem için olumlu sonuçlanan bu ve bunun gibi olayları geçmiş günlerde çoklarımız yaşamış olup ve yaşadığımız o günler her hatırasıyla aklımıza geldikçe dudaklarımızın büzüşüp tebessümlere dönüşüverdiği hatıralarımız hiç doyulmamışcasına,sanki hiç yaşanmamış gibi bir bir tükendi gitti.11/Mart-2021 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...