Eski bir fotoğraf evinizin çekmecesinde yahut kıyıda köşede bir yerlerde elinize geçiverir.Uzun uzun bakarsınız o resme.Daldırır sizi mazinin o urganların çekme çelik halatların ölçümlerine yetmediği derinliklerine.Bir hüzün dalgasıda ayrıca sarıverir tüm bedenizi o resme bakışınızla birlikte.Bu resim ölmüş Anneniz yahut Babanız yahut mazide bir zamanlar dolu dolu heyacanlarınızın olduğu evrelerde verdiğiniz bir pozdur.Ağır ağır çıktığınız hayat merdivenlerinde merdivenin son basamağına nasıl bu kadar çabucak geliverdiğiniz sizde buruk bir acıya dönüşmüştür..Zamanın değişmesiyle dijital ortamlara geçmelerin getirdiği,cep telefonlarınızla anında görüntüler aldığınız,alabildiğiniz imkanların size sunduğu olanaklar eski resimlerinizin ortadan kalkmasına neden olmuştur.O elinize geçen bir tek resim nasıl orada kalmış unutulmuş ve gözünüze çarpmış ise sizi evin bir tarafında yahut dolaplarınızın çekmecelerinde özenle muhafaza ettiğiniz eski albümlere maziyi yaşamak adına yönlendirmiş iç güdüsel olarak zorlamıştır.Albümdeki sayfalar tek tek açılıp bakılırken yavaş yavaş,ağır ağır çıktığınız merdivenler gibi yavaş yavaş,ağır ağır mazideki hayatınızı gözünüzde canlandırırken elinizde olmadan gözlerinizde ıslanmıştır.Albümler,eski unutamadığınız defalarca dinlediğiniz şarkılar,bir zamanlar heyecanlarla dolu dolu yaşadığınız mahalleniz,ayrıldığınız yahut hiç ayrılmadan ömür tamamladığınız şehriniz,ilkokul yıllarınız ve unutamadığınız o defalarca yürüyüp geçişler yaptığınız sokaklarınız ve her aklınıza geldiği zaman halâ bedenlerinizde ürpertiler uyaran gençliğinizin ilk heyecanları olan ilk aşklarınız.Hepsi mazinin çok derinliklerinde gömülü kaldılar ama siz yaşadıkça yaşamaya ve anılmaya devam edecekler.2/Aralık-2018 Şerafettin Sorkun Konya'dan
Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...
Yorumlar
Yorum Gönder