Gönlümüzde depreşik duyguların taklalar atar,dağ dağ heyecanlara dönüşen çılgınlıkların had safhalarda olduğu,tarifi zor,anlaşılması güç,egoları yüksek,doyumsuzlukları hiç bitmeyen yer kürenin adına insan denilen uçarı varlıklarımıyız?Keşke deriz keşke;"Yer küre tüm imkan ve olanaklarını bizlere sunsa,sadece bu güzelliklerden,bu imkanlardan bizler yararlansak".Yaşadığım kentlerde çocukluğum zıp zıplarıyla,gazoz kapaklarıyla,aşık kemikleri oyunlarıyla içime sığmayan heyecanlarla dolu dolu geçti.Ne heyecanlar yaşardık bu oyunları oynarken arkadaşlarımızla.Okul bitiminde daha annelerimizin hazırladığı yemekleri al acele sofralarda bitirmeden kalkar,sokağa atar,kaptırdık kendimizi bu oyun dünyalarının gizemine.O gün bilyelerimiz,gazoz kapaklarımız,aşık kemiklerimiz ütülmüşsek azalmış veya hiç kalmamışsa dünyamız daralır,per perişan durumlara düşer bağlar,bahçeler,hanlar,hamamlar,kervansaraylar kaybetmişcesine ağzımızı bıçaklar açmaz,üzüntülerden yaşam dengelerimiz sektelere uğrardı.Çok az şeylerdi bunlar ve bizler bu az şeylerle mutlu olmasını bilen mahallelerde kimselere zararları,ailerine masrafları fazla olmayan yeryüzünün tümden masum çocuklarıydık."Bir sus,ağzını hiç açma" derlerdi isteklerimize.Hiç bir arzunuz ve isteğiniz olmasın,çarşı bakkallarından,o en çok arzuladığınız erdem şekerler veya sorma şekerleri almalara paranız olmasın,çoğunluk pek olmaz almaya,mahallenizden söğüt dallarından örülmüş sepetin,dalların aralarına çöpleri sıkıştırılıp görselinize sunulmuş horoz şekerlerini horoz şekerci önünüzden geçip giderken canınız çekmesin!!,siz o zaman hiç yaşamamış buzlarla dondurulmuş yaşaması askıya alınmış,soğuk hava depolarında saklı,birer kalıpsınız.Bizim zamanlarımızda insanlar fakir zengin ayrımının yapıldığı yıllar değildi.Belki yine vardı ama tüm çocuklar aynı okullarda okur,tüm çocuklar aynı oyunları oynar ve tüm çocuklar bu ayırımları bilmeyecek saflıklarla doluyduk.Keşke herkeslerin babalarının keselerinde çil çil altınlar dolu dolu olsada,çocuklar küçücük yaşamlarının içinde sanayilerde çocuk işçiler olarak çalışma mecburiyetlerinin içlerine atılmadan doyası çoçukluklarını çocukken yaşayabilseler.21/Mayıs-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Gönlümüzde depreşik duyguların taklalar atar,dağ dağ heyecanlara dönüşen çılgınlıkların had safhalarda olduğu,tarifi zor,anlaşılması güç,egoları yüksek,doyumsuzlukları hiç bitmeyen yer kürenin adına insan denilen uçarı varlıklarımıyız?Keşke deriz keşke;"Yer küre tüm imkan ve olanaklarını bizlere sunsa,sadece bu güzelliklerden,bu imkanlardan bizler yararlansak".Yaşadığım kentlerde çocukluğum zıp zıplarıyla,gazoz kapaklarıyla,aşık kemikleri oyunlarıyla içime sığmayan heyecanlarla dolu dolu geçti.Ne heyecanlar yaşardık bu oyunları oynarken arkadaşlarımızla.Okul bitiminde daha annelerimizin hazırladığı yemekleri al acele sofralarda bitirmeden kalkar,sokağa atar,kaptırdık kendimizi bu oyun dünyalarının gizemine.O gün bilyelerimiz,gazoz kapaklarımız,aşık kemiklerimiz ütülmüşsek azalmış veya hiç kalmamışsa dünyamız daralır,per perişan durumlara düşer bağlar,bahçeler,hanlar,hamamlar,kervansaraylar kaybetmişcesine ağzımızı bıçaklar açmaz,üzüntülerden yaşam dengelerimiz sektelere uğrardı.Çok az şeylerdi bunlar ve bizler bu az şeylerle mutlu olmasını bilen mahallelerde kimselere zararları,ailerine masrafları fazla olmayan yeryüzünün tümden masum çocuklarıydık."Bir sus,ağzını hiç açma" derlerdi isteklerimize.Hiç bir arzunuz ve isteğiniz olmasın,çarşı bakkallarından,o en çok arzuladığınız erdem şekerler veya sorma şekerleri almalara paranız olmasın,çoğunluk pek olmaz almaya,mahallenizden söğüt dallarından örülmüş sepetin,dalların aralarına çöpleri sıkıştırılıp görselinize sunulmuş horoz şekerlerini horoz şekerci önünüzden geçip giderken canınız çekmesin!!,siz o zaman hiç yaşamamış buzlarla dondurulmuş yaşaması askıya alınmış,soğuk hava depolarında saklı,birer kalıpsınız.Bizim zamanlarımızda insanlar fakir zengin ayrımının yapıldığı yıllar değildi.Belki yine vardı ama tüm çocuklar aynı okullarda okur,tüm çocuklar aynı oyunları oynar ve tüm çocuklar bu ayırımları bilmeyecek saflıklarla doluyduk.Keşke herkeslerin babalarının keselerinde çil çil altınlar dolu dolu olsada,çocuklar küçücük yaşamlarının içinde sanayilerde çocuk işçiler olarak çalışma mecburiyetlerinin içlerine atılmadan doyası çoçukluklarını çocukken yaşayabilseler.21/Mayıs-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Yorumlar
Yorum Gönder