Ana içeriğe atla

ANAMUR'daki GÜNLERİM


     Sabahın uyanık olduğum alışıla gelen ama tuvalet ama yeterli uykuları alarak,bir daha yatmak istemediğim kalktığım saatleri.Biraz sonra horozlar ötmeye başlar.Uyandım artık,istesemde yatakta duramam.Bu şekil alışkanlıkları olan sanırım bu saatlerde bir sürü insan uykulardan sıyrılıp kendilerine göre devam eder alışkanlıklarını sürdürüyorlardır.Benim için uygun değil,tekrar uyuma düşünceleri taşıyorsanız kitap okumak isteyebilirsiniz.Bana uyar olanı boş odalardan birinde spor yapmak yada yürüyüş için dışarı çıkmak olabilir.Kimileri vardır şişer davullar gibi,gerilir saman gerileri misali,horul horul dağlar yerinden oynarcasına gürültülerle uykularına devam ederler.Böyleleri yatakla yapışıktır,top atsanız kaldıramazsınız.İnsan karakter yapıları,genelde bazı etkilerinde kaldıkları insanları görüp,beğenenerek,taklitler ederek oluşur.İnat ve zıt varlıklarız.Her bir fert birbirine benzer durumlar arzetsede,asla birbiriyle uyuşmaz fikir ve düşünceler taşıyabilirler.Öylede olmalı ve herkes birbirlerinden bir şeyler kapmalı,bir şeyler öğrenmeli.Bu kalkışla bende uyku uçtu gitti.Ne yapılması gerek?.Ya yürüyüş yada spor.Spor derken oda içinde 100 e kadar sayarak yaptığım el kol germe,bacak ve vücut hareketleri alışkanlıklarım var.Bunları kendimi bildim bileli istisnasız ara vermeden devam ettirmem en beğendiğim huylarımdan biridir.Ben böyle alışmışım,bunlar senelerce sürdürdürdüğüm değişmezlerim.Nefes almalardan tutunda,tüm iç organların,beyin,kalp,böbrekler dahil rahatlama gerektirdiğinin yanı sıra,uykusuzluk sorunlarınada bire bir gelen faaliyetlerim diyebilirim.Kitap okumalara fazla takılmıyorum.Okumayı sevmediğimden değil,bir kitaba başlarsam,onu bitiresiye,tüm zamanımı ona harcayacağımdan,evden bile çıkmama gibi sorunlar yaşayabiliyor ve bu mecburi bağlanmışlıktan,bu şekil şartlanmadan kendimi muaf tutuyor,pek kitap okumalara takılmıyorum.Bu mevsim Anamur'da yağmur düşüşleri azmı çokmu değerlendirmesi yapılırsa çok az düştü diyebilirim.Yağmurlar yeryüzününün ana karasının ıslaklıklarıdır.Islakların toprakta oluşturduğu yumuşaklıklarla,rüzgarların getirdiği tohumlar yaşama erer,hayat bulurlar,tüm kainat bu sayede yeşilliklere bürünür.Kar ve yağmurlar,doğanın varlığı ve devamıdır.Bir bitiş başka bir başlayıştır Kış bitmek üzere,arkası o çok sevdiğim İlkbahar.İlkbaharlarda köyümde gökyüzündeki göçmen kuşların gelişlerinde,çocukluğumda onları karşılamak,daha iyi görebilmek için heyecanlarla dolu dolu yüksek tepelere seğirtir çıkardım.Anamur'da o kuşlara koşmaları gerektirir eylemlere gerek yok.Bu kentin ikliminin gereği,yerleşik hiç gitmez kuş cinsleri çoklukları var.Köyümdeki o çocukluk günlerimi ve kuşlara koşuşlarımı sadece bir hatıra olarak aklımdan geçiriyorum.Bu sıcak ılıman kent,kuşların kış aylarında her tür yiyecekleri bulabilecekleri en güzel mekanlardandır.Güneşin gökyüzünden çok az eksildiği bu kentte,günün her saatine uygun vakit geçirebileceğiniz zamanlar yaşar,sürelerin nasıl geçtiğinin  farkında olmazsınız.Tembel değilseniz,gezmeleri tozmaları seviyorsanız dışarısı hangi saatte olunursa olunsun "Haydi ne duruyorsunuz" dercesine sizi evden çıkmalara,parklarda bahçelerde yürümelere zorlar.Kış ayları olsada ılıman iklim uzun süreler dışarılarda kalmalara fırsatlar veriyor.Spor giysilerimi üzerime çekip pandemiden dolayı hayatımızın bir parçası haline getirdiğimiz maskemide takarak evden çıktım.Bu saatler yaz aylarında kuş cıvıltılarıyla günün başlayışı olur.Şimdilerde ses seda yok.Horoz ötükleri tek tük duyulmakta.Site bahçesinden caddeye vardım.Cadde de görebildiğim Çumralılar siteleri kenarındaki kaldırım üzerinde vücut tarafı siyah,kömür karası,yüz tarafı taba tütün renginde bir köpek,sokak lambasının ışığında bana doğru yaklaştı.Ona göz ucuyla baktım ama göz göze gelmemeye çalıştım.İlgi bekliyor,alaka istiyor.Biliyorum kiçilememle,peşim sıra gelecek.Bu yüzden gözlerimin içine kadar,bana bakmasına rağmen ona aldırmaz bir tavırla,görmemeye çalışarak yürümeme koyuldum.Peşime takılmadı.İskele tarafına doğru değil,istikametim cerenler tarafı.Caddede erkek bayan insan yapıları bu saatlerde yürüyüşe çıkıyorlar.Sıklık ve yoğunluk yok.Mesafeler aralı ve seyrek.Bu kadar insan azlığında maskeyi takmayı gerek görmeyerek yağmurluğun cebine koydum.Yürüyorum sokaklarda.Burası Güzelyurt Mahallesi bulunduğum cadde Mehmet Akif Ersoy caddesi.Bir ıslık tutturdum yürüdüğüm cadde üstünde."Ah azize vah azize".Bu şarkıyı ıslıkla söylemeyi ve Nesrin Sipahi den de dinlemeyi seviyorum.Bu kadını çocukluğumdan beri yaşantımın içinde etkilendiğim sesinden dolayı hep tuttum.Çumra'da sınıf arkadaşım Özden Eryılmaz'ların Dilek sinemalarının afişlerinin asılı olduğu ilan duvarında "Kalbimdeki Serseri" adlı film afişinde Tamer Yiğit'le Nesrin Sipahi'yi görmüş,sarı saçları ve kendisine çok yakışan tebessümlerine takılı kalmıştım.Nesrin Sipahi hanımefendiyi ilk kez bu afişte görüyordum.Uzunca bir süre filmin gelmesini beklemiş ve seyretmeyi istemiştim.O film gelmedi,gelmeyince filmi seyredemeden Çumra'dan Kozan'a Babamın tayini çıktı,biz Adana/Kozan'a göç eyledik.Şarkılara türkülere tutuklu kalmalarım elimde değil ve seviyorum.Zaman,çok farklı fırtına ve depremler etkisi yaparcasına sizleri kapsamına  alabilir.Benim tutuklu kalmalarım gibi,sizlerede bu tür tutulkuluklar öneriyorum.Benim bu şekil memnun kaldığım bir dünyam var.Türkülerin şarkıların sevdalısıyım.Arkasından koştuğum öyle kayda değer istek ve taleplerim yok.Yani şu dağları aşmama,bu bağlara yönlenmelere ihtiyaç duymuyorum.Dağların öte yüzlerini gördüm.Bağ tutkum var,en güzel bağda,köyümün;ortasından bir dere akan,kenarlarında söğüt ağaçları çoklukları olan Darıyeri üzüm bağlarıydı.Basit kolay ve sadece günü yaşamak;hayat bana bu kadarıyla yetiyor.Yürürken karşımdan birileri gelirse ıslık çalmayı bırakıyorum,selamlaşıyoruz ve kimseler olmayınca sokaklarda ıslıklarım "Ah Azize" şarkısının ardı sıra şarkılarla devam ediyor.Adımlarım hızlı değil,çevreyi kolacan etmekteyim.Kazların,ördeklerin olduğu dereye kadar geliyorum.Bu mevzuu dere her Anamur'lunun ve yazlıkçıların bilip,sık sık gerek çocuklarıyla ve gerekse tek başlarına iki solukluk kıyısına gelip dinlenirken,bu hayvanları seyre daldıkları,yesinler diye ama kendileri ama çocuklarına ekmek attırdıkları bir dere.Eskilerde derenin kenarı sazanlarla (Kamışlar) kaplıydı.Zaman içinde belde yöneticileri evlerin yoğunlaşmasıyla,sazlıkları dozerlerle kazıyıp,kenarlarına çit çektiler.Aşağıda denize yakın çorak sitelerinin karşısında bakkallık yapan bir vatandaş buraya önce bir çift ördek ve sonra kendisininde hoşuna gitmesiyle eksik görmüşki,daha sonra kaz,tavşan ve başka türden hayvanlar getirip koyarak,sayılarını çoğaltmış.Taktir edilecek bir davranış.Buraya aileler çocuklarıyla gelip çocuklarına bu hayvanları gösteriyorlar,kenarından dere içindeki bu hayvanlarla ve bilhassa çocuklar ekmek parçaları atarak,çok güzel vakit geçiriyorlar.Hayvanlar yiyecek getiren ve atan bu küçük misafirlerden ziyadesiyle memnunlar zira atılan ekmek vs.türü yiyeceklerde dere içinde kafalarını sulara sokarak arayıp buldukları menülerden farklı oluyor.Çocuklar  alışılagelen günümüzdeki şehir yaşamı biçimlerinden,hayvanlarla haşar böşer olmaktan,daha farklı bir dünya buldukları için mutlular ve memnunlar.Hayvanlar vak vaklayarak ekmeklere koşuşunca,bu koşmalar çocukların çok hoşlarına gidiyor ve heyecanlanıyorlar.Bu saatlerde kimseler yok ama kazlar ve ördekler tek ayak üstünde,gagalarınıda ters çevirip sırtlarının üstündeki tüylerinin arasına sokmuş,uyumaktalar.Ben uyanmasınlar diye ıslık öttürmeyi bıraktım.Tek ayak üstünde uyumaları hakikaten ilginç.Demekki kanatlılar bu şekil uyumaları seviyorlar.Dere yatağının denize inerken sağ tarafında bulunan çorak sitesinin en uc köşe tarafında kalan kısmına yakın köprüye kadar geldim.Burası aynı zamanda cerenler mıntıkasına araç geçişleri köprüsüdür.Bu köprünün 50-60 metre aşağısı deniz.O tarafta biraz ötemde derenin sonunda  dalgakıran var.Keyifle dalgakırana doğru yürürken denizin hışırtılar çıkartan sesleri bana zorunlu olarak ıslık çalmamı bıraktırıyor.Seviyorum dalgaların kayalara vuruş görsellerini.Anamur'da bir gün daha başlyor..19/Şubat-2021  Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...