Ana içeriğe atla

PAHALI DURAN




    Bozkır Sonyaz mahallemizin bıçkın delikanlısı Pahalı Duran vefat etmiş.Paylaştığım bir yazımda yazımı okuyan beni ve onu tanıyan Mustafa Kemal Türlü hemşerim bana bu haberi iletti.Ben o yıllarda küçücük bir çocuğum.Sonyaz'da ve Bozkır'da geçen hatıralarım şimdilerde bile beni ara ara değil çoğunlukla yalar geçer ve usumda hiç silinmemecesine canlanırlar.Seneler 60 lar 70 ler arası.Bozkır'ın tarihi hamamının üst yani yukarı kısmında kalan boşluk Bozkır'ın maç oynanan futbol sahası.Genelde burada ve oradanda Arık arası dediğimiz fundalık yerlerden geçerek camız çayırı dediğimiz uzun uzun kavakların bulunduğu yemyeşil otlarla kaplı boşluk alana ve bu alanın kenarından geçen çarşamba çayı kenarına gelip Bozkır'ın gençleri olarak vakit geçirmek için çoğunluk bu mekanı işgal ederdik.Hele mevsim Bahar'sa Güz dönemine kadar burada geçen zamanlar hazlar aldığımız,hatıralarımızda renkli geçen günler olarak bizleri etkilemiş unutulmaz anlarımız olarak mazinin derinliklerine yer işgal etmiştir.Neler yapmazdıkki Bozkır Çarşamba çayının kenarındaki yeşilin gökyüzününün maviliklerine gülümseyen çayırlarında?.Balık tutma heyecanlarımızı ama oltalar ama kendimizce geliştirdiğimiz düzeneklerle bu çayın kenarında uğraşılar içinde sürdürür,yakaladığımız balıklarla milyonlar sahip olmuş servetlerimiz olmuşcasına sevinçler duyar,her balığın yakalanışında sevinçlerle dolu dolu haz aldığımız o zamanlarda bu balıkları tek tek söğütten uzun bir çubuğa dizeleyerek evin yolunu tutardık.Futbol maçları yapan büyüklerin maçlarını izlemek,onların çayırların üzerinden kendilerince belirledikleri çizgiden çıkan toplarını getirmek için kıyasıya bütün çocukların topun peşinden koşup yakalayanın topu koşa koşa getirip yakın bir mesafeden topu çekerek(Şut vurarak) sahaya onlara atışımızla ve onların ağızlarından çıkacak bir aferine kırk taklalar attığımız zamanlar,biz o devri yaşayan çocuklar olarak unutulması mümkün olmayan geçmiş günlerin mus mutlu gözleri pırıl pırıl parlayan kuşaklarıydık.Aklıma geliyorda bu satırları dize dize yazarken güzel diye tanımlayacığımız o anlar galiba mutluğun resmi olsa gerek.Bizler taa o yıllarda,o çağ çocukları olarak mutluluk tablosunu oluşturan kuşaklardık.Hiç unutmam Mustafa Amcam bizleri burada bir lastik topla futbol tekniği vermek için çalıştırır,bu çalışmalarda topun çaya kaçmasıylada topu kaçıran kişi her kimse bin bir azar ve fırça yer,ceza olarak eline uzunca bir çalı alıp azgın suların götürdüğü topun peşinden koşarak dalganın topu kıyıya yaklaştırdığı yerde topu çalıyla çekerek kurtarır ve verilecek cezadan kurtulurdu.Her anı her hatırası sevilesi sonsuzluklarda olan güzel yıllardı o yıllar.                                                                                                                                                                                                                                                            Sonyaz mahallemizde Pahalı Duran namı almış ve bu adla tüm Bozkır'lıca bu adla çağrılan Pahalı Duran yapılması gereken biz çocukların ilgisini çeken hal ve hareketlerin en zorunu harukulade yapar bizlere bu olağanüstü haraketleriyle büyüyünce düşüncelerimizde onun gibi olma istek ve arzusu yaşatırdı.Balık tutulacaksa o en fazla balıkları tutar,gürüldeyerek gelen coşkun ve azgın suların içine yüksekçe bir tepelik kenardan veya söğüt ağacından balıklama atlar bizlerin hayranlığını kazanırdı.Onun bu yaptıkları doğal ve yaradılışında yatan çılgınlıkların dışa yansıması olarak bir karakterolojik özelliğiydi.Kırlarda bir tilki yakalanmış bunu Pahalı Duran yapmıştır,bir saksağanın o evrelerde büyüklerin bizlere merak konusu olsun adına dilinin kesilip konuşturulduğu söylenir Pahalı Duran bu saksağanı yakalamış ve konuşturmuştur.Nasıl yapmıştır?saksağan yakalamak öyle kolay iş değildir zira kargagiller kuş familyalarının en zeki en akıllı canlılarıdır.Pahalı duran günlerce kavak ağaçlarının altına kurduğu pusularda bekleyip her nasılsa bu saksağanlardan yakalamış ve bunu başarabilen tek kişi olmuştur.Bunları duydukça üçe beş katarak bizlerde bir birlerimize anlatıp hem Pahalı Duran abiye imrenti ve özentiler duyarak hemde kıskançlıklar hisleriyle onun çocuklar arasında şöhretinin yayılmasına katkılar sağladığımız muhakkaktır.Pahalı Duran abinin teyzesinin oğlu Mehmet Sağdıç Bozkır'ın futbol sahasında fenalık geçirmiş Duran abi onu o sahadan Sonyaz mahallesine kadar kollarında taşıyarak getirmiştir.Bu onun güçlülüğünün en bariz örneklerinden sadece bir tanesidir.Gelelim Pahalı lakabının nereden geldiğine;Ben Bozkır'da yaşadığımdan bu yana şahit olmuşumdurki Bozkır'da yapılan düğünlerde Bozkır'ın köçeklik kültürüyle devam eden çalgıcıları köçekler eşliğinde açık alanlarda mükemmel o yöreye has bir müzik şölenini düğüne arzeden misafirlere yaşatırlar.Düğüne gelen misafirlerde bu müziğin akışıyla,köçeklerin o yörenin kültürüne has oynayışlarına iştirak edip düğüne neşe ve renk katarlar.Düğün bitiminde benim o yaşadığım 60 lı yıllarda gelin ve güveyi süslenen bir jeepe bindirilip bizim mahalleden yani Sonyaz'dan geçirilip Akçapınar tarafı dolaştırılırak geri Bozkır' a getirilirdi.Tabi gelinin bu şekilde gezdirilişiyle gelin arabasının dönüşte haberdar olan o yöre insanları tarafından  yolu taşlarla yada uzun sırıklarla kapatılır güveyiden para istenirdi.Güveyi istenen bedeli ödedikten sonra jeepin önüne koyulan taşlar ve sırıklar kaldırılır geçmelerine müsade edilirdi.Böyle bir düğün bitiminde bir jeep bu gelin dolaştırma dönüşlerinde Duran abinin gelinin arabasının önünü kesme engeline takılır.Duran abi yola sırıklar dizip güveyiden gelenek halini alan bedeli ister.Uzatılan para o zamanların böhründe bir lira yahut iki buçuk liradır haydi taş çatlasın güveyi çok zenginse beş lira olsun.Duran abi on liradan aşağı olmaz der ve yola boylu boyunca uzanır.Bu biz mahalle çocuklarının o yıllarda gözlerinin önünde cerayan eden bir olaydır.Düğün sahipleri Duran çok pahalı söyledin on lira çok para derler.Nitekim mahalleden bazı büyüklerin araya girmesiyle güveyi rahatlar Duran abinin istediği on lira değilde daha küçük bir bedel ödenerek gelin arabası geçer.Duran abiye verilen bedel güveyiye göre tatminkar bir bedeldir.İşte Pahalı Duran abinin bir düğünde içinde gelin olarak geçen bir jeepin önünü kesmesiyle istediği bedel pahalı bulunarak artık isminin Bozkır camiasının içerisinde onun lakabının Pahalı Duran olarak anılması ve çağrılması olmuş olur.Bu verilen ünvan onun artık silinmez değişmez kaderidir.Çocukluğundan bu yana çocukların mahallede oyun kurucusu ve kendine has bu oyunlarda oyunu canlı hale getirişiyle ve yine unutulmaz kahkahalarıyla Sonyaz mahallemizde bir ekoldu Pahalı Duran abi.Allah rahmetler eylesin,mekanı cennet olsun.16/Ağustos-2020 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

  1. Arkadaşım bizleri yine çocukluğumuzu hatırlattın iyiki varsın sagol

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...