Ana içeriğe atla

DAHA NE KADAR SÜRECEK

    Kapanlaramı kısıldık ne?İnsan düşünceleri ve fiili eylemleriyle kontrollere alınamaz ve tutulamaz bir varlıktır.Ona yasaklar koyamaz,baskılar altına alamazsınız.Bir yolunu bulur "Güç bende onu kontrol altına aldım" dediğiniz zamanlarınızda bile bu engelleri aşmasını bilir.Gezegeni sarıp sarmalayan bu illet virüsle yazılı ve görsel medyadan şahit olunuyorki kıyasıya hayatlarını kaybetmesi,bu Dünya'dan silinip yok olup gideceğini bilmesine rağmen inatlaşılarak "Umurum değilsin inadına yaptıklarımı ve yapacaklarımı yapacağım" dercesine şimdiye kadarki alışkanlıklarını değiştirmeden hayat işlevlersilliğini devam ettirmektedir.Buna gözü karalıkmı,cehaletmi nasıl ne şekil telakiler yapılır bilinmez ama tek bilinen asla insanın hiç bir cebri zorlamalara tahammülünün olmayacağı anlamındaki bir değerlendirmeyi uygun görebilirsiniz.İnsan sosyal varlıktır.Dostluklara bu dostluklarla bazı paylaşımlara ihtiyaç duyar.Evet kendimizi artık bu yasak tecritleriyle kapanlara kısılmış vaziyetlerde hisseder hallere geldik.Virüsün ilk geldiği zamanlarda tüm ülke olarak 15 günlük bir karantinayla çözebileceğimiz bu sorunu,yok edebileceğimiz bu illeti Yaz aylarının bu güzelliklerinde,hoş vakitler geçirmek,gelip geçen bu mevsimi doyasıya yaşamak adına artık kimselerin ciddiye aldıkları yok.Geçenlerde bir haber gözlerime ilişti.Bu haber; virüsün mutasyona uğradığı artık pek gücünün kalmadığı ve öldürücü olamayacağı içerikli bir haberdi.Haberleri doğru yanlış,gerçek olup olmadıkları hususlarınde net bilgiler olarak değerlendirmelere alırız veya almayız ama böyle bir haberi okumak insanın moralinin bir nebzede olsa düzelmesine neden oluyor.Kentlerimizde virüs haritaları çıkıyor.Teknoloji artık her tür bilgileri biz gezegenin bu yıllarda yaşayanları olarak bizlere iletmekte.Kentler olarak benim şehrim Konya hemen hemen virüs sıralamasında ilk başlarda görünmekte.2,5 aydır Anamur'da yazlıktayım.Eşle dostla telefonlarla iletişimler kurarak haberleşmekteyiz.Bu kentin sevilmeyecek bir cm.2 lik bile bir alanı yok.Deniz ve uzun kumsalların oluşu burada kendinizi özgür hissetmenize yetirecek önemli gerekçeler.Sabah güne kuş sesleriyle uyanır spor aktiviteleri severseniz günün bu serin saatlerinde bu etkinliklere başlayabilirsiniz.Ben günde hemen hemen istisnasız 10 km. kadar her gün bu yürüyüşleri yapıp sonrada denizde suları depikleyerek gökyüzü mavileri ve deniz mavilikleri arasında bu yürüyüşlerin yorgunluklarını gideriyorum.Deniz dönüşü duşlar,kahvaltılar arkasından masalar kurulup okeyci ve tavlacılarla site içinde can sıkıntılarını raflara kaldırdık oyunlar oynayabiliyor hoşça vakitler geçirebiliyoruz.Ama yinede kapana kısılmışcasına gezegeni sarıp sarmalayan bu virüs illetinden bir an evvel kurtulmayı diliyorum.21/Ağustos-2020 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...