Anam.Kerimoğlu Apdullah Kızı,o zamanlar Bozkır'a bağlı Sandı köyü doğumlu(1933 doğru olduğu şüpheli)Fatma SORKUN(Özkan)Köylerine göre Güneşin battığı istikametteki Kayacık Köyüne Dedem Sorkun'lu Saitlere gelin gitmiş,Babam Kemal SORKUN'un eşi olmuş,2 ölen kardeşim haricinde en büyükleri ben olmak üzere 2 kız 4 oğlan 6 çocuk doğurmuş.Anam kendisini bırakıp rahmetli olan Babamın ona yaptığı Konya'daki evinde ömür tüketiyor..18/Kasım-2015 Ahh güzel Anam,içimdeki hiç dinmeyen sevdam,akarsuyum,güneşim,otlakları bol,havası temiz güzel yaylam..
Çok düşündüğüm şeyler oluyor zaman zaman,bazı zamanlar ise koyuver koyunun başını nereye otlamaya giderlerse gitsinler diyorum.Babam babasının öküzlerini güderken ilkokuldan sonra Ereğli-İvriz Köy Enstitüsünü kazanıp Dedemin haberi olmadan kayıt olarak Ataerkil aileye ilk baş kaldırıyı başlatıp kendi geleceği üzerinde kararını vermiş.Ondan sonra okul bitimiyle eli ekmek tutar hale gelince,bitişik komşu oldukları Darıyerindeki bağda Anamı görmüş ve sevda ateşi düşüvermiş yüreğine.Olmuşlar birken iki,ikiside iki çıplak bir hamama yakışır misali bir döşek bir yorgan bir tava 2 kapkacaktan oluşan tekmil eşyalarıyla binmişler bir at arabasına taaa.... Bozkırın Kayacık köyünden Karaman'ın Dağ Durayda köyüne Köy Öğretmeni sifatıyla atandıkları yere hareket etmişler.Düşünüyorumda bir köy enstitüsü mezunu öğretmen vardığı yerde okul yokken okulunu kendi yapmış,kız çocuklarının okula gönderilmediği zihniyetlerle savaşmış,yoksul Anadolu köylüsüne bir kandil gibi ışık olmuş ve hayatlarımızdan silinip ebediyete göçüp gitmişler.Şimdi herşeyleri olan talebelere atfolunur.
Her kime sorsanızki,hayatınızda en etkilendiğiniz zamanlar hangi evrelerdir diye,çocukluk yıllarımız diye verilen cevapların çoğunlukta olduğunu görürsünüz.Sebebide çocuk yüreklerde uçsuz bucaksız sevinçler,dürüstlükler,sahip olmalar,yufka yüreklilikler vardır.O evrelerde herşeyden tarifi imkansız tatlar alınır ve en güzelide metalik maddi kavramlar yaşantınızda yoktur.Hayatımın en güzel yılları diyebileceğim bu yıllarda Kayacık köyünden göç edişimiz asla unutamadığım anılarım arasında beni en fazla etkileyeni olmuştur.Dayımın at arabasına birbirimize yakın yaşlarda olduğumuz 4 kardeş birde Anam,Dayım dizginlerde yatak yorgan oklava sac tava,bir ikide tencereden oluşan yükümüzle doluşup, bana göre bir bilinmeyene doğru yol alışımızla yüreğimin bin parçalara bölündüğü hatıram,halâ içimde ürpertiler uyandırır.Köyümüzün Güney doğusundaki köyümüze ilk girişin başındaki çeşme biz çıkarken son görüşüm oluyordu.Artık bu tozlu yollarda köye nohut almak için gelen tek tük kamyonların geçmesiyle arkadaşlarla bu kamyonun çıkardığı tozlarının arasına karışıp yuvarlanıp çocukça zevk aldığımız paylaşımlar bu gidişle bir daha yaşanamayacak yok olacaktı.Baharla birlikte ekinlerin yeşermesiyle,leyleklerin kırlangıçların gelişiyle var olan bütün güzellikler yok oluyordu.Onların gelişlerini nasıl beklerdik,her leylek benim için bir bekleyişle kavuşma arasında oluşan sevinç dalgası,kalbimin sükunetiydi.Irmağın kenarına geldiğimiz zaman Babamın öğrencileriyle kır gezisine getirdiği söğütleri görünce ayrı bir hüzünlendim.Burada köyümüzün bağları vardı ve buraya Darıyeri derdik.Bağ bozumu ve üzümlerin harman zamanı alacalaşmasının başlamasını beklemelerimiz doyumsuz güzelliklerdi.Bu ırmak baharla birlikte coşkun akar bizse köyün tüm çocukları buralarda yeni güvermeye başlayan söğütlerden düdük yapar akşamın olmasını hiç istemezdik.Darıyerini geçip Aliçerçi yokuşunu çıkarken geriye dönüp baktığımda Soğla Gölü uzanıpta ellerimle tutuverecekmişim gibi yakınımızda gibi görünüyordu ama biz gidiyor uzaklaşıyorduk.Darıyerinden,Soğladan,arkadaşlarımdan,köyümden bir daha görememecesine ayrılıyor terkediyorduk.Bizmiydik ayrılan,terk eden yoksa bizmi terk ediliyorduk halâ bunu anlamış değilim.5/Kasım-2013 Şerafettin Sorkun/Konya'dan Bazen sarı sarı odalara kapanma istekleriniz tutar,gözlerinizin dolmalarına karşı koyamaz arkasından hüzünlerin en karalarını,en koyularını yaşar buğulanan gözlerinize ağla gözlerim ağla dersiniz kapandığınız bu odalarda.Gurbet yahut sıla değildir sizleri acılara boğup ağlanası hallere düşüren.Noksanlıklar vardır hayatlarınızda,hemde hiç kapanmayan hiç tamamlanmayan eksiklikler.Çeşmelere gider güğümleri,ibrikleri,kapkacakları doldurursunuzda bu eksiklikleri yaşamlarınızda asla dolduramazsınız.Nasılda güven duyardık onlar hayatlarımızdayken,ayaklarımız nasılda sağlam basardı yerlere.Karınlarımız acıkır gün biter son akşamlar iner doyamadığımız sokaklardan evlerimize kapılarımızdan girişimizle Analarımıza "Bu gün ne yiyeceğiz" diye sorar,bulur buluşturur önlerimize koyarlar afralarımızı,tafralarımızı çekerler yinede yavrum kuzum laflarını eksik etmezlerdi ebevynlerimiz.
Artık o oyunları oynadığımız sokaklar değil sokaklar,ayaklarımız gitmiyor,bedenlerimiz kırık ve yorgun.Bilebilirmiydik bir gün böyle yorulup yarını olmayan günlere düşebileceğimizi ve sarı sarı odalara kapanıp o çok sevdiklerimizi yitirip eksikliklerini hissedip özlemler hasretler duyabileceğimizi?.Ah yalan dünya ah avutmuşsun bizleri,istekleri bitmeyip ağlaması tutan çocukların avutuldukları gibi.Soğuk kış gecelerinin sobalar yanan odalarının bacalarından gökyüzüne savrulup uçup giden dumanlar gibi sevdiklerimiz hayatlarımızdan savrulup bir bir giderek yok oldular.Ah yalan dünya aslın yok astarın yok sadece bir rüyasın dünya..Anaları Babaları hayatta olmayanlara atfolunur.13/Haziran-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Yorumlar
Yorum Gönder