Ana içeriğe atla

KOZAN' da

     



     O yaşlarda uçarı çocuklardık Kozan'da.Akşamları sabırla beklediğimiz sinema saatlerinde paramız olurda sinemaya girebilmişsek,duyduğumuz yaşadığımız sevinçlere diyecek yoktu.Tarifsiz bir sevinç yaşatırdı sinemalarda film seyretmeler.125 kuruş bedelle sinema salonlarında olabilmek ve ışıkların söndürülüp makinist odasınının küçücük penceresinden karanlığı delerek karşıda beyaz perdeye yansıyan başka bir ışık akımın yansımasıyla perdede filmin başlaması ve pür dikkat o filmi izlerken duyduğumuz heyecanlar.Ahh o güzel y
ıllar,şimdilerde mazinin derinliklerine geçip giden günlerle bir bir gömüldüler.Yıllar sonra içinde bulunduğunuz yaşadığınız hayatla,mazilerde kalan geçirdiğiniz yıllarınızla çok kıyaslamalar yaptığınız olmuştur.Hanginiz o mazide kalan geçirdiğiniz yılları özlemediğini söyleyebilir?.Hayatları per perişan geçenlerimiz bile,şimdilerde şüphesiz o geçmişte kalan çocukluk yıllarını özlerler,hatıralarını anmadıklarını,o geçmiş anlarını tekrar yaşamak istemediklerini söyleyemezler.Kimler hayatlarındaki gizliden gizliye beğeni duyup üzerine toz konduramadıkları ilk aşklarını unutabilmişlerdir?.Şüphesiz hiç birimiz.Yaşayıpta en önemli saydığınız tüm gelişmeler ve olaylar,gün gün unutulup hafızalarınızdan silinir ama yaşadıkça ilk aşklarınızı asla unutamazsınız.Onu yaşadığınız toplum örf ve adetleri,gelenekleri,görenekleriyle şartlandığınız baskıların çekingenlikleriyle gizliden gizliye takibe alır,gecelerinize gündüzlerinize sığdıramaz bir saniye bile onu yaşamadan,onu düşünmeden zaman geçiremezsiniz.Belki bu çok sevdiğimiz sinemalar öğretti bizlere sevdaları,belkide dinlediğimiz şarkılardı kalplerimize tel tel vurup,nakış nakış işleyen bu denli unutulmaz yapan.Berkant'ın Samanyolu şarkısının 2 tarafı ses kayıtlı taş plaklarda çalınırken çarşı sokaklarında plak satıcılarının apörlelerinden duyduğumuz, "Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek"diye başlayıp kulaklarımızdan kalbimize iner,sokaklarda dillerimizde ve ıslıklarımızda canlanırdı.Kerime Nadir hanımefendinin okuma kültürün en fazla ve üst seviyelerde olduğu o yıllarda çok sevilen eseri Samanyolu'nun filme alınıp Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit'le sinemalarda görselimize sunulması ilk aşklarımızla özdeşleştirdiğimiz en önemli kavramlardı muhakkak.Ya Bir Ömer Lütfi Akad yapımı,seneryosunu Sefa Önal'ın yazdığı 1968 senelerinde benim Kozan'da olduğum yıllarda,sinemalarda kapalı gişe izlediğimiz ve bu filmde dinlediğimiz Şükran Ay hanımefendinin okuduğu İzzet Günay ve Türkan Şoray'la oynadıkları "Vesikalı Yarim" filmindeki "Kalbimi Kıra kıra" şarkısı,kafalarımızda,kalplerimizde yaşattığımız karşıt cinslerle özdeşleştirdiğimiz hatıralarımız arasında yer işgal eder.Seyredenler bilirler,bu filmde bir sahne vardır "Çok öncelerden tanışmalıymışız" diye iki sevdalının konuşmaları ve görselleriyle yansıyan,Unutulmaz aşk görselleriyle dolu,teknolojinin bizlere sağladığı imkanlarla bu filmi internetten defalarca,bıkmamacasına izlemişimdir..Aşk;çok önceden tanışmışlıkta,sonradan tanışmışlıkta,kavuşmuşlukta,kavuşamamışlıkta,yaşadığımız akıp giden hayatta unutulmayacak Tanrı'nın yeryüzündeki bizlere yaşanılası en güzel armağanıdır muhakkak.Günahını yalancı dudaklarında arayacağınız,bir daha düşmem artık peşine diyeceğiniz ama asla unutamayacağınız,peşine her zaman,her an düşeceğiniz,bile bile ateşlere düşerek,bu har ateşler içinde seve seve,isteye isteye yanacağınız çok güzel bir kavram..5/Haziran-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...