Ana içeriğe atla

BOZKIR'dan BİR HARUN SORKUN GEÇTİ

    Bir insanı örnek alırken yaptıkları yararlıysa benimsenir,onun gibi olmaya çalışılır hele çocuk ve heryanı fethetme çağlarında iseniz o örnek aldığınız insanın varlığı güvendir.Bu güven kime karşı,neye karşı?Mahallende,köyünde yaşadığın yerde sahip olmuşluklarıyın korunması,oyun oynarken senden büyüklerin seni bu oyuna dahil etmemeleri hatta kızıp bağırmaları dışlamaları çocukluk evrelerinde en zor evrelerden biridir.Çarşıya çıkarsın canın herşeyleri çeker,benim çocukluk evrelerim paranın olmadığı zamanlar olduğu için ceblerindede 5 kuruş yoktur.Neler yoktur Bozkır çarşısında.Atatürk ilkokulu önünde seyyar tablasıyla oradaki köşesinden yaz-kış hiç eksik olmayan Şambalı tatlıcısı,mevsim yazsa seyyar arabasıyla belirli yerlerde dolaşan dondurmacı,Kulenin dibindeki o zamanlar ortaokul olan sonra halk eğitim biçki ve dikiş yurdu olarak faaliyet gösteren binanın yanında seyyar köftecilik yapan Çetin-Metin kardeşlerin Babalarının seyyar durağan bir çadırdan öğle zamanlarında mangal üzerinde köfte kızartılmalarıyla onun gelen imrendirici kokusu ve biz çocukların hayatlarının vazgeçilmezi en çok canlarının çektiği erdem şekerleri,köpük ve karaağaç helvaları,Söğütlü Fahrinin çocuklarının 3 tekerlekli bisikletle bir kova içerisine yüksek dağlardan getirilerek konulan karlarla soğutularak satılan uludağ gazozları,köy yaşamından geldiğiniz için evdeki sofranızda devamlı bulunan yufka ekmeğin bıkkınlığından Dedemin işlettiği otelinin karşı köşesinde bulunan fırından gelen çarşı ekmeğinin kokusu çocukluk yıllarımda etkilendiklerim ve en çok istek duyduklarım arasında yer almışlardır.Babam köyden Bozkıra önce göç eden Dedemin evinin yanına yine Dedemin desteğiyle zar zor yarım yamalak başımızı sokacak bir ev yapabilmiş,Sonyaz Mahallesinde bulunan bu evde çocukluk yıllarımın ilköğretim 2.sınıfa kadar olan zamanları geçmiştir.Benim bu evrelerime kadar geçen zamanlarda en büyük Amcam Harun Sorkun Bozkır'da delikanlılık yılarında bir efsanedir.O futbol oynar,Bozkır'ın futbol takımının en güvendiği gol adamıdır,o oynadığı zaman takım muhakkak kazanır ve Bozkır'ın o zamanlarda sinema filmlerinden etkilenen nazenin kızları ona aşıktır ve onun adına dillerinde kendilerince söyledikleri "Harun Sorkun Sonyazda"diye söyledikleri şarkıları bile vardır.Harun Amcamı arkadaşları arasında hep güler yüzlü ve sempatik olarak görmüşümdür.Asla hiçbir arkadaşına kırıcı ve somurtkan olmamıştır ve Bozkır'da yaşanılması gereken gençliği Amcam biz çocukların ve kendi yaşıtlarının imrentileri arasında hakkını vererek doya doya yaşamıştır.Onu cığıl diye bir lakapla çağırdıklarınıda hatırlıyorum acaba bu cığıl yüzünün devamlı tebessümünden dolayı cıvıl olarak konduda sonra cığıl halinimi aldı bilmiyorum.İşte ideal olarak belirlediğim Harun Amcam sayesinde Harun Sorkun'un yeğeni olarak Bozkır'da bende kendi yaşıtlarım arasında çok rahat bir çocukluk evresi geçirdim.Sevgiler Saygılar değerli Amcam,ellerinden öpüyorum.9/Haziran-2014    Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...