Ana içeriğe atla

AŞIK VEYSEL ÇUMRA'da


   
Geçmiş tarihi yani geçen zamanlar içerisindeki seneleri pek hatırlayamam ama bu senelerin içerisindeki önem arzeden ve beni etkileyen olayları hatırlarım.Bütün bunlar sadece bana mahsus değildir.Hemen hemen hepimizde aşağı yukarı bu şekil gidişatlar olasıdır.Çocukluk yılları insanın hatıratında çok büyük anlam ifade eder.Çocukca sevgilerde tüm yürekler verilir,çocukca kalplerde metalik düşünceler olmadığı için sevgilerin şu yahut bu şekilde çokluğu hususunda bir kıyas yapamazsınız.3 bulutlu evreden oluşan çocukluk yıllarım Bozkır-Konya,Çumra-Konya,Kozan-Adana'da geçti.Çumra'da ilkokuldayken bir gün öğretmenimiz;Çocuklar Aşık Veysel garajda görmek isterseniz dedi.Garaj hepimizin bildiği gibi şimdi otomobillerin apartmanların alt katlarında,yahut evlerin bahçelerinde şahsa ait özel park yerleri değilde vatandaşların şehirler arası seyahat ederken ücretli gidip geldikleri yer.Sonra otomobil ülkemizde o yıllarda kimde var ki?.Varsa bile park et bir yere vatandaş geçsin başına imrenerek hayranlıkla onu seyretsin.Sadece seyreder,değmeye bile cesaret edemez çünkü o yıllarda otomobiller ülkemizde sadece İstanbul ve diğer büyük kentlerimizde filmlerde görülür,tek tük çok zenginlerde de imrentilerle gözlere zuhur ederdi.İşte bu durumdaki yıllarda,öğretmenimizinde müsadesiyle koşuştuk Çumra'nın bir alanın kerpiç duvarlarla çevrili garaj niteliğindeki okulumuzun (Atatürk İlköğretim Okulu) karşısında bulunan yine kerpiçten yapılı eğreti yazıhanesine.Şunuda belirteyim sınıfın hepisi değil,kimileride Aşık Veysel bahanesiyle dersi sarma fırsatı bulduk diye oyun vs.oynamak için başka taraflara  yönlendiler.Ben Veysel'e koşanlardandım.Yazıhaneye vardığımızda onun medya görsellerinde şu anlarda kafasında sembol haline gelmiş,kendine haslaşmış kafasındaki foteri ilkönce dikkatimi çekti,sonra içine kaçmış yarı yumulu gözlerini ve arkasından çopur yüzünü,sonrada dut ağacından dediği şarkılarında sözlerinde çok mevzu ettiği o değerli sazını gördüm.Yazıhanede yanında ona yoldaşlık eden 2 kişi daha vardı.Çaylarını içiyorlar ve aynı zamanda da tekmil tüm yazıhane Veysel'in anlatımlarını dinliyorlardı.Ben o yaşlarda Türkçe kitabımızda Aşık Veysel'in "Benim Sadık Yarim Kara Topraktır"şiiri yazılı olsa,ben onu defalarca okumuş olsam bile ne anlama geldiklerini bilebilir nede Aşık Veysel'in Dünya literatüründe büyük bir değer olduğu öneminin farkında olabilirdim.Bu gün Atatürke ağıtını ve daha nice eserlerini içimde ürpertiler duyarak youtube kanallarından dinliyorum.Çocuk yaşlarda gözleri kapanıp dünyası kararan,sazıyla sözüyle evrenselleşen bu sanatcımızın etkilendiğim özellikleri çoktur.Bunlardan hele bir tanesi çok asil ve taktirlere şayandır.İlk karısının kendisini bırakıp kaçacağını konuşmalarından ve 6 hissiyle hâl ve hareketlerinden,davranış biçimlerinden tahmin etmesiyle,geceden karısının ayakkabısının içerisine gittiği yerlerde yokluklar,sıkıntılar çekmesin diye para koymasını anlatır hayat hikayesini okuduyup,öğrendiğimde tüylerim diken diken olmuş,ona olan hayranlığım kat kat artmıştır.İşte ben buna yürek derim gerisi koskoca bir masal..Bu yürekleri şimdilerde aramalara kalksanız sadece çocuklarda bulabilirsiniz.Onların yüreklerinde ummanlara sığmayan sevgiler vardır.Ülkemizde kadınlar katlediliyor,kadınlar bazı kesimler tarafından hiçlik kategorilerinde ve devamlı hor görülüyor,aşağılanıyorlar.Kadınlarını geri planlara alan uluslar asla kalkınamaz ve muasır medeniyetler seviyelerine gelemezler.Bu gün anlıyorumki o gün koşarak görmeye gittiğim Aşık Veysel meğer sen ne büyük bir değer,ne büyük bir adammışsın.Seneler sonra eserlerini dinledikçe bunun farkına vardım.4/Mayıs-2014  Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...