Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YOK OLAN DEĞERLER

       Gece yarılarında çakan şimşeklere yağan yağmurların o beni mest eden şırıltılı seslerine uyanıyorum.Esen rüzgarlar yağmurları pencerelerimin camlarına serpiştirip bu vurmalarla köyde kuzular güderken yazıda ıslandığım zamanları yadedediyor eski hatıralarımın gözümde canlanmasına ve bulunduğum odamın içinde geçirdiğim mazinin derinliklerindeki çocukluk yıllarıma yol alıyorum.Kaybettiklerim kazandıklarım,memnun olduklarım memnun olmadıklarım muhasebeleri yapmıyorum geçmiş biten senelerimin içinde ve diyorumki o kırlarda ağaçların altına yatırdığım kuzuların dinlendiği zamanlarda ben Ebemim belime peştamal yapıp sardığı,içine 2 şebit ekmek,keş (Çökelek) topla yumurtalardan oluşan azık çıkınımı çözerek nasıl iştahla yerken belkide o ilk ve son hayatımın en lezzetli ve bir daha o lezzeti hiç bir soframda hayatım boyunca duyamayacağım tat olarak o zamanki yediğim o azığı asla bir daha yaşayamayacak biri olarak bu hayatın,yaşamanın nesine istekli nesinden pişmanlıklı...

SON SAKLAMBAÇ

      Gün indi gitti çekildi sıradağların arkasına.Kızıl bir koruluk kaldı ufuklarda.Bu gün batımları içimde dert çoğaltan hüzün çalgıları çalınır gibi bir hisler bırakır giderken,ben sanki;tamamlayamadığım,kapatamadığım bir eksikliğin yoksulluğunu yaşarım.Tutulası değil hiç bir şeyler,sahiplenilesi değil görünen akseden tümden var sanılan yansımalar.Son saklambacı oynarken sobelenip gözlerimi yumarak 1-2-3-4-5-6 diye yüze kadar sayarak herkeslerin saklanmalarını bekleyen ebe çocuk bendim.Ya duvarlar arkalarına ya ağaç arkaları yada otlar siper edilerek sinen,saklanan herkesleri tek tek bulup sobeleyecektim.98-99-100 arkama önüme sağıma soluma saklanan sobe deyip gözlerimi açtığımda oyuna küçük diyerek almadığımız almamamıza rağmen ortamdan ayrılmayan herhangi bir yerde ama otlar üstü ama varsa bir duvara dayalı 2 küçük çocuk yüzlerine baktığım zaman gülen gözleriyle saklananların yerlerini belli ediyorlar bir yandan da oyuna kendilerini kaptırmışlar masum masum bakıyorla...

KIŞ GİBİSİ

     En çok görselimde çimeniyle toprakları dağları cıvıltılarla öten kuşlarıyla ufukları ve beyazlıklarıyla pamuk görünümündeki bulutlarıyla sevebildiğim kadar dediğim ama ne kadar çok diyeceğiniz kelimeleri sizler ölçütlerken benim seviyelerini bilemeyeceğim çokluklarda içime sığdıramayacağım ve bununla övünçler duyacağım bir serbestlik arzeden doğa sevda tutkunluğum var.Şu yağışlar yolları kapadı işi gücü engelledi per perişan eyledi fakiri fukarayı odunsuz kömürsüz yakacaksız bıraktı sokaklarda arabalar karların çokluğundan kakılı kaldı desenizde tırıs geçin bunları onlar insanlar olarak sizlerin sorunlarınız.Çalmasanız kendinize kırp edip avurtmazsanız bu sorunlar sorun olmaktan çıkar ve kimseler ne soğuklarda kalır nede aç perişan muhtaç durumlara düşer ve yağışları o kafanızda öcü gösterir mevzulara dönüştürür gündem haber niteliğiniz olarak yazılı ve görsel medyanızda mevzular eder yaygaralar haline getirmezsiniz.       Kış karlarla yağmurlarla kışl...

FATMA GİRİK

        Şimdilerdeki gibi elektriklerin bol olduğu ve tümden köy kasaba şehirler gibi yaşama alanlarının bulunduğu yerlere elektriklerin enerjilerinden elde edilen cereyanlar verilerek sokaklara dikilen aydınlatma araç ve gereçlerinden yararlanıldığı gibi zamanlar değildi zamanlar.İlk akşamla karanlık çöker gece zifiri ortamlara dönüşmeden insanlar yatacakları inlerine kovuklarına kendilerine göre hazırladıkları güven duydukları yerlerine çekilir sabahların olmalarını beklerlerlerdi.Mecburiyetlerin gereği geceleri iş güç koşullarına teslim olmuşlarsa yıldızlardı gidişlerinde gelişlerinde uğraşlarında yol göstericiler.Şimdilerde ışık mevcudiyetinin sokaklarda her daim parıltılar saçması yani bol bulunması günümüz insanında yıldızlar kavramının önemini pek itibarlı ve anlam ifade eder kılmaz.İşte karanlıklarda ışık parıltıları yapmalarından ve insanların işine yaramasından dolayı belirli bir aşamada toplumun geneline hitap eder kişilerede insanlar yıldız yakıştırması ...

ÇUMRA' da TRENLER KALKARKEN-1

                                                 Hadim İlçesinin Tarihçesi Hadim’ in bulunduğu bölge; 2 yy. kadar Selçukluların elinde kalmıştır. Daha sonra Karamanoğulları’nın eline geçmiştir. 1465 de Fatih Sultan Mehmet, Karamanoğulları Beyliği’ ni ortadan kaldırdıktan sonra bu bölge Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girmiştir. Hadim, Ebu Said Muhammed Hadimi dönemine kadar küçük bir köy olarak kalmıştır. Ancak Hadimi ile birlikte büyümeye ve ünü Osmanlı ülkesine yayılmaya başlamıştır. Hadimi zamanında Hadim, bölgenin ilim ve irfan merkezlerinden biri olmuştur. Osmanlı kaynaklarında Hadim’den bahsedilirken Hadim’in, İstanbul, Bursa, Konya, Kayseri gibi büyük ulema yetiştiren beldeler arasında sayılması ilçenin o dönemdeki önemini göstermektedir. Hadim daha sonraki tarihlerde yapılan idari taksimatta bir kaç kez kaza ve nahiye merkezi olmuştur. 1901 yılında bucak ...

ŞU BİZİM İMKANLARIMIZ

       "Eğitimi öğretimi millileştirmeden yoksun ülkeler yok olmaya mahkum olurlar."          Bir barınak yapılacaksa önce temel ve onun varlığıyla üzerine taş döşenip yapı oluşturulur.Öğreti olmadığı müddetçe hiç bir canlı bilgi ve hüner sahibi olamaz.Bitkilerin anaları,besin kaynakları su ve toprak hocaları ise güneştir.Onların ne kadar boy alacaklarının hayat bulacaklarının bakımlarını takiplerini rehberliklerini güneş yapar ve onlara tutundukları beslendikleri yerlerde hayat verir.Gezegende bir sömürü çarkı kurulmuş bu sömürü çarkı Allah ve din menşeili olarak en itibar gören olanı olup insan niteliği taşıyan canlılar tarafından kullanılır atlas kumaş malzeme haline gelmiştir.Her ne kadar şimdilere kadar sürdürülen medeniyetlerden günümüze kadar din ve Allah sömürülürinden insanlar canlarıda dahil çok ağır bedeller ödemişler ve bazı ülkeler kendilerini kurtarmış iselerde bizim ülkemizde bu sarmaldan kurtulunulacak hamleler yapılması gerek...

KAÇIRMAYIN

      Tadınız bir kez kaçmaları bulsun bir daha derlenemez toplanamaz büs bütün olan tamamlanmalara dönüşemezsiniz.Bir kırgınlık yaşamayı görün çocukça küsmeler değildir küsmeleriniz.Hemen bir sokak ötelere yürümenizle algılarınızı çekecek bir başka görselle unutuverilecek unutmalara yüz tutulacak sizi ilgilere odaklı etkisine alacak ihtiyaçlar da olmaz bu görseller.Artık töleranslar tanıyacağınız yaşları çoktan aştınız.Dokundurtmayın sizi kıran ellere,taşımayın çekilmez kişilikleri,almayın meclisinize hayatınızı törpüleştiren sizi bitiren insan yapılarını.Baharın gelişiyle salıncaklar kurup gökyüzünün maviliklerine sallanırcasına göklere çıkar gibi duygular heyecanlar yaşatacak şiirler okuyun.Akıtsın ulaştırsın yol aldırsın çabucak benliğinizi maviliklerin sonsuzluklarına.       Hazlar alacağınız sizi hisler aynalarının sonsuzluklarında yitirtecek müzikler dinlemelere fırsatlar ayırın.Çıkın kırsallara bağıra bağıra şarkılar türküler söyleyin.Olur olmaz şey...

BEN UZUN VE UZAĞI KOŞARIM

     Hayat sizin göz açıp kapattığınız kanat çırptığınız kadardır.Bu süre kadar kısacık olan hayatın anlamının ne olduğu üzerinede kafa yorar durursunuz.Siz uzun ve uzağı koştuğunuzu sanırsınız.Herkesler gittiklerini yol aldıklarını sanırda o sadece bir andır.Bu anlık zamanların birinde köyüm Bozkır/Kayacık Kayacık oldu olalı benim köyün ortası diye bildiğim yada düşündüğüm ama öyle olmayan biliyorum kocaman bir bulgur dibek taşının içine çocukken oturduğum zamanlardaki zamanlar gibi bir zaman ve anı yaşamadı.Anlık zamanlarda yokluklar yaşarsınız korkularla.Korkularınız;yok olan anlık zamanlarda çekip çıkıp gidenlerdir hayatlarınızdan.Her gidişler anlık zamanlardır anlık zamanlarda bu gitmelerde geri dönüşlerini beklersiniz gidenlerinizin.Keşke o oyuk kocaman bulgur dibeği taşının içinden hiç çıkmasaydım benim uzun zamanlar diye bildiğim o uzun gecelerin bitmeyen tükenmez geldiği zamanlar anlık zamanlarmış meğer.Uzun ve uzak koşmalar değilmiş koşmalarım anlık sadece göz a...

CADDELERDE YAĞMUR SOKAKLAR ISLAK

    Uzaklardan bir gitarın sesini duyuyorum.Sahilde yürüyorum akşamın gün batımı saatlerinde.Sese doğru yönleniyor adımlarım.Daha net daha belirginleşiyor ses o istikamete yaklaştıkça.Bir şeyler çağrıştırıyor.Sonlandırılamayan yasak sevdaların yüreklerde duyulan çaresizliğinin hüznünü andırır gibi.Akdenizin bu saatlerinde üşütmeyen ılık rüzgar esintisi var.Dalgaların hışırtılarıyla gitardan yankılanan müzik karışıyor."Caddelerde yağmur".Hayır yağmur yağmıyor,sahil ıslak değil,gökyüzünün sonsuzluklarında yıldızların parlayan ışıklarını görüyorum.Caddelerde Yağmur ilerdeki dalgakıranın karaya yakın belindeki bir kayaya oturmuş,gitar çalan kişinin kulağıma yansıyan müziğinin melodisi.Orijinal ismi "Tango to Evora"Kime ve hangi ülkenin şarkıcısına ait bilmem ama her ülkede beğenilerek,her şarkıcının listesine alarak söylediği,evrensel nitelik kazanmış güzel bir yapıt.Bizde de Nilüfer söylemiş ve müzik severler tarafından çok beğenilmiş yıllarca severek dinlenmiştir.    ...